Oflayarak soğuktan titreyen ellerimle odunları alıp sobaya sertçe attım. Yengem irkilip bana döndü sonra gözlerini devirdi. Aradan 4 gün geçmişti. Hasta değildim artık ama hastalıktan sonra gelen yorgunluk üstüme çökmüştü. Korkut gerçekten ilaçları almış ve Necat ile göndermişti. Necat fazla sorgulamadan ilaç poşetini suratıma atmıştı. Şimdi ise sobayı yakmaya çalışıyordum. Hava güzelmiş ve üşümedikleri için yakmak istememişler biricik yengemler. Ama bizim götümüz donuyordu.
Gazete parçası alıp yakmıştım. Ardından sobaya sokmuştum tutuşmuyordu. Sinirle başımı ovuşturdum. Köşede duran kolonyayı alıp sobanın kapağını açtım.
"Ne yapıyorsun be?" Yengem cırladığın da duymamış gibi yapıp yaktığım gazete parçasını sobaya attım. Anında tutuşmuştu.
"Anne oğlun soba yaktı!" Gururla omuzlarımı gere gere yengemlere döndüm.
"Haspama bak sanki İstanbul'u fethetti."
Yengem mırıldanıp elinde duran örgü setini kenara koydu. Bir anda açılan kapıyla hepimiz irkildik. Amcam ensesinden tuttuğu Necat'ı salonun ortasına savurmuştu.
"Ne oluyor Serkan?"
"Ne olacak Edibe? Senin bu hayırsız oğlun amcasının katilleriyle yan yana omuz omuzaydı." Yengem şok olup elleriyle ağzını kapattı. Amcam Necat'in esmer suratına tokadı indirdiğinde gözlerimi yumdum. Tokadın sesi salonda yankılanmıştı.
"Oğlum sana kaç kere diyecem ha? Söyle bana o adamın babası benim kardeşime ne yaptı bilmiyor musun?" Amcam acı çeker gibi Necat'in göğsüne vurdu. Olayları anlayamamış bir şekilde izliyordum. Deren ve Annem de yanımdaydı. Deren korkuyla dudağı patlamış Necat'e bakıyordu.
"Baba Korkut'un ne suçu var?"
"Yok senden adam olmayacak!" Amcam kemerini çıkarmaya yeltenmişken Yengem amcamı tuttu.
"Necat'ı al git amcan sakinleşene kadar seni ararım." Annem fısıldadı kafamı salladım. Necat'ı kolundan tuttup salondan çıkardım.
"Nereye gidiyorsun puşt!?" Amcam bağırıp çağırıp kendini yırtmaya devam ederken montumu ve botumu giyindim. Korkut'un verdiği atkıya bakıp takmaya karar verdim. evden çıktım ardımdan o çıktı. Esmer teni kıpkırmızı olmuştu. Evden biraz uzaklaşınca kolundan tuttum.
"Pansumana ihtiyacın yok gibi." Alayla konuştuğum da sinirle kolunu çekti dudaklarımı ıslatıp ellerimi ceplerime koydum üşümeye başlamıştım.
"Ben bir kaç gün eve gelmem sen de eve dön."
"Neler oluyor, Korkut kim ve neden nefret ediyorlar?"
"Babaannem'e sor nede olsa olaylara şahit olan tek kişi oymuş." Alayla gülüp başını iki yana salladı.
"Nereye?" Hızlı yürüyüp beni ardında bırakan salağın peşinden bağırdım. Cevap vermeyip yürümeye devam etti. Korkut'un ne gibi bir suçu varda evdekiler ondan bu kadaf nefret ediyordu ki? Sonuçta kavganın taraftarı amcam ve babasıydı. Omuzlarımı silkip etrafıma baktım. Fırtınanın etkisiyle etraf dağılmıştı ve her yer çamurdu. Kaliteli botlarıma bakıp ayaklarımı havaya doğru silkeledim tabanları çamur dolmuştu. Eve dönmeyecektim Amcam'ın çingene sesini duymaya tahammülüm yoktu.
Şarkı mırıldana mırıldana mırıldana kahvenin önünden geçtim. Camın ardından baktığımda içeri de 10-11 kişi görmüştüm. Girip girmemek arasında kararsız kalmıştım. Sonunda girmeye karar verip kapıya adımladım çamurlu botlarıma baktığımda tekrardan kararsız kalmıştım. İçeriyi kirletir miydi acaba? Sonuçta her yer çamurlu tek benim botlarım böyle değildi siktir edip kapıyı açtığımda anında tüm bakışlar bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİĞERPARE| Gay
Teen FictionAilesi ile köye taşınan Ayaz. Ve Köyün reisi Korkut. "Harbi isminin hakkını veriyor. Korku filmi gibi adam."