12

892 73 8
                                    





Hayatımda istediğim her şey olmuş bir çocuk olarak fazlasıyla şımarıkça büyütülmüştüm. Asla reddedilmemiştim. Şimdi ise itilmenin ve reddedilmenin kırgınlığıyla oturuyordum. Gururum kırılmıştı. Aptal gibi sazan balığı gibi atlamıştım. Soğuktan titrerken iyice arabanın koltuğuna yapışmış karanlık arabada başımı pencereye çevirmiştim. Pantolonum ıslanmıştı, montum nemliydi ama içinde giydiğim kazak azda olsa ısıtıyordu. Korkut'un atkısı aklıma gelince içime dolan sinirle onu sertçe boynumdan çıkarıp kucağına attım.

"Kusuruma bakma unutmuşum." İç çektiğini duydum ama dönüp bakmadı.

"Ayaz." Dudaklarımı ısırıp gözlerimi yumdum. Yaşadığım o utanç dolu anı sürekli gözlerimin önüne geliyordu ve kendimi tokatlama isteğimi arttırıyordu.

"Bana bakar mısın?" Yumuşakça konuştu.

"Sus sadece sus tamam mı? Deren'i bulana kadar sadece sus." Zorlukla konuştum. Soğuktan duracak raddeye gelen kalbimin atış sesini umarım duymuyordu. Botlarımı çıkarıp bacaklarımı kendime çektim. Bacağım inanılmaz acıyordu. Eskiden yaşadığım hayatı, evimi ve ortamımı acayip özlüyordum. Şimdi evimde olsa sıcacık yatağımda mışıl mışıl uyuyor olacaktım. Yediğim yemeği düşünmeden yiyecek doyabilecektim. Ani gelen duygularla titrekçe bir nefes aldım.

"Çok mu üşüyorsun?"

"Konuşma demedim mi ben sana?" Üstündeki kabanı çıkardığına dair sesler duyduğumda ona döndüm.

"Onu geri çünkü üstüme koymanı istemiyorum."

"Neden?" Dedi saf sesiyle. Sinirden ağlayacak raddeye gelecektim. Bu kar fırtınasında kabanını ondan alacak kadar acımasız değildim. Ben üşüyorsam o da üşüyordu.

"İğrenç kokuyor." Dedim geçiştirmek amacıyla. Susup cevap vermediğinde göz ucuyla ona baktım. Kabanı burnuna doğru çekmiş koklamaya çalışıyordu. Bu haline güleceken kendimi tuttum. Gözlerimi kapattıp uyumaya çalışırken bir anda konuşmasıyla irkildim.

"Atkım iğrenç kokuyor muydu?"

Cevap vermedim. Hayır, aksine çok güzel kokuyordu diyemedim. "İğrenç  koksa dahi takmak zorundasın."

Aniden suratıma fırlattığı atkıyla gözlerimi kocaman açtım. "Ne yapıyorsun be?"

Cevap vermeyip koltuğu yatırıp gözlerini kapattı. Sinirle sabır çekip atkıyı kucağımda bıraktım. Takmayacaktım. Gururum öylesine incinmişti ki ondan hiç bir şey istemiyordum.

"Hasta olup yine başıma kalacaksın."

"Merak etme Deren'i bulduğumuz an bu köyden çıkıp gideceğiz. Yüzümü asla bir daha görmeyeceksin başına kalmam." Mırıldanıp ellerimi montumun cebine koydum. Bunu dedikten sonra ondan çıt çıkmamıştı. Yarım saat sonra kar hala durmamış arabanın ön camı tamamiyle karla kaplanmıştı. Ellerimi yumruk yapıp içine sıcak nefesimi üfledim. Artık arabada dişlerimin birbirine çarpma sesi yankılanıyordu.

"Ne zamana kadar burdayız?"

"Hasan yola çıkmıştı. Ama o da yolda kalmış gibi."

"Seninle burda öleceğime inanamıyorum."

"Saçma sapan konuşma." Sertçe sözümü kesti.

"Benimle son dakikalarını geçirmek istemediğini bu kadar belli edemezdin." Homurdanıp kollarımı iyice kendime sardım. Yine aramıza giren sessizliğin utancıyla ellerimle yüzümü sıvazladım. Salak gibi adamı öpmeye niye çalıştım? Dayak yemediğime şükür etmeliydim. Ona aşık değildim. Hissettiğim ufak bir hoşlantıydı bunu yenebilirim. Bu köyde bana yardım eden sadece o vardı ilgisini sevmiş olmalıydım. Kendi kafamda dalıp hesaplamalar yaparken Korkut öksürüp ona bakmamı sağladı.

CİĞERPARE| GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin