2.2

2.5K 153 89
                                    

"gömleğimin cebi gönlümü saklar

aman yüreğin yan yolları var

bi' şekilde seni buluyor, 

ne yapayım ay?"

x

barış alper yılmaz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

barış alper yılmaz.

güneş soğuktu. 

arabama binmiş, yapacağımız avm turunu kabul etmişti ama hâlâ içten içe tavır yaptığını anlayabiliyordum. haklıydı, eski sevgilimin numarasının telefonumda kayıtlı kaldığını bile unutmuştum. ama ona bağlı kaldığım takım üstüne dahi yeminler etmişken bu kadar soğuk, neşesiz olduğunu görmek biraz canımı sıkıyordu. 

o'nu seviyordum. belki de güneş'i sevmek için yaratılmıştım ama bunu ona nasıl yeniden ispatlayabileceğimi bilmiyordum. güven problemleri vardı, belliydi. anlıyordum da. ama ben ona elimden geleni yapmaya çalışıyordum zaten. 

arabadan inip avm'den içeri girdiğimizde, "nereye gitmek istersin?" diyerek sordum. bize bakan birkaç gözden rahatsız olarak elini tutmuştum. alışıktım görünür olmaya ama güneş'i rahatsız edecek boyutta olduklarında ben de rahatsız olabiliyordum. 

"allık ve ruj almam gerek," dedi güzel sevgilim. yürüyen merdivenlere geçtiğimizde iki merdiven aşağısında durarak elini tuttum. o da bana dönmüştü. "rujunu ben seçebilir miyim?" 

bu hareketlerimin hoşuna gittiğini biliyordum. 

soğukluğuna kısa bir ara vererek tebessüm etti. bulutlar dağılmış, yeniden güneş açmıştı. 

"sana makyaj yapmama izin vereceksen seçebilirsin tabii ki." merdivenlerin sonuna geldiğimizde trip atarak ekledi. "umarım rujunu seçeceğin ilk sevgilin benimdir." 

bu işten kolay kurtulamayacağım belliydi. 

sevgilimin adımlarını takip ederek bir kozmetik mağazasına girdiğimizde rujların olduğu standa ilerledi. teaster ürünlerden kahverengi tonda olanların birkaçına bakmak istemişti. 

elimi uzattım. 

bana baktı hafif şaşkınlıkla. hoşuna gidiyordum onun, böyle hoşuna gitmeyi de seviyordum. rujların hepsini tek tek elimde denemeye başlamıştı. içindeki kıpır kıpırlığı buradan hissedebiliyordum.

mağaza çalışanı yanımıza gelerek heyecanlı gözlerle ikimize baktı. "yardımcı olabileceğim bir konu var mı?" elimi işaret ettim gülerek. "ben yardımcı oluyorum." 

siyah, kemikli gözlüklere sahip genç kız tatlı bir tebessümle güneş'e baktı. "çok yakışıyorsunuz."

sıcak bir gülümseme yayıldı güneş'in dudaklarına. böyle bir tepki almak hoşuna gitmişti. "teşekkürler," dedi. samimi çıkan sesini dünkü buluşmada çalan telefondan beri duyamadığım için hasret kalmıştım.

çalışanın isteği üzerine bir fotoğraf çekindikten sonra güneş'e yeniden uzattım elimi. büyük elimi, küçük avuçlarıyla kavrayarak parmaklarını rujun izlerinde dolaştırmaya başladı. "sence hangisi daha güzel?" diyerek sordu. iki seçenek sunmuştu. 

"bence sağdaki." sahte bir tatlılıkla tebessüm etti ve soldaki ruja uzanarak sepetine attı.

bense sağdaki ruju da aldım ve güneş'in sepetine attım. 

sıra allık bakmaya gelmişti. 

onların deneme ürünlerini de elimde denemekten memnundu. trip yapıyor, soğuk gibi görünüyordu ve onun bu hallerine rağmen yanında oluşumu sevdiğini biliyordum. 

bir şey olmamış gibi davranmıyordum; o olan şeye karşı kendimi affettirmeye çalışıyordum.

"barış!" yükselen sesine karşı gülmeden edemedim. bir makyaj malzemesini elinde tutmuş hayranlıkla inceliyordu. "ben bunu çok bekledim..." 

kaşlarımı çattım. "ne ki o?" 

güldü. "erkeğin makyaj malzemesi bilmeyeni makbuldür," dediğinde tek gözümü kırptım. daha önce hiçbir sevgilimle kozmetik mağazasına gelmeyi bırakın hiçbirine karşı güneş'e olduğum gibi olamamıştım. 

hep mesafeli, biraz daha soğuktum. içimdeki o eksikliği bir türlü giderememiştim. güneş ise tam o boşluğa gelmiş ve ışık saçan kalbiyle aydınlatmıştı. tamamlanmış hissediyordum.

"bu bi' far paleti..." dedi bana açıklamaya başlarken. deneme ürününün kapağını açarak pigmentlerine bakmaya başladı. bu sırada yine uzatmıştım elini. gülümsedi. koluma farın renklerini sürmeye başladığında, "çok güzel..." dedi iç çekerek. 

"sen daha güzelsin." 

öylece kaldı. 

hâlâ ani iltifat edişlerime alışamamıştı ve sanırım hiçbir zaman alışamayacaktı. o kadar tatlı oluyordu ki böyle anlarda... alıp içime sokasım geliyordu. 

"sen en ufak iltifatıma böyle utanacaksan ileride işimiz iş..." gözlerini devirdi. "utanmadım," dedi itiraz ederek. "önceki sevgilin alışık mıydı?" cevap vermedim. o ise farı sepete koyarken kasaya doğru ilerledi. "belki de alıştırmışsındır."

alacaklarını kasadan geçirdiği sırada cüzdanını da çıkaracaktı ama buna izin vermedim. tüm ısrarlı bakışlarına ve itirazlarına rağmen kestirip attım isteğini. "sevgilime hediye alamayacaksam ben yaşamayayım zaten, güneş. yanımda ödeyemezsin." 

teşekkür ederek poşeti aldığımda mağazadan çıktık. "kahve içmek ister misin?" 

onun laf söylemelerine pek karşılık vermediğim için içi soğumamış olmalı ki, "hayır," dedi kısaca. aramızın böyle olmasını istemiyordum. 

arabaya binene kadar sessizdim ama bindiğimiz andan itibaren aceleyle döndüm sevgilime. "aramız hep böyle soğuk mu olacak?" 

"sen cevap vermediğin her an soğuk olacak, barış. eve gidebilir miyim?" 

olumsuz anlamda salladım başımı. "üzgün olduğunu, kafana taktığını biliyorum. seni bu halde ne eve götürürüm ne de yastığa başını içindeki şüpheyle ve aramızdaki soğuklukla koydururum." arabayı çalıştırdım. 

"nereye gidiyoruz?" diyerek sorduğunda kısaca yanıtladım onu. "evime."

x

slmm!!

normalde biraz daha uzun yazmayı planlıyordum ama omzumda o kadarrr müthiş bir ağrı var ki bu bölümü bile zor yazdım hatalarım varsa üzgünüm

BARİS ALPER ETİKETİNDE 3.SIRAYA GECMİSİZ VE NEREDEYSE 10K OLMUSUZ AGLADIM COK TESEKKUR EDERİM! <3

kelebekler, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin