23

2.7K 209 32
                                    


Ben hic angst yazmayı sevmiyorum angst bitmeezz kimse angst bitiremezz bu hikayeyii






Tutulmuş boynumu yerinden oynatmaya çalışınca yüzümü buruşturdum. Sırtım da tutulmuştu. Küfürler eşliğinde yattığım yerde oturur hale geldim.

"Uyandın mı?" Gelen sesle irkilip tepemde dikilen Seher'e baktım. 2 gündür gece mesaisi yapıyordum. Devamlı çalışan gibiydim. Ara vermeksizin çalışıyordum. Eve neredeyse hiç uğramıyordum. Annem ise arayıp duruyordu telefonu uçak moduna almıştım. Sanırım çalıştığımı hala bilmiyordu.

"Evine git dinlen Ayaz. Olmaz öyle."

"Bir şey olmaz." Dedim boynumu ovalarken. Ümitsizce başını salladı. Ayağa kalkıp esnedim. Aşırı uykum vardı. Geceleri kafede nargile içen tayfa oluyordu çoğunlukla. Seher gece mesaisine pek kalmıyordu.

"Sen gidiyor musun?"

"Evet geç oldu nişanlım ile buluşacağız." Dedi yüzünde güller açarken. Onun bu şapşal aşık haline gülümsedim.

"Tamam o zaman." Ayağa kalkıp ona el salladım. Odadan çıkıp siparişleri aldığım kısma geldim. Seher yerine geçen çocuk siparişleri uzattı.

"Masa 7." Siparişleri götürdüm. Yarım saat böyle sürmüştü. Kısık sesle bir şarkı çalıyordu. Bir ömür yetmez ki.. Sana doymaya..

Mırıldana mırıldana siparişi masaya koydum. "Yeni tatlımızı denemek ister misiniz?" Dedim masaya küllüğü koyarken.

"Siz dahil misiniz?" Duyduğum tanıdık ses tonuyla başımı hızla kaldırdım. "Ne işin var burda senin?" Dişlerimin arasından konuştuğumda ellerini masada birbirine kavuşturup gözlerimin içine bakmaya başladı. "Sen nerdeysen, ben oradayım."

"Bana boş yapma. Kalk git." Arkamı döndüm. "Garson!" Diye seslendiğinde sinirden titreyen ellerimle tepsiyi sıkı sıkı tuttum. 2 gündür mekanı salmıyordu. Sürekli aynı masadaydı.

"Bir su." Sabır çekip su şişesi aldım. Masaya doğru ilerlerken suyu kafasından aşağı boşaltmamak için zor tuttum kendimi.

"Buyrun suyunuz." Dedim yüzüne bakmadan gidiyordum ki tekrardan seslendi. "Garson!" Yumruğumu sıkıp dişlerimin arasından tısladım. "Ne?"

"Bir de şu yeni tatlınızı deneyeyim."

"Tabii." Dedim sinirle gülümserken. Arkamı dönüp mutfağa doğru ilerledim. Sinirden baştan aşağı titriyordum. "Okan. Şu yeni tatlıdan versene."

Okan başını sallayıp tabağı süslemeye başladı. O sırada ben gözlerimi baharat çeşitlerinde gezdiriyordum. Üstünde, Acı Meksika Biber Tozu Yazılan kavanozu alıp sırıttım. Okan'ın uzattığı tabağı alırken tatlının üst kekini araladım krema kısmına toz biberi döktüm. "Yeter mi acaba?"

"Yetmez." Dedim şeytanca gülüp kremayı toz bibere boca ederken. Şimdi çilekli krema gibi gözüken pastaya bakıp gülümseyerek onu tepsiye koydum. Masasına ilerleyip tatlıyı koydum.

"Başka bir isteğiniz var mı?"

"İyi şimdilik sağol." Dedi yüzüme bakıp gülümserken. Arkamı dönüp kasanın yanına yürüdüm. Masası uzak değildi gözüküyordu. O sırada çalan şarkıya eşlik ettim mırıldanarak.

Sen bana aklımla başımın arasındaki mesafe kadar uzaksın..

Boşalan masayı silmeye gittiğimde gözüm ondaydı. Suyundan bir yudum alıp bana baktı. Ona ne var anlamında başımı salladım. Gülüp çatalına uzandı. Daha pastayı tatmamıştı. Masayı silerken pür dikkat onu izledim. Çatalını bandırdı büyük bir parça alıp ağzına attığında kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım. İlk önce tepki vermemişti. Bir anda gözleri kızardığında bakışları bana döndü. Kulaklarına kadar kıpkırmızı olmuştu. Şarkının o meşhur kısmı gelince dayanamayıp omuzlarım sarsıla sarsıla güldüm.

Yanarım yanarım ateşlere yürürüm yanarım..

Kül olurum savurup denize yağmurlara karşı yağarım..

Harbiden yanmıştı. Masayı silmeyi bırakıp onun yanına gittim. "Bir isteğiniz var mı? İyi gözükmüyorsunuz?"

"Gayet.." Dedi giydiği boğazlı kazağın yakasını çekiştirirken. "Gayet iyiyim."

"Belli." Burnunu çekip bana ıslanmış kirpiklerinin altından baktığında içim kıpır kıpır olmuştu. Öksürüp suyundan yudum aldı. Kendime gelip onu izlemeyi bıraktım. Diğer masaların siparişlerini götürdüm. Az kişi vardı. Sonunda herkes kalktığında kapanma saati gelmişti. Bir tek o masadaydı.

"Bana saygın yoksa şu çalışanlara olsun. Kalk kapanma saatimiz geldi."

Bakışları ağır ağır üstümde dolandı. Ayağa kalktığında iki adım geriye gittim. Bakışlarımı kaçırdım. Arkamı dönüp kasaya ilerledim.

"Okan ben çıkıyorum."

"Tamam abi." Kapıyı açtığımda yüzüme vuran soğuk üşütmemişti. Çünkü sinirden vücudum cayır cayır yanıyordu. İnce gömleğimden sırtıma soğuk giriyordu.

"Konuşalım."

Onu duymazdan gelip ellerimi ceplerime soktum. "Ayaz." Umursamadan yürümeye devam ettim. "Zorundaydım. Annen en iyisinin bu olduğunu söyledi. Benim mutluluğum önemli değildi. Ama sen-"

Bir anda durup onu ittirdim. "Ya benim mutluluğum. Haydi sen vazgeçtin. Ya benim ki? Bana sordun mu bir kere?"

"Bir kere gelip. 'Ya Ayaz bir gün bizi öğrenirlerse ne yapardın' diye sordun mu bana?" Susup yüzüme baktı.

"Sormadın. Sorsaydın, 'Öğrenseler bile bizim hayatımız. Onlar kim ki?' Derdim. Sen ise arkamdan işler çevirip sözde iyiliğim için çabaladın. Ben o hastanede acıdan geberirken, kendi yaramın acısını unuttum. Fiziksel acımın üstüne beni o halimle bıraktın. Yanımda olman gereken asıl zamanda biz birbirimize uygun değiliz diyip çekip gittin."

Elimi sinirle havada savuşturup sessizce sinirle tüm içimde tuttuğumu ona açıkladım. Göğsüm hızlı nefes alışverişinden inip kalkarken o sustu.

"Yeni hayat kurmanı istedim. O köyde yapamazdın. Bana gelmek isteyecektin." Dedi kendini nasıl açıklayacağını bilemeyerek.

"Ama sen burdasın şimdi Korkut. Ne değişti ki?"

Kolumdan tutup etrafa baktı. Hızla arkasından yürüttü. Konuşmadım, bağırmadım. Yorgunca peşinden gittim. Karanlık bir sokağa saptık. Sırtımı duvarda hissettim. İki eli yüzümde durup dayanamıyormuş gibi çenesini sıktı. "Neden burdayım Ayaz?" Bir elini yüzümden çekip duvara geçirdiğinde gözlerimi yumdum. "Neden burdayım? Neden seninleyim? Neden seni bırakamıyorum?"

"Çünkü ne istediğini bilmiyorsun." Fısıldadım gözlerim hala kapalıyken.

"Hayır ne istediğimi çok net biliyorum. Ama istediğim şeyi istememem gerekiyor." Dedi burnu yanağımı okşarken. Titrekçe bir nefes verip bıraktım. "Ben kendim için korkmuyorum ki Ayaz. Sen, işin ucunda sen varsın. O gün hastanede uyanmanı beklerken. O halini gördüğümde içimde fırtınalar koptu. Nasıl vurulursun? Kendime o kadar güvenmiştim ki, Kimse ona bir zarar veremez diyordum."

"Senin yüzünden değildi ama." Dedim gözlerimi araladığımda gözlerimiz buluşmuştu. Elleri tekrardan yanaklarımı buldu. Buz gibi yüzüm sanki yanıyordu. Yanaklarımdan elini indirip buz olmuş bedenimi kendine çekip sarıldı. Başını saçıma gömdü.

"Senin o yamuk burnunu daha fazla yamultmak istiyorum." Dedim dişlerimin arasından. O ise gülüp kollarını daha sıkı etrafıma sardı.

















CİĞERPARE| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin