1.9

1.9K 151 72
                                    

"don't blame me,

love made me crazy."

barış alper

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

barış alper.

"siktir git amına koyayım ya!" canım arkadaşım kerem, soyunma odasında yüzünü kurulamak için aldığı beyaz havlusunu bana doğru fırlattı. "hadi ben alıştım küfürlerine..." dedi kınarcasına. "bunu tüm kulüp duymak zorunda mı kardeşim?" 

söylediklerini umursayacak seviyede değildim, en azından şu an. telefon ekranından gözlerimi ayırıp kerem'e çevirdim ki benim görüp sinirlendiğim şeyi o da görsün. 

kaşlarını çatarak telefona doğru eğildi. "kim bu?" 

dilimin ucunu dudaklarımın üstünde gezdirdim hırsla. "güneş'in proje ödevi yapacağı çocuk, ahmet." telefonu kerem'e verip ne yaptığımdan bilinçsizce bacağımı sallamaya başladım. "ulan ahmet diye doğal kızıl mı olur? ne bileyim esmer ol, hadi kumral ol! kızıl ne?" 

kıkırdadı, canım arkadaşım. telefonu bana uzattığında hırsla aldım elinden. "haklısın, kardeşim. çakma sarı da olabilirdi." 

gözlerimi devirdim. "sen o lavuğun tarafında mısın yoksa benim mi?" formasını üstünden çıkarıp çantasına koyduğunda beyaz oversize tişörtünü üstüne geçirmişti. "ortada taraf tutmalık bir mesele yok ki oğlum. sen tüm ülkede tanınıyorsun, kaç kız yazıyor. güneş sorun ediyor mu bunları?" 

düşünürcesine kerem'e baktım. güneş bunun sadece bir kere lafını yapmıştı bana, üstüne hiç konuşmamıştık. "güneş beni kıskanmıyor mu?" 

"hasbinallah!" kolumdan tutarak ayağa kalkmamı sağladı. "kız sadece senin gibi her şeyi sorun eden tiplerden değildir belki de." 

çantamı alarak soyunma odasından çıktığımda aklım hâlâ o çocuktaydı. proje ödevi varsa da başka bir saatte arayabilirdi. neden o saatte aramıştı? güneş'i o saatte arayabilecek samimiyeti nereden bulmuştu?

kerem'in arabasına bindiğimde kapıyı sertçe kapattım. kaşlarını çatarak bana baktı arkadaşım. "alırsın yenisini." 

"alırım," dedim kerem'in isteğini çok fazla umursamadan. 

"bu kadar aklın takıldıysa yazsana güneş'e." 

haklı olabilirdi. 

barış alper: güzelim
naptın (13.23) 

son görülmesinin 12.09 olduğunu görmemle geç cevap verebileceğini anladım. eğer buluştukları saatte telefonunu bıraktıysa ve eline hiç almadıysa... neden bu kadar aralıksız konuşacaklardı ki?

"dönmüyor." güldü, kerem. "daha iki dakika oldu." 

omzumu silktim. kerem ise benim bu hallerim karşısında şaşkına dönmekten ziyade eğleniyordu. aşık olduğunda görecektim ben onu... böyle oturabilecek miydi acaba? 

"sana bu kadar kafada kurduran aşk neler yaptırmaz." 

gözlerimi devirdim. "nereye gidelim?" diyerek sordu kerem. omzumu silkerek cevapladım onu. "fark etmez." 

sinirle ofladı. "fark etmese sana sorar mıyım sence oğlum? deli ediyorsun beni şu gıcık cevaplarınla!" her sinirlendiğinde yaptığı gibi arabayı güneş'i götürdüğüm kafeye sürmeye başladı. 

barış alper: meşgulsün sanırım (13.43)

kafeye oturmuştuk. siparişlerimiz geldikten sonra kerem ikisinin de fotoğrafını çekti. anlamsızca baktım ona. "her ice latte içen prensesin bi ice americano içen prensi vardır..." 

gülmeden edemedim. "prenses sen misin kardeşim?" beni eğlendirmek istediği belliydi ama güneş'ten haber gelmedikçe pek eğlenebileceğimi düşünmüyordum. 

"güneş beni seviyor, değil mi?" 

"hayda!" kahvesini masaya bırakarak ciddi konuşma pozisyonuna geçti, kerem. "sen zeka eksikliği mi çekiyorsun yoksa bilerek mi yapıyorsun? kız deliriyor oğlum senin için." 

hafifçe gülümsedim. "elimde değil," dedim düşünceli düşünceli. "yani neden geç saatte arıyor ki anladın mı? o samimiyeti kimden alıyor amına koyayım!" 

"güneş'in senden önce bir hayatı vardı, barış. bunun farkındasındır umarım?" farkındaydım ama... "eski sevgili olabilirler mi yani?"

"kanka siktir git kafada kurmalarını mı çekeceğim lan ben?" 

dudağımı büzerek kolay kolay öfkelenmeyen arkadaşımın beni bir kaşık suda boğabilecek potansiyeline baktım. "özür dilerim." 

bu sırada telefonuma bildirim sesi düşmüştü. 

güneş: yeni bittiii 
kusura bakma telefonu alamadım
sen naptın bakalım (14.16)

yüzümdeki gülümsemeyi gören kerem sinirle hayıflandı. "eros sana okları atarken birkaçını götüne birini de aklına saplamış, başka açıklaması olamaz olağanüstü geri zekalılığının." 

barış alper: keremle kahve içiyoruz
nasıl geçti (14.16)

güneş: güzeldi ya
ahmet çoktan taslak oluşturmuş
onun üstüne konuştuk ben eklemeler yaptım

güneş: ama sen iyi misin? 

barış alper: iyiyim iyiyim 

güneş: biraz soğuksun
bir şey mi oldu? 

barış alper: seni merak ettim
mesajlarıma da dönmeyince 

güneş: dalmışım
telefonum da sessizdeydi
özür dilerim :( 

güneş: kendimi nasıl affettirebilirim?? 

barış alper: affettirecek bir durum yok güzelim
kerem kızıyor bırakıyorum şimdi telefonu 

güneş: peki :)

barış alper: ?

güneş: bir şey yok 
ceylan kızıyor
bırakıyorum şimdi telefonu
trip atmayıp derdini söylediğinde
tekrar görüşürüz

güneş çevrimdışı.

barış alper: güneş? 

x

slm slm slm!!!

bolum fotografi overthinkleyen baris'a katlanmak zorunda olan kerem icin.. bi saygi durusu!

umarim kotu bir bolum olmamistir... bir sonraki duzyazi olacak biraz ona zemin hazirlamaya calistim <3 

yorumlarinizi lutfen eksik etmeyin :(

kelebekler, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin