Deren koltukta rahatsızca oturmuş somurtuyordu. Az önce kargaşayı gür sesiyle durduran Korkut'a kötü kötü bakıyordu. Arabanın anahtarını alabilmek için kedi gibi tırnaklarıyla Hasan'nın kollarını pençelemişti.
"Abi şu koluma bak! Kuduz aşısı vurulacağım." Hasan tırnak izleriyle dolu olan kolunu kaldırıp gözümüze soktu.
"Gitmek istiyorum!"
"Ama gidemezsin aptal. Dışarısını görmüyor musun?" Dayanamayıp bağırdığımda ofladı. Ağıran başımı ovuşturdum. Açlık ve sinir beni germişti.
"Bari yemek yiyelim." Dedi Deren Uğur'a doğru. Uğur parlayan gözlerle başını sallayıp buz dolabına ilerledi. Onun bu salak aşık haline başımı iki yana salladım.
"Pek bir şey yok.." diye mırıldandı uğur elinde duran makarna torbasını sallayarak. Mahcup bir şekilde kardeşime bakarken ayağa kalkıp onu elinden aldım.
"Sıkıntı yok yaparız. Sen su ısıt." O su ısıtırken ben sırtımı tezgaha yaslayıp parmaklarımın ucuyla dudaklarıma dokundum. Daha olanları kavrayamadan Deren salağıyla uğraşıyordum. Tencerede ki su kaynayınca uzun makarnayı kırmadan attım suya. Gözlerim Korkut'u bulduğunda gözlerini kaçırdı. Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm utanıyor muydu? Dudaklarımı gülmemek için ısırdım.
Uğur tabakları hazırlarken Makarnanın suyunu süzdüm. Hepimiz ahşaptan yapılmış masaya oturduğumuzda Deren'in ani bağırtısıyla kulağım çınlamıştı.
"Salçasız kuru kuru bunu mu yiyeceğiz!?"
"Yiyeceksen ye, yemeyeceksen kapat çeneni." Dedim sertçe. Uğur ise dolaptan ketçap ve mayonez çıkarıp Deren'in önüne koymuştu. Hasan bu hallerine başını sallayıp makarnayı yemeye başladı.
"Yemeyecek misin?" Dedim Korkut'a. Dalgın bir şekilde tabağına bakıyordu. Konuşmamla başını sallayıp çatalını alıp yemeye başladı.
"Güzel mi oluyor öyle?" Dedim Uğur'un tabağına bakıp.
"He dene." Ketçap sıkıp üstüne mayonez sıkıp karıştırdım. Çattala doladığım makarnayı ağzıma koydum. Güzeldi harbiden ama Deren ekşittiği yüz ifadesiyle sade yemişti.
Hepimiz yedikten sonra masayı toplayıp geri yerlerimize oturduk. Hava yeni yeni kararmaya başlamıştı. Hasan yol yorgunu olduğundan bir köşede uyukluyordu. Deren ve Uğur hararetli bir şekilde konuşuyordu. Ben ise Korkut'un yanında oturmuştum. Damarlı elini koltuğa koymuş otururken tereddütle elimle elini kavradım. Donup bana döndü gülümseyeceğim anda elini çekti. Bu kez benim kaşlarım şaşkınlıkla kalkmıştı.
"Bipolar mısın?"
"Ne?"
"Ruhsal bozuklukların mı var Korkut?" Sertçe konuştuğumda gözlerini kıstı.
"Tedavi ol o zaman." Yanından kalkacak iken kolumdan tuttup çektiğinde üstüne doğru düşmemek için elimi koltuğa dayadım.
"Emin misin?"
"Ne?"
"Aramızda yaşanan şeylerden emin misin?" Dedi derin ses tonuyla. Yutkunup kafamı salladım.
"Emin olmadığım bir hamleyi yapmam." Çatmış olduğum kaşlarıma parmağını koyup düzeltti.
"Çatma o kaşlarını. Emin olmadığın şeyler yapmanı istemiyorum."
Fısıltısı ürpermemi sağlamıştı. Emindim daha ne kadar emin olmamı bekliyordu. Pankart yaptırıp eminim Korkut dememi falan mı? Üstüne doğru eğildiğimden dolayı yakındık. Kalkıp üzerimi düzelttim.
"Eminim." Sert ses tonumla konuştum.
"İstanbul'a gideceksin hayatına devam edeceksin." Beni test eder gibi konuştuğunda yumruklarımı sıktım.
"Bu bir engel değil." Yüzüme bakmaya devam edince üstüne doğru eğilip yakasından tuttum. Kulağına fısıldayınca dayanamıyormuş gibi çenesini sıktı.
"O zaman beni öpmeyecektin Korkut. Çünkü bir şeyi istersem onu kolay kolay salmam."
Gözleri gözlerimi bulunca yutkundu. Kaşlarını hafif çatar gibi oldu. Uğur'un sesi yükselince ondan ayrıldım.
"Sen gerçekten gelmiş geçmiş en çekilmez insansın!"
"Bakın bakın! Konuşana bakın. Asıl sana dayanmak zulümdü." Deren işaret parmağını Uğur'un gözüne soka soka bağırdığında sabır diledim.
"Bir uyutmadınız." Hasan sinirle bağırıp sırtını döndü.
"Uğur sal." Dedim. Çünkü kardeşim asla haksız olduğunu kabul etmezdi. Deren bana dönüp bağıracaktı ki aniden kesilen elektrikle bağırışı çığlığa döndü. İrkilip ona ilerleyeceken ağıran bacağımı masaya çarptım. Bacağımı tuttup yerimde acıdan zıplarken bu defa halıya takılıp yere yapışacaktım. Aniden belime serilen kolları tuttum.
"Ben de bir şey ister ve elde edersem bir daha onu bırakmam. Sana bir seçenek sundum sen ise en olağan dışı seçeneği seçtin." Dedi burnunu kulağımın arkasına koyup fısıldarken. Başımı döndürdüğümde burun buruna gelmiştik.
"Bırakma o zaman." Yanağıma dudaklarını değdirdi. Belimden tutarak karanlık olmasına rağmen koltuğa oturttu.
"Ne yani şimdi karanlıkta mı kalacağız?" Deren tekli koltukta oturup bacaklarını kendine çekti.
"Öyle gözüküyor." Dedi Hasan uykusundan uyanıp esnerken. Uğur ise yarı sönmüş etrafı aydınlatmayan şömineye odun attı. İkili koltuğa ilerlerken Korkut beni oturttu. Kendiside oturup bacağımı kucağına uzattı. Alevlenen şöminenin ateşi yüzüne yansıyordu. Parmaklarını acıyan bacağıma koyup büktü. Acıyla tısladım.
"Sabah olur olmaz hastaneye gitmeliyiz." Endişelenmesi hoşuma gidiyordu. Gülümseyip bacağımda duran elini tuttum. Bu kez çekmemişti. Uğur odadan getirdiği örtüyü bize uzattı. Elinde kalan örtüyü Deren'in suratına attı.
"Yavaş." Dedi sinirle. Korkut örtüyü açıp üstümüze koydu. Telefonu açıp mesajlara bakarken sıkıntıyla nefesini verdi.
"Ne oldu?"
"Köyde bir kaç sorun çıkmış. Bir kaç gündür bakmıyordum işlere."
Bizim yüzümüzden işlerini aksatmıştı. Bu duruma üzülmem gerekiyordu ama üzülmüyordum. İçimde ki kötü adam kahkaha atıyordu. Sürekli benim yanımda kalmasını istiyordum.
"Korkut Bey efendi." Korkut başını Deren'e çevirdi.
"Ben senin hakkında bir kaç dedikodu duydum da. Gerçek mi acaba." Gerilip tuttuğum elimi sıktı.
"Amcamlarla-"
"Bizi ilgilendirmez." Dedim lafını bölüp.
"Nasıl ilgilendirmez?" Dedi oturduğu yerde diklenip.
"Her şeye burnunu sokmana gerek yok-"
"Korkut Reis'in olaylarla bir ilgisi yok." Hasan sertçe Deren'e doğru konuştu. Deren oflayıp arkasına yaslandı. Korkut'un elini bu sefer ben sıkınca bana dönüp zar zor gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİĞERPARE| Gay
Teen FictionAilesi ile köye taşınan Ayaz. Ve Köyün reisi Korkut. "Harbi isminin hakkını veriyor. Korku filmi gibi adam."