bölüm şarkısı: haberin yok ölüyorum
"Komutanım."
Devam etmem için bir mırıltı çıkardığında kollarımı sardığım bedenine bir bütün olmak istermiş gibi iyice yaklaştım. Kafamın altına kolunu uzatmış eliyle de arada kısa saçlarımı karıştırıyordu.
"Ben askerliğimi bitirene kadar aramıza mesafe koysak olur mu?"
İşittiğim cümleme tezat biraz olsun uzak kalmak istemiyordum. Evine geldiğimizden beri gözlerimi üzerinden ayıramıyordum. Her an ellerimin arasından kayacakmış gibi bir korku vardı içimde.
Benden uzaklaşıp zor bela sığdığımız yatakta yüzüme baktığında ciddiyetimi tartıyor gibiydi.
Ben de nabzını ölçüyordum. Askerden sonra benim ayağım çukurdan kurtulurdu ama Dağhan komutan için durum aynı olmayacaktı. En azından şimdilik böyle bilmesi daha sağlıklı olur diye düşünüp direkt konuya girmiştim."Deniz konusuna takıldıysan merak etme, hallederim ben onu."
Ruh halimin getirisiyle dolan gözlerimi saklamak için kafamı tekrar göğsüne yerleştirdim. "Ben vatanım için canımı verecek hayatını bu vatana kurban edecek bir Türk evladıyım." Önceden ettiği sözler kafamda dönerken bir an olsun kafamdaki sesler susmuyordu. Emre komutanın söylediği son cümleden sonra meselenin şahsi olduğunu anlamıştım. Bu durumu iyice çıkmaza sokuyordu. Askeriyeye yeni gelmesine rağmen başından beri aramızdaki şeyi bildiğini söylemesi de ayrı baş ağrısıydı. Nereden bilebilirdi?
Her şeyi Dağhan komutana anlatıp içimdeki cehenneme bir son vermek istiyordum. Peşinden gelecek riskler beni öylesine korkutuyordu ki.. Buna cesaret edemiyordum bir türlü. Dağhan komutan için ne kadar önemli olduğumun farkındaydım. Yaşadıklarından sonra içten içe nasıl savaş vererek bana ulaşmıştı tahmin bile edemiyordum.
"Yakup?"
"Emre komutanı tanıyor musun? Ses gelmeyince, "Yeni gelen." diye ekledim.
"Önceden burada görev yapıyordu, dört sene önce. Kıraç'ın sakatlandığı dönem görev yeri değişmişti. Büyük ihtimal kendi böyle bir şeyi talep etmiş olmalı. O zamanlar aramız iyidi ama o olay olduğu zaman aklıma gelmemişti bile."
"Kıraç'ı hatırlattığım için özür dilerim."
Takılacağım son noktaya takılırken yine bir süre ses gelmemişti. Sıcak bedeni huzur verirken bir daha Dağhan komutana yaklaşamama düşüncesi yerle bir ediyordu beni.
"O benim içimde bir yara Yakup. Senin varlığın o yarayı unutturuyor bana. Seni ilk onu toprağa verdiğim gün sevdim. Yanıma oturup o derdi sırtımda taşırken bana yardım ettiğin zaman."
Tavanı izlerken içimde biriken sıkıntı nefes aldırmıyordu.
"Ben yaşamayı bilmiyormuşum, ben senden önce hiç yaşamamışım sanki. Bana bir daha uzak kalmaktan bahsetme Yakup."
Gözümden firar eden bir damla yaşı hızla elimin tersiyle silip oturur pozisyona geldim. Ne olursa olsun bunu ondan saklayarak iş yapmak aptallık olurdu. Riski göze almam gerekiyordu. Ne olursa olsun.
"Benim sana bir şey anlatmam lazım."
Kaşlarını çatıp o da yerinden doğrulduğunda direkt meseleye girdim.
"Kebapçıda.. Lavaboda Emre komutanla karşılaştım. Tesadüf müydü bizi mi takip etmişti bilmiyorum ama söylediklerinden sonra ikincisi daha olası."
Gözlerini kıstığında neresinden anlatacağımı bilememiştim. Aklım karmakarışıktı.
"Bizi biliyor.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraz
General FictionSıkı kurallara ve iyi bir disipline sahip olan Komutan'ın, kurallarına karşı gelerek düzenini işgal eden askerin hikayesi. * Gerçekte kurguda bulunan bazı sahnelerin söz konusu bile olmayacağını bilerek yazdım. Tsk ile başımız derde girmesin.