3.3

1.5K 165 33
                                    

"bugün hayatından defoluyorum,

fark edilmiyor ama kahroluyorum."

kalbimin sıkıştığını hissediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

kalbimin sıkıştığını hissediyordum. güneş'in mesajını görür görmez evine gelmiştim. hiçbir şey yazmamıştım, doğru olamazdı. benden neden ayrılmak isteyecekti ki? her şey mükemmel gidiyordu. sadece onu seviyordum, en çok ona değer veriyordum. bir tek o vardı hayatımda. hatta hayatımdı o benim; bunu kendisi de biliyordu. 

kötü bir şaka olması için dualar ediyordum. 

derin bir nefes aldım. kalbim sıkışıyordu. nedensiz kötü bir his vardı, sıkıştırıyordu göğüs kafesimi. oradaki sevgimi boğuyordu. sınanıyor muydum? 

kapıyı çaldım. 

bir dakika geçmeden açıldı kapı. ağlamaktan gözleri şişmiş sevgilime baktım. onu bırakmazdım, bunu bilmiyor muydu? hele ki her şey güzel giderken asla bırakmazdım. çok düşünmüştüm. onu kıracak bir şey yapıp yapmadığımı muhakeme etmiştim ama geriye dönüp baktığımda asla kırmamıştım onu.

"bir tanem?" sorarcasına sorduğum soru bakışlarını benden kaçırmasına neden olmuştu. "neden geldin?" 

sesindeki bitkinlik ve aramızda sağlamaya çalıştığı o soğukluk canımı yakmıştı. tedirginlikle, "bana attığın saçma sapan mesajın farkında mısın?" diyerek sordum. 

başını olumlu anlamda sallayarak, "farkındayım," dedi sakince. 

"içeri girebilir miyim?" düşünse de otomatikman bedeni kenara doğru kaymıştı. içeri girdim. ilk defa güneş'in evine giriyor olmak üzüyordu beni. ya onun evine son gelişimse? 

kalbim daha çok ağrımaya başladı. 

birlikte oturduğumuz koltuğa oturarak, "bana bir açıklama yapacak mısın?" diyerek sordum.

sesinden yorgunluk akıyordu güzel bebeğimin; uyumayıp ağlamadığı o kadar belliydi ki... kendi kendine çözmeye çalıştığı sorununun ne olduğunu bilmiyordum ama böyle yaparak en çok ikimizin arasındaki bağa zarar veriyordu. böyle yapmasını istemiyordum. en çok birbirimize sarılalım istiyordum.

"ben senin kariyerinin önündeki o engel olmak istemiyorum," dedi dürüstçe. her zaman bana karşı açık oluşunu sevmiştim. 

"kariyerimin önünde engel olduğunu nereden çıkardın?" diyerek sordum. yine de kibar olmaya çalışıyordum ona karşı. kırmak, üzmek istemiyordum. kafasının karışık olduğu belliydi. orada birçok insanın sesinin dolaştığını da anlayabiliyordum. eğer o isterse kalabalığının arasında bir taşın üstüne oturup beklerdim; yemin ederim işin sonunda beni dinleyecekse ve yeniden sarılacaksa yapardım.

"yorumları görmedin mi?" diyerek sordu. yeniden doldu bir tanemin gözleri. ben o gözlerin dolmasını istemiyordum. ayağa kalktım, benden geri gitmesine rağmen yüzünü avuçlarımın arasına alıp gözaltlarını sevdim. "sikmişim yorumları, güneş. benim için tek önemli yorum senin yorumun."

ellerimi tuttu, yüzünden indirdi ve gözlerimin içine baktı. "sana antrenmanlarını ertelememen gerektiğini söylemiştim ama beni dinlemedin, barış. performansının düşmesinin tek sebebi benim." 

ellerinin ellerimin arasından kayıp gitmesine izin veremezdim. 

"ben sadece seni sevmeye fazla düştüm, güneş. sen en güzel ve tek güzel fazlamsın benim için." sesim titriyordu. benden gitmesini istemiyordum. "eğer kendini sorumlu hissediyorsan ben daha çok çalışırım." 

dudakları titredi. oradan öptüm onu. daha çok doldu gözleri. "barış..." dedi titreyen sesiyle. "lütfen git. belki de insanlar haklı." 

derin bir nefes aldım. kötü hissediyordum. sanki aldığım o nefesler göğsüme batıyor ve battığı yeri kanatıyordu. küçük bir çocuk gibiydim; elimden en kıymetli, en güzel pamuk şekerim alınıyor ve bundan sonra pamuk şekerler yasaklanıyor gibi hissediyordum. 

"hayır..." dedim mızmızlanarak. "insanlar haklı değil, güneş. ben senin hayatından gitmek istemiyorum."

o da istemiyordu, biliyordum. ama en korktuğum şey buydu işte. o'na her ne kadar aşması için içten içe yardım etmeye çalışsam da kendisiyle barışamıyordu, güneş. insanların yorumlarını önemsiyordu. beni seviyordu, kariyerimi ne kadar önemsediğini ve o kariyerim uğruna ailemle ettiğim kavgaları da biliyordu. 

kaybetmemi istemiyordu, anlıyordum. yemin ederim anlıyordum ama hayatımda güneş olmayacaksa kariyerini siker atardım zaten. bunu bilmiyordu.

"ben senden gitmem." her bir kelimenin üstüne basa basa kurmuştum cümlemi. gözlerimin içerisine baktı. yanağından birkaç damla yaş süzülmeye başlamıştı bile. "bana bir gün müsaade eder misin?" 

korkuyordum. "bu akşam milli maç var," dedim. "benimle gelmeyecek misin?" 

başını olumsuz anlamda salladı. "gelemeyecektim, bunu üç gün öncesinden konuşmuştuk."

doğru söylüyordu. "güneş..." yutkunamadım. kelimeler boğazımda düğümleniyordu. 

"düşün, gerekirse on gün düşün. kafan çok karışık farkındayım, ben seni tenhada beklerim. yeter ki başka sokağa sapma." 

x

slm ben bunlari tam ayiramiyorum asla!!

gunesin ayrilma nedenini goren herkesss yorumlara gelmisss lutfen iyi gunumuzde de olun :( 

sizi seviyorumm

kelebekler, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin