Bolumu 4 kere attim bildirim gitmiyoorrAğzımdaki lokmayı çiğnemeye çalışırken annem bir lokma daha ağzıma soktu. Kaşlarımı çatmış yutkunmaya çalışırken o tekrardan kaşığı uzattı. Başımı yeter anlamında iki yana salladığımda iç çekip tepsiyi kenara koymuştu.
"Ağrın sızın var mı?" Dün uyanmıştım sadece sıvı şeyler tüketmiştim. Şimdi ise tatsız tuzsuz hastane yemeğink yiyordum. Hareket etmekte biraz zorlanıyordum ama iyiydim.
"Sorun ne ağrın mı var?" Annem ağlamaktan şişen gözleriyle koluma dokunduğunda tekrardan iki yana başımı salladım. Derince nefes aldı. "Orda yapamayacağını bile bile seni ikna ettim. Başına gelmeyen şey kalmadı. Özür dilerim."
"Senin suçun değildi."
"Benim suçumdu. Sizi korumak benim görevim." Dayanamıyormuş gibi kolumu bıraktı. "Ben dışarıdayım bir ihtiyacın olursa Deren kapıda." Arkasını dönüp gideceken dudaklarımı araladım.
"Korkut.. hiç geldi mi?" Annem bana kararsızca bakıp gözlerini kaçırarak bana döndü. İçime düşen korkuyla yataktan kalkmaya çalıştım. Ağıran dikişlerimle dudaklarımı birbirine sertçe bastırdım.
"Kalkma!" Annem koşarak beni engelledi. "Bir şey mi oldu ona?"
"Hayır iyi. Bir şeyi yok."
"Neden burda değil o zaman?" Annem elleriyle başını ovalayıp sıkıntıyla bana baktı. "Aranızda bir şey mi var Ayaz?"
"Ne?" Hızla atmaya başlayan kalbimle yumruklarımı sıktım. "Size karışma gibi bir lüksüm yok." Ellerini beline koydu. "Ama çevrendeki insanlar." Susup yüzüme baktı ardından tekrardan konuştu.
"Seni öldürürler."
"Bir bir şey yapamazlar."
"Yaparlar."
"Anne. Bu konuyu konuşmak istemiyorum." Ağırmaya başlayan dikişlerinle seslice inledim. "Korkut nerde?"
"Sercan'ı hastanelik etti. Çocukta kırmadığı kemik kalmadı."
"Ne?"
"Şikayetçi olmuş."
"O zaman ben de şikayetçi olacağım. Dün verdiğim ifadeyi değiştireceğim." Verdiğim ifadede küçük kuzenim ruhsatlı silahı bulmuştu. Sercan ondan almaya çalışırken yanlışlıkla silah patlamış ve kurşun bana isabet etmişti. Yengem uyandığımda dizlerine çöküp yalvarmıştı. Tabii Deren bu yaptığıma enayilik diyip odama bir daha girmemişti.
"Git ve onlara söyle. Sercan şikayetini geri çekmeze, kasten cinayete teşebbüsten yıllarca yatar."
"Ayaz-"
"Gerekirse şimdi bu halimle kalkıp giderim." Annem başını sallayıp odadan çıktı.
"Yesene oğlum!"
"Aç değilim." Babam sinirle tepsiyi kenara koydu. "Yarın taburcu olacaksın."
"Biliyorum."
"Eski sağlığına kavuşman için yemek yemen gerekli."
"Çocuk değilim kocaman adamım." Babam iç çekip pencereye doğru yürüdü.
"Deren hala dışarda mı?"
"Perişan etti kendini. Bir daha seninle uğraşmayacağına yemin etti. Yeter ki uyansın dedi." Gülerek ettiği sözlerle gülüşü yüzünde soldu. "Annen sakinleştiricilerle ayakta kaldı."
"Biz kendi halimizde yaşarız baba. Mirasa falan ihtiyacımız yok. Ben çalışırım Deren okur."
"O ne demek? Sen okumayacak mısın? Ben dururken sana düşmez çalışmak."
"Miras oyunları peşinde koşarken ailenin soyu kuruyacak Baba."
"Artık istemiyorum o kendine hayırlı olmayanlardan bir şey. Küçük bir ev tutarız çalışırım. Belki eski hayatınız gibi olmayacak ama." Kederli bir şekilde ofladı.
"Her neyse uyu sen." Odadan çıktı. Sıkılmış bir şekilde pencereye baktım. 3 gündür burdaydım ve artık sıkıntıdan patlayacak raddeye gelmiştim. Korkut'tan hala haber yoktu. Annem'in dediğine göre Sercan şikayetini geri çekecekti. Sinirle üstümdeki yorganı çekiştirip düzelttim. Serumlu kolum acıyınca dişlerimi sıktım. Yorgunca başımı yastığa yaslayıp uyumaya çalıştım. Bir süre sonra sıcaklamıştım. Başımda hissettiğim parmaklarla gözlerimi yavaşça araladım. Gördüğüm bulanık yüzle gözlerimi kıprıştırdım. Korkut.. hızla yattığım yatakta oturur şekile gireceken omzumdan yavaşça tuttu.
"Şş kalkma." Fısıldayarak saçımı arkaya doğru taradı. Açık olan anlıma eğilip sıcak dudaklarını bastırınca gözlerim titreyerek kapandı. Giydiği kazağın yakasından tuttum. "Çıktın."
"Çıktım." Dedi burnunu yanağıma sürterek. Gözlerim dolarken dudaklarımı ısırdım. "Öleceğim sandım. Ama ölmekten değil seni bir daha göremeyecek olmamdan korktum."
"Sus ölmekten bahsetme sakın." Elleri yanaklarımı buldu. Heycanla dudaklarına doğru konuştum. "Baban suçsuzmuş Korkut. Senin suçun yokmuş." Burukça gülümsedi.
"Keşke babam suçsuz olduğunu söyleyen birini duyabilseydi."
"Baban.." Kararsızca cümlemin devamını getiremeyip gözlerine baktım. "Vefat etti hapiste."
Gözlerimi yumduğumda kaşlarıma değdirdi parmaklarını. "Özür dilerim. Belki elimden bir şey gelmez ama özür dilerim."
"Ne için özür diliyorsun? Hiç bir şeyden haberin yoktu."
"Olsun." Bir kaç dakika aramıza bir sessizlik hakim oldu. "Yemek yedin mi?"
"Yedim." Dedim bakışlarımı kaçırıp. O ise kaşlarını çattı.
"Yemedin."
"Hastanenin yemekleri güzel değil."
Evet güzel değildi. Ama o içerde iken boğazımdan yemek geçememişti. "Hem yarın taburcu oluyorum sabah. Sen yemek yaparsın bana."
"Ayaz aslında-"
"Elinden domatesli ekmek yemeyi özledim." Güldüğümde o gülmemişti. Ciddiyetle bana bakıyordu. Onun bu haliyle gülüşüm yavaşça kayboldu.
"Ne oldu?"
"Ben buraya seninle bir şey konuşmak için geldim."
"Konuş." Yutkundum. Aşırı ciddi duruyordu. Elimi tuttu. "Seni seviyorum. Bunu belki hissettirdim, belki hissettiremedim ama seni seviyorum." Duraksayıp tuttuğu elime baktı. "Ama olmaz. Yapamayız sen apayrı bir hayattasın. Benimle bağın kaldıkça beni görmek isteyeceksin. Buraya geri geleceksin."
"Yani?" Fısıltımı zor duyabilmiştim.
"Bazen sevginin önüne mantık geçer. Zarar görmeni istemiyorum." Elimi bıraktığında titreyen göz bebeklerimi ona diktim.
"Ayrılmak mı istiyorsun?" Sahi biz neydik?
"Ayaz. Senin iyiliğini-"
"Korkağın tekisin! Hiç bir şeye omuz veremez misin ha? Her bir zorlukta çıkıp yapamayız mı diyeceksin?"
"Halini görmüyor musun?" Morarmış gözaltlarıyla benim solgun yüzüme baktı. "Gelip bu konuşmayı yapmıyorum ama."
"Yapmalıydın o zaman. Sen farklısın ben farklıyım demeliydin Ayaz." Benim sinirli halime karşılık o gayet sakindi ve bu hali beni çıldırtıyordu.
"Yani ne istiyorsun?" Sorduğum soruyla duraksadı. "Artık görüşmeyi keselim." Bunu dediği an gülüp başımı iki yana salladım.
"Ciddisin?"
"Evet." Dedi gözlerime bakarken.
"Çık git o zaman." Aniden kaşlarını çattı. "Ne duruyorsun defol git bu odadan." Ayağa kalktı. Sinirden çenem titremeye başlamıştı. "Durma çık." Yumruklarını sıkıp arkasını döndü. Bana bir kez daha bakmadan odadan çıktığında sinirle yatağa yumruğumu geçirdim. Göğsüm hızla inip kalkıyordu nefes alıp vermekten. Korkak gibi beni bırakmıştı. Kendime yediremiyordum. Elimle yüzümü kapattım. Bırakmıştı, beni bırakmıştı. Az önce dokunduğu saçımda sanki parmakları varlığını sürdürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİĞERPARE| Gay
Teen FictionAilesi ile köye taşınan Ayaz. Ve Köyün reisi Korkut. "Harbi isminin hakkını veriyor. Korku filmi gibi adam."