"Ne dedin sen?"
Kalp krizi geçirmeme ramak kalmıştı artık. Duymadığı için mi yoksa inanamadığı için mi soruyordu emin değilim ama bende bunu tekrar edecek göt yoktu. Mektubu kendim yazdığımı kabul edip ceza almak daha mantıklı geliyordu şimdi gözüme. Tüm cesaretimi toplayıp içimde kopan fırtınaları belli etmemeye çalışarak tekrar ettim.
"Eşcinselim komutanım."
Çenesi kasılmış şekilde ölüm gibi gözlerimin içine bakarken nefes dahi alamıyordum.
"Çık dışarı."
En son beklediğim tepkiyle birkaç saniye afallarken odayı inleten sesiyle tekrarladığında hızla dışarı atmıştım kendimi. Homofobik olmadığını bildiğim için aklıma ilk gelen yalanı uydurmuştum ama bu bilinmezlik korkutmuyor değildi. Her mesele başıma patlamak zorunda mıydı? Belayı çekmiyordum belanın ta kendisiydim adeta.
Kapının önünde dikilirken karşıdan el kol hareketi yapan gözlüklüyü gördüğümde yanına gittim.
"Ne oldu anlat."
Bu gaylikte zor işti.
Gözlüklü'nün mimik oynatmadığı ciddi suratını görünce oflayarak yazıcı odasına gittim. Peşimden gelip kapıyı kapattığında çoktan sandalyeye kurulmuştum. Bacaklarım işlevini yitirmiş gibiydi sanki, hissetmiyordum. Kendimi kasmaktan felç olacaktım bu gidişle.
"Dağhan komutana sevgili olduğumuzu söyledim."
Gözlerim kapalı şekilde sandalyeye yaslanmış bayılmış gibi yatarken biraz da gözlüklü kıvransın istiyordum. Bu hikayede yanan tek ben olamazdım.
Tek gözümü açıp sırıtarak baktığımda gözlüklünün şoka girmiş bir ifadeyle yüzüme baktığını gördüm. Keyfim yerine gelirken devam ettim hemen."Mektubu yerde bulduğumu söyledim inanmadı ben de benim yazmadığıma inanması için başımın bağlı olduğunu söyledim. Zaten mektupta mavi gözlüm falan yazıyordu e senin gözler de malûm, inandı hemen.Mektubu da sana verirken yakalandığımız için her şey tıkırında işledi."
Teker teker duraklamadan anlattığımda eliyle arka tarafı yoklayıp geri geri adımlayarak masaya tutunmuştu. Çocuğun tansiyonu düşmüştü tabi. Ben de az önce bu haldeydim.
"Ama bir şey demedi sevenlerin arasına girmek olmaz hayatım. İstikbalimiz güvende merak etme."
Donmuş şekilde yeri izlerken ben sırıtmaya devam ediyordum. Vücudum gevşemişti adeta. Gözlüklü birden yerinden kalkıp odayı deli gibi turlarken elleriyle şakaklarını tutmuş bozuk kaset gibi aynı şeyleri tekrarlıyordu.
"Mahvolduk, mahvolduk, mahvolduk.."
İşin gerçeğinde ben mahvolmuştum doğru. Ellerimle yüzümü sıvazlarken seslice iç çektim.
"Evet mahvoldum. Ya benim altta olduğumu düşünürse.. Felaket."
Sinirden dolmuş gözleriyle birden durup bana baktığında tam kalkıp kaçmak için hamle yapıyordum ki üstüme atılıp yakalarıma yapıştı.
"Bunu mu düşünüyorsun şerefsiz! Hepsi senin yüzünden."
Ağzından küfür duyduğumda her şeyden çok buna şaşırmıştım. Bu ineğe küfür söyleten Yakup size neler yapmazdı?
"Manyağa bak ayol, fikri sen vermedin mi?"
Ayol falan gayim diyerek gayliği mi manifestlemiştim acaba?
"Defolup gidip tüm gerçekleri anlatacağım."
Üstümden kalkıp kapıya doğru hışımla giden katil civcivi ensesinden yakalayıp alı koydum.
"Hop hop nereye la? Sakin ol bebe şaka yaptım."
Az önce gayleştim düşüncesi içimi ürperttiği için hemen Çankırı kekosu moduma bürünmüştüm.
Tek elimle tuttuğum çırpınan civciv durup bana dönünce meselenin doğrusunu bir çırpıda anlatıp kurtulmuştum elinden. Eğlence de bir yere kadardı.Tekrar boğazıma çökeceği sırada sıvışıp kendimi zor bela dışarı attım.
Koğuşa vardığımda çoktan yatış verilmiş olduğunu görmemle vakit kaybetmeden yatağa atmıştım kendimi. Dağhan komutan olmasaydı belki düştüğüm durum uykularımı kaçırırdı ama nedensiz o olması içimi ferah tutuyordu. Az önce içimi ferah tutan adamın önünde titremiyormuşum gibi..
Dağhan komutandan sadece gözlerinin içine baktığım zamanlar korktuğumu fark ettim.Gay olduğumu sandığı için bir ceza yazamazdı. Belki diğerlerine bir yaptırdığını bana iki yaptırırdı ama başka bir yaptırımın mümkünatı yoktu diye biliyordum. Her türlü bu mesele beni ondan on adım uzaklaştırmıştı. Neden yakınlaşayım ki zaten?
Evinden nasıl çıktığımı hatırlayınca iyice uykum kaçmıştı. Gece yarısına kadar içinde Dağhan komutanın bulunduğu her film şeridini başa sarmıştım.
*
Elimdeki metal, bölmeli tepsiye zeytinden de koyarken yanımda duran Ender'e cam kenarına gelmesini söyledim.
Ekmek kutusundan iki dilim ekmeği de alıp tepsime yerleştirdim. Bir elimde kupa diğer elimde kahvaltım cam kenarındaki masaya kuruldum.
Çok geçmeden Ender de gelip karşıma yerleştiğinde yüzüne bakmadan tabağıma gömüldüm.
"Dökül."
"Neyi?"
Ağzımdan çıkardığım zeytin çekirdeğini kafasına fırlatıp ciddiyetle yüzüne baktım. Etrafa göz gezdirdikten sonra olabildiğince sessiz bir şekilde söze girdim.
"Salağa yatma lan. Aytekin'le aranızda ne olduysa özet geç işte."
"Abi sen nasıl anladın?"
"Salak olmayan anlar Ender. E bizim tayfa da biraz şey biliyorsun."
Kafasını sallayıp çayından bir yudum alarak geriye yaslandı.
"Aytekin'le geldiğimiz ilk günden beri bir şeyler var. Başta baktım saf salak.. koruyup kollamak istedim. O şekil yakınlaştık birkaç gün içinde bana değişik yaklaştığını anladım. E ben de boş değilim abi biliyorum. İnsan kendini bilmez mi?"
Söylediği şeyle lokmam ağzımda büyürken çayımdan içip ben de geriye yaslandım. Aklım niye bu hikayede Dağhan komutana kayıyordu?
"Allah şahidim bu yaşıma kadar böyle bir şey ne gördüm ne de yaptım. Ama işte gönül bu elden bir şey gelmiyor. O zamanlar kabul edemedim ben. Gönül ferman dinler sandım. Uzaklaştım bir zamanlar koruyup kolladığım çocuğa zarar veren ben oldum. Belki o nefret edip benden giderse ben ona gitmem sandım ama o iş öyle olmuyormuş.."
Durakladığında dişlerimi sıkıp çenemi sıvazladım.
"Oğlum seni anladım da bu işin çözümü böyle olur mu amına koyayım. Bunun da bir yolu yordamı vardır."
Kafasını önüne eğip kaybolduğunda içimdeki sinir üzüntüye dönüşmüştü. Çıkmazda oldukları ortadaydı ama ne Ender'de bunu düzeltecek akıl vardı ne de Aytekin de o yürek.
"Ne olsun istiyorsun peki?"
"Benim istediğimin ne önemi var ki Yakup? Bu saatten sonra o istemez."
"Sen söyle bir bakarız orasına."
"Eskisi gibi olalım istiyorum. Ne fazlası ne azı. İlk günlerdeki gibi."
Gülüp kafamı salladığımda ne yapabilirim onu düşünüyordum.
İkisi de sevdiğim iki arkadaşımdı ve onların arasının açılmasını istemiyordum. Ondan da önemlisi böyle erken boşalmış gibi boynu bükük dolaşmaları canımı sıkıyordu.Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan şey ne ara geldiğini görmediğim Tolga olmuştu.
"Yakup Dağhan komutanın talimatıyla yer değişikliği yapacakmışız. Bugünden itibaren Fatih komutanın yazıcısı sen, Dağhan komutanın da ben olacakmışım."
Hızlı hızlı konuşup uzanıp tabağımdan bir peynir alıp ağzına atarken söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum.
bir sonraki bölüm gümbür gümbür gelecek layk atıp kanalıma abone olarak bildirim zilini açmayı unutmayın 🥀💔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraz
General FictionSıkı kurallara ve iyi bir disipline sahip olan Komutan'ın, kurallarına karşı gelerek düzenini işgal eden askerin hikayesi. * Gerçekte kurguda bulunan bazı sahnelerin söz konusu bile olmayacağını bilerek yazdım. Tsk ile başımız derde girmesin.