"bir kadın gelir, değiştirir seni
alıştığın o sert,
kararlı şeklini."
barış alper.
hâlâ uyuyan sevgilimin güzel yüzüne baktım hasretle. nedendi bilmiyordum ama onunla uyumuş olmama rağmen yine ve yine onu özlüyordum. yüzü çok güzeldi. sevmediği doğum lekesiyle en güzeldi... onun yerine doğum lekesini hep ben severdim ve biliyordum ki benim sevgim ikimize de yeterdi.
alarmını sabahın yedisine kurmuştu, yarım saatin üzerinde bir zaman vardı. bu da benim güzel sevgilimi izleyebilmeme yardımcı olabilecek zaman dilimini oluşturuyordu, sınırlı olsa da.
bir gün asla aşık olacağımı düşünmezdim. o kadar çok önüme odaklanmıştım ki duygudan yoksun olduğumu düşünmeye başlamıştım. belki güneş'in ilişkilerinden daha fazla ilişkim olmuştu, belki farklı dudaklara dokunmuştum ama hiçbir dudak bana cennetin ortasında gibi hissettirmemişti. sanki güneş'in dudakları yıllardır kanayarak aradığım saklı bir cennetti.
en çok aileme ispat etmek istemiştim kendimi. seçtiğim yolda neredeyse hiç destekçim yoktu. insanın böyle zamanlarda geleceğine odaklanması daha zor oluyordu. kendinizi hırsla ispat etmeye çalışıyordunuz, bir süre sonra da hissizleşiyordunuz. ama insanlar hissizleşmeden önce yaşadıklarınızı bilemezdi. orada çok fazla gözyaşı, milyon kat acı vardı.
güneş'in bana attığı dm mesajlarında o gözyaşı ve acılarla yeniden yüzleşmiştim. fotoğrafını yalnızca profilinde gördüğüm, yüz yüze rastlamadığım, sesini dahi duymadığım o kadın beni duygularım olduğuna sadece mesajlarıyla inandırmıştı.
bu mucizeydi, gerçekten mucizeydi. kirli dünyanın kariyerim ve destekleyenlerimle yetinmeyerek bana sunduğu üst, güzel bir mucize...
hiçbir mucize bu kadar güzel olamazdı ya zaten...
parmaklarımı usulca doğum lekesinin üstünde gezdirmeye başladım. farkındaydım, en çok oradan kendisinin güzel olmadığına inanmıştı. ben de en çok oradan severek dünyanın en güzel kadını olduğuna inandırmak istiyordum.
sınavı öğlen on birdeydi. bir şeyler yemeyeceğinden adımın barış olduğu kadar emindim. usulca yataktan kalktım, uyanmasını istememiştim. onunla uyuyacağımı da tahmin etmemiştim... hayatımın en huzurlu uykusuydu. gök gürültüsü ve şimşekler dinene kadar kollarımın arasında saklamıştım bedenini. orada titremişti, orada korkmuştu. ben de en çok omzundan ve boynundan öpmüş, sakinleşmesini sağlamıştım.
mutfağa ilerledim. krep sevdiğini biliyordum ama yapabilecek kadar kendime güvenmiyordum. söyleyebilirdim aslında. sadece kolaya kaçmak istememiştim. elimden bir şeyler yesin istiyordum. hem belki uğur getirirdi.
üstümdeki tişörtü çıkarmıştım, altımda sadece gri renkteki eşofmanım vardı. güneş ile de böyle uyumuştuk zaten. tişört varken rahat edemiyordum.
kahvaltıya hazırlayabildiğim en makul tercihim olan omleti yapmak için buzdolabını açtım. açmamla da kaşlarımı çatmam bir oldu. bu dolap neden boştu?
güneş'in maddi sıkıntı çekmediğini biliyordum, en azından bildiğim kadarıyla öyleydi. belki yoğunluğundan doldurmayı unutmuş olabilirdi. telefonumu cebimden alarak birkaç kahvaltılık şey söylemeye karar verdim. sevgilimin eviydi sonuçta, öyle değil mi?
ben fazla yiyordum, bunun da farkındaydım. sanırım bu nedenle bulabildiğimi gerek olabilir diye eklemiştim. birkaç peynir türevi, yumurta gibi kahvaltılıklar. ekstra olarak sevebileceğini düşündüğüm için çikolata ve kahve de eklemiştim.
kapının önüne bırakılmasını da notumda belirttikten sonra beklemeye başladım.
bu sırada telefonuma bildirim sesi gelmişti, kerem'dendi.
kerem: kardeşim
neredesin sen (6.42)barış alper: güneş'in yanındayım
gece evinde kaldım
noldu da (6.43)kerem: naptınız diye
sormayacağım...
antrenman vardı
gelmedin sordular senibarış alper: hassiktir lan
oğlum ben onu unuttumkerem: çıkıp gelebilir misin
barış alper: offfff
mecbur geleceğim
siparişlerim gelsin dekerem: tamam
ben ne diyeyimbarış alper: gece rahatsızdı
uyuyakalmış dekerem: ne yani
yalan mı söyleyeceğim...
yalan günaha
günah da cehenneme
davet çıkartır efendi!!barış alper: kero
hadi lütfen
günahını ben alıcamkerem: daha fazla konusma...
barış alper: öptüm kocaman
kerem: teşekkürler
siparişler geldikten sonra güneş'in yanağına bir öpücük bırakmış ve not yazarak evden ayrılmıştım.
kerem: kanka bana inanmadılar
çok kötü yalan söylüyorsun dediler
bir iki kere daha gecikmiştin
sorumsuzca davranmaya devam etmemen lazımkerem'in mesajına görüldü atarak arabayı biraz daha hızlı kullanmaya başladım. kaçmıyordu sonuçta antrenman, her zaman oradaydı.
uzun bir süre geçmeden antrenmana vardığımda sıkı bir şekilde çalışmıştık. nefeslenmek için soyunma odalarına ilerlediğimizde telefonumu kenardan elime aldım. mesaj güneş'indi.
güneş: benim yüzümden
antrenmana mı geç kaldın?
özür dilerim, barış...
bilsem gerçekten kalmanı istemezdim (07.21)suratımı astım. notta antrenmana geç kaldığımı ve bu yüzden çıkmam gerektiğini belirtmiştim.
barış alper: hayır, senin yüzünden
geç kalmadım güzelim
neden özür diliyorsun (10.21)kısa süre içinde çevrimiçi olmuştu.
güneş: olsun
bundan sonra daha dikkatli olalım
yoksa suçlu hissedeceğim
seni önemsediğim kadar
çok önemsediğin kariyerini ve geleceğini de önemsiyorum
bunları bir kenara itme (10.23)barış alper: sen sınavına girip çık
konuşuruz güzelcegüneş: tamam
kolay gelsin bakalımbarış alper: sana da canımın içi
x
bir sonraki bölüm güneş nasıl overthinkliyo oynat bakalım...
NASIL OLMUSUZ!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebekler, barış alper yılmaz.
Fanfictionbarış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.