"sen de hissettin mi
kelebekleri midende?
konuşurken, dokunurken,
bana bakarken?"
barış alper yılmaz.
uğruna sosyal medyada sayısız editlerin döndüğü, uzun sayılabilecek dönemdir yeteneği, duruşu, tavırları ve gülüşü ile herkesi kendisine hayran bırakan o adam, güneş'in karşısında duruyordu. gri arabasına kalçasını yaslamış, beyaz oversize tişörtünün yakalarını düzeltiyordu.
kalbinin hızlandığını hissetti, genç kız. gelmişti. söz verdiği gibi gelmişti. hatta on beş dakika kadar erken beklemeye başlamıştı apartmanın önünde. güneş her ne kadar hızlanmaya çalışsa da biraz bekletmişti, sarışını.
nasıl olduğunu, içindeki hisse nasıl oldu da karşı geldiğini bilmiyordu ama yanağındaki o doğum izini kapatmamıştı. kahve içeceklerdi, abartılı görünmek istememişti. saçlarını açık bırakmış, göz rengini ortaya çıkaracak hafif bir makyaj yapmıştı.
beyaz, halter yaka bir crop ve altına krem rengi keten bir pantolon giymişti. takı takmayı pek sevmese de boynundan ayrı durmasını sevmediği lotus çiçekli kolyesi her zaman oradaydı. üstüyle aynı renk çantası da küçük bir omuz çantasıydı.
kendisine doğru yaklaşan sarışına karşı gülümsemeye çalıştı. çok heyecanlıydı! kalbinin boğazında attığını hissediyordu. bu sesi o duyabilir miydi acaba? çünkü o kadar şiddetli bir atıştı ki bu elleri belli belirsiz titriyor, lafını şaşırmaktan ya da bir kelimeyi bile yanlış söylemekten çekiniyordu.
elini uzattı, sarışın. karşısındaki genç kızın görünümü hoş gelmişti. fotoğraflarını incelediğine göre az çok nasıl bir görünümle karşılaşacağının farkındaydı aslında ama şu an daha değişik hissediyordu. enerji miydi pek emin değildi ama yaydığı o güzellik fotoğraflardan katbekat üstündü.
nutku tutulmuştu, barış alper'in. o'nu olağanüstü gibi görmesinin nedeni neydi?
eli, genç kızın eliyle buluştuğunda dudaklarındaki gülümsemesi büyüdü ve aralarında bir sıcaklığın yayılmasını sağladı. "selam, güneş."
güneş gülümsedi. sarışının tenine değmek değişik hissettirmişti. avuç içi sıcak, tutuşu ise sahipleniciydi. herkese karşı böyle miydi acaba? insanı kavrayışında bir gizem vardı sanki... ömrünün sonuna kadar bu gizemi çözmeye adayabilirdi bedenini.
"selam, alper." barış, ikinci ismini duyunca dudaklarındaki büyük gülümsemeyi hafif bir tebessüme indirdi. "çok bekletmedim, değil mi?"
başını olumsuz anlamda salladı, sarışın. "erken gelen taraftım." sol elini nazikçe genç kızın beline yaslayarak arabaya doğru yönlendirdi. güneş, sarışının elinin değdiği bedeninin sıcaklığını hissettikçe yanaklarına da kanın nüfuz ettiğini fark ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebekler, barış alper yılmaz.
Fanfictionbarış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.