19

3.5K 270 18
                                    

Bu bölüm korkut'tan 🥳



Korkut çalan telefonuna aldırış etmeden girdiği pizzacının kasasında durdu. Sabahtan beri köy işleriyle ilgileniyordu telefonuna bir türlü bakamamıştı. Akşam olmak üzereydi. Ayaz hangi çeşit pizza sevebileceğini bilemediğinden kaşlarını çatarak astıkları büyük postere baktı. Karışık güzel duruyordu. Dün onun konuşmasını duyduğundan beri buraya gelmeyi düşünüyordu. Sipariş ettiği pizzayı ona veren kasiyere teşekkür edip arabaya bindi. Pizza almak için köyden çıkmıştı şimdi köye varması biraz sürecekti. Sabah Ayaz'la tartıştığını hatırlamamaya çalışıyordu. Ona her şeyi zaten anlatacaktı sonsuza kadar gizleyemezdi. Ama bir yanı tedirgin oluyordu. İçine düşen huzursuzlukla derince nefes alıp vermeye çalıştı. Sanki göğsünün üstünde koca bir yumru vardı da nefes almasını zorlaştırıyordu. Sonunda köye ulaştı arabayı durdurup sigara alacaktı. Küçük kulübeye girdiğinde içinde bir kaç kişi daha vardı.

"Selamünaleyküm." Adamlar da başlarıyla selam verdi.

"Benim sigaralar vardı." Dedi yaşlı adama bakarken adam içeri geçmiş sigaraları getirmeye gitmişti.

"Yazık oldu oğlana kanlar içindeydi."

"Babası feryat figan bağırıyordu tek oğlu galiba."

"Kimden bahsediyorsunuz?" Dedi Korkut. O sırada sigara paketini adamdan almıştı. Paketi açıp ağzına bir tane koydu.

"Serhan'ın istanbullu oğlu." Ağzında duran sigara yeri boyladı. Donarak konuşan adamın yüzüne baktı. Kendine gelebilmek için zorlukla yutkundu.

"Yanlışlık olmasın?"

"Hayır oğlum. Herkes oraya toplandı çıkan kurşun sesini tüm köy duydu."

Vurulmuş muydu? Titreyen ellerini yumruk yapıp koşarak dükkandan çıktı. Cebinden telefonu alıp yaklaşık 30 kere arayan Necat'in numarasını tuşladı. İlk çalışta açıldı.

"Neler oluyor?" Bağırarak sorduğu sorunun cevabını bekledi. Ayaz değildir dedi içinden. Ayaz onu evde bekliyordu.

"Ayaz vuruldu. Şehir hastanesindeyiz." Telefonu koltuğa fırlattı. Elleriyle yüzünü kapattıp derince nefesler almaya çalıştı. Giydiği boğazlı kazağı çekiştirip başını arkaya yasladı. Gerçekten vurulmuştu. Titreyen elleriyle arabayı çalıştırıp geldiği yola tekrardan saparak son hız gitti. Aklını yetirecekti daha sabah sapasağlam olan adamın yanından ayrılmıştı. Direksiyona elini sertçe geçirdi. Yetiştiği hastanenin kapısından geçti.

"Ayaz Yıldırım adında bir hasta getirilmiş bugün." Zorlukla konuştuğunda kadın bir kaç saniye sonra kirpiklerinin altından cevap verdi. "2. Kat yoğun bakım servisinde."

Dolan gözlerinden yaş akmaması için elinin tersiyle silmiş merdivenleri üçer üçer çıkmıştı sonunda istediği kata ulaştığında tanıdık simaları görmüştü. Deren ağlamaktan kızaran gözleriyle yerde oturmuştu. Babası ise sandalyede oturmuş boşluğa bakıyordu. Yanlarında Necat sırtını duvara yaslamıştı. Gücünü toplayıp omuzlarını dikleştirerek onlara doğru yürüdü. Deren onu görünce ayağa kalktı.

"Korkut abi.." Hıçkırarak konuşmaya çalışıp beceremeyince dizlerini tutarak babasının yanında duran sandalyeye oturdu.

"Durumu nasıl?" Dedi Necat'e.

"Stabil. Uyanmasını bekliyoruz." Gözlerini kapatıp bu kabustan uyanmayı bekledi Korkut. Sabah birlikte kahvaltı ettiği Ayaz şimdi içerde soğuk odada yatıyordu.

"Kim yaptı?" Soğuk tek duygu barındırmayan ses tonuyla konuştuğunda Necat gözlerini kaçırdı.

"Kim?" Dedi bu kez gözlerinden alev çıkarken. "Sercan." Deren'in fisıltısını duyan korkut, sinirden gülerek başını iki yana salladı. "Nerde şimdi o?"

"Bilmiyoruz." Dedi Necat hemen. "Necat yalanı sevmediğimi biliyorsun. O abin olacak puşt nerde?"

"Gerçekten."

"Saklansın. Saklansın bakalım. Ama iyi saklansın çünkü onu bulursam kimse onu elimden alamayacak." Dişleri arasından konuşan korkut Serhan Bey ile göz göze geldi. Adamın gözleri kızarmış yorgunca oturmuştu.

"Annesi biliyor mu?"

"Sakinleştirici ile uyutuldu annem. Dayanamadı Ayaz'ı kan revan içinde gördüğünde." Deren dudaklarını büküp ağlarken eliyle gözlerini kapattı. Korkut, Serhan beyin karşısında duran sandalyelerden birine oturdu. Dirseklerini dizine yaslayıp elleriyle yüzünü kapattı. Dişlerini sıkmaktan çenesi kasılmıştı. Ayaz'ı çocukluktan beri tanıyordu. Kendisi babasıyla balık tutmaya giderdi. Ayaz ise nehirin kenarında annesiyle yürüyüşe çıkardı. Hatırladığı anıyla gülümserken bir anda gülüşü soldu. Ayaz nehire düşmüştü. Kendisi panikleyip elini tutmaya çalışmıştı ama becerememişti. Çocuğun boğuluşunu izlemişti. Aynı şimdi Ayaz içerde yatarken bir şey yapamadığı gibi.

"Ben de balık tutmak istiyorum." Demişti Ayaz. Korkut kararsızlıkla ondan kısa boylu olan çocuğa baktı.

"Olmaz."

"Neden!?"

"Olmaz işte." Korkut omuzlarını silkip oltasını atarken Ayaz dolu gözleriyle ona döndü. "Bir kerecik."
Korkut kararsızca ona baktığında omuzlarını yenilmenin acısıyla çökerti. Oltayı ona uzatırken neşeyle gülmüştü. Elinden oltayı aldı.

"Bak şimdi balık yemi tutarsa çekeceksin tamam mı?" Çocuk heyecanla kafasını salladı. Bir kaç dakikanın ardından sıkıntıyla üfledi.

"Gelsin artık bu balık." Dediği anda olta sallandı heycanla oltayı çekip geri geri giderken nehirin diğer ucuna gitti. Korkut gözlerini büyütüp bağırdı.

"Gel buraya!" Çocuk irkilip bir adım daha atarken ayağı kaymış suyu boylamıştı. Sular içerisinde çırpınırken Korkut sadece korkuyla izliyordu. Kendine gelince elini uzatmayı denemiş ama yakalayamıştı onu.

"Oğlum!" Sarışın kadın ilk önce korkut'a bakıp ardından nehir'e atlamıştı. Su biraz derindi. Ama kadın bundan korkacak değildi.

"Hiç bir zaman yardımcı olamadım sana." Fısıldayıp eliyle ağzını kapatarak oturmaya devam etti. Bir kaç dakika geçtikten sonra kendine gelip sertçe ayağa kalktı. O sercan itini öldürecekti. Arkasından bağıran Necat'ı umursamadan uzun koridoru yürüdü. Ağzını burnunu kırmadan rahat etmeyecekti. Ayaz geçen sefer onu tutmasaydı ilk baştan yapacaktı. O herifin acı çeken ifadesini görmeye ihtiyacı vardı. Yoksa içi soğumayacaktı. Arabaya bindiğindr yan koltukta Ayaz için aldığı pizzaya bakıp gözlerini yumdu. Geçecekti, Ayaz uyanacaktı ve canı çektiği pizzayı yiyecekti. Karanlık yolda son sürat gidiyordu. Yaklaşık yarım saat sonra köyün girişine girdi. Yetiştiğinde arabayı sertçe durdurup anahtarı üzerinde bırakarak kapıyı açtı. Müstakil eve ilerlediğinde kapıya sertçe vurdu. Ses soluk çıkmamıştı.

"Oğlumu alacaklar.." Diye fısıldayan bir kadın sesi duydu sadece. Tekrardan kapıya kıracakmış gibi yumruğunu geçirdi. Kapının arkasında ki adam nefesini tutarak kapıyı araladı. O esnada Korkut kapıya tekmesini geçirmiş tam açılmasını sağlamıştı.

"Sercan iti nerde?" Adam susup korkuyla kapısı kapalı odaya baktı. Adamın bakışıyla Korkut, Sercan'ın orda saklandığını anlamıştı. Dişlerini birbirine sertçe bastırıp odanın kapısını açtı.

"Senin ne işin-" Cümlesini tamamlamasına izin vermeden ağzına yumruğunu geçirdi. Sercan'ın annesi çığlık atarak oğlunu tuttu.

"Çekilin yoksa kötü olacak."

"Eşkiya gibi evimize girip. Oğluma vuramazsın!"

"Senin oğlun başkasının çocuğunu silahla Eşkiya gibi vururken iyi mi?!" Kadını kolundan tutup kocasına ittirdi. Sercan'ın yakalarından tuttuğu gibi suratına geçirmeye başladı.

"Eğer ki... Eğer ki o çocuk uyanmazsa Sercan. Dünyanın öbür ucuna da gitsen seni bulur o toparağa gömerim." Kulağına fısıldadığı sözlerle Sercan kanlanmış gözüyle Korkut'un gözüne baktı. Ciddiydi. Onu gerçekten öldürebilecek bir şekilde bakıyordu. Sercan yutkunduğunda Korkut sertçe onu yere bıraktı.
































CİĞERPARE| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin