2.4

1.9K 128 40
                                    

"and there's a dazzling haze, 

a mysterious way about you dear."

barış alper

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

barış alper.

"siz bizi kendinizle karıştırmış olabilir misiniz?" diyerek sormuştu ceylan. o kadar tuhaf bir an yaşanıyordu ki şu an... güneş utançla oturduğu koltukta koluma sinmişti. kerem dudaklarını oynatıyor, muhtemelen bir şeyler okuyordu. bana bela yağdırıyor da olabilirdi, pek emin değildim. 

ceylan ise tamamen işin komik tarafındaydı. güneş için iyi bir arkadaş olduğunu buradan anlamıştım.

"valla ceylan," dedim kerem'e kısa bir bakış atarak. "ben güneş'i ikinci günden evime getirmedim." 

ceylan güldü. "ha ikinci günden ha ikinci aydan..." kerem şaşkın bakışlarını ceylan'a çevirdi. gülmemek için birbirine bastırdım dudaklarımı. "biz o amaçla gelmedik ki," dediğinde güneş itiraz etti. "sen bizim ne amaçla geldiğimizi düşünüyorsun, kerem?" 

kerem omzunu silkti. "orasını ben bilemem, hanımefendi. söyleyemiyoruz onu." kahkaha attım. güneş ise kaşlarını çatmıştı. "çocuk gibisin." başını olumsuz anlamda salladı yakın arkadaşım. "hayır, sen çocuk gibisin." 

güneş kolumu dürttü usulca. "bana çocuk dedi, duydun mu?" 

kerem ise bana ciddi bir şekilde bakmıştı. "ben senin kaç senelik arkadaşınım, unutma."

olaya ceylan müdahale ettiğinde neredeyse ona şükredecek duruma gelmiştim. 

kolunu çevirerek kanaması yeni durmuş ve hâlâ açık durumda olan yarayı gösterdiğinde, "düştüm," dedi umursamazca. "yakınlardaydık, ben de pansuman yaparım diye getirdim." 

sırıttım. kerem'in zaten iki güne bir kadını eve atacak tipten olmadığını biliyordum ama eğlenmek hoşuma gidiyordu. "anladım, kardeşim. biz pansumanınızı böldük kusura bakmayın..." 

"bak ya!" diyerek itiraz etti kerem. ceylan ise bana karşılık verdi. sevgilime de kısa bir bakış atmıştı. "asıl biz sizi ciddi bir işten alıkoyduk." 

başımı olumlu anlamda salladım. "e o zaman hadi gidin densizliğinizin farkındaysanız." 

dirseğiyle göğsüme sertçe vurdu, güneş. "ya barış ne diyorsun!"

yalandan yüzümü buruşturarak göğsümü tuttuğumda endişeli bakışlarla dokunmuştu tişörtümün üstünden tenime. onun vurmasıyla canım acımazdı, kolay kolay zaten yanmazdım ama güneş başkaydı işte.

"barış..." dedi sesini pişmanlıkla incelterek. "çok özür dilerim, iyi misin?" olumsuz anlamda başımı salladım. "buradaki morluk daha yeni geçiyordu." 

göz ucuyla kerem'e baktığımda hayretler içerisinde izliyordu beni. yapacak bir şey yoktu. ceylan'ı istiyorsa benden birkaç taktik kapması da lazımdı açıkçası. 

tişörtümü yukarı doğru sıyırıp sağ göğsümün alt kısmına dokunduğunda, "ama burada morluk yok ki..." dedi. sonrasında kaçamak bakışlarla süzdü vücudumu. hemen sonrasında ise olanları yeni anlamışçasına tişörtümü kapattı, önüne döndü. 

"gerçekten hastasın barış alper yılmaz!" kıkırdadım. heyecanı sesine yansıyordu ve ben onu etkilemeyi seviyordum. her anlamda.

çenesinden baş parmağımla kavrayıp bana bakmasını sağladım. "hastayım..." dedim. "ama sana." 

"ıy!" diyerek sesini yükseltti, ceylan. "çok kıroca... çok bayat." kerem güldü. "saçlarından da anlayabilirdin bunu." 

saçlarıma dokundu ve usulca sevmeye başladı, güneş. "yalnız sevgilimin saçları hakkında düzgün konuşursanız sevinirim." güldü ceylan. 

ceylan'ın kolu hakkında biraz konuştuktan sonra keremle pansuman yapmaya banyoya gittiler. ben güneş ile dışarı çıkacağımı söyleyerek evden ayrılmamızı sağlamıştım. 

apartmanın kapısından çıktığımızda, "of..." diyerek durdu. kaşlarımı çattım. "noldu?" diyerek sorduğumda bağcığını işaret etti. "bir dakika bekleyebilir misin?"

güldüm. "bekleyebilirim." onun eğilmesine fırsat vermeden önünde dizlerimin üstüne çöktüm, bağcıklarını bağlamaya başladım. 

"barış..." sesindeki o sevgi dolu tını hoşuma gitmişti. ayağa kalkmadan önce saçlarımın arasına parmaklarını yerleştirmiş, tutamlarımla oynamıştı. sanki yıllardır buna hasrettim. 

ayağa kalktığımda, "güneş..." dedim ihtiyaçla. "ismimi her zaman böyle söyleyebilir misin?" 

kollarını doladı bedenime sıkıca. 

"seni seviyorum." gülümsedim. "ben de..." saçlarından öptüm. "seni seviyorum," dedim tüm gerçek hislerimle. 

bu iki kelimeyi söyleyebildiğim tek kadın olduğunu bilmiyordu. 

"güneş." sarılmaya bir son verip bana baktı gülümseyerek. "efendim?" diyerek karşılık verdiğinde uzun süredir ona sunmak istediğim teklifi sunmuştum bile. 

"önümüzdeki çıkacağım maça gelmek ister misin?"

x

baris alper yilmaz gol attiktan sonra gunese kalp isareti yapip goz kirpmayacaksan neden maca cagiriyorsun!! 

NASİL OLMUSUZZZ

opuldunuz!

kelebekler, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin