"konuşmadığımız her ne varsa
seninle sakladım gözlerimde."
barış alper yılmaz'dan.
antrenmandan çıkıp o an yanına gidememek canımı çok sıkmıştı. izin alamamıştım, telefona bakmak için bile bir ton bahane sıralamak zorunda kalmıştım. anlamıyordum, böyle bir aptallığı nasıl yapabilmiştim? kendimden emindim, sorun ben değildim. güneş'in elini tutmaya, onun ışıkları altına girip diğer her şeye ve herkese kör olmaya dünden razıydım ama düşünmem gereken kişi sadece kendim değildim.
antrenman çıkışı arabaya nasıl bindiğimi, yola nasıl koyulduğumu hatırlamıyordum. kısaca keremle konuşmuş, güneş'in yanına konuşmaya gideceğimi haber vermiştim. haberi öğrendiğimden beri tüm triplerimi, sinirlerimi ve nazlarımı çeken arkadaşım yine idare edip cesaretlendirmişti beni.
şu an güneş'in apartmanının önünde öylece arabada oturuyordum. belki sever diye ona çiçek almıştım. hangisini sevdiğini bilemediğimden neredeyse hepsinden alarak bir buket yaptırmıştım. henüz tanımıyorduk birbirimizi derinlemesine. korkum da bundandı işte. güneş beni ekranın dışında tam olarak tanıyamamışken elimi tutup ekranlara nasıl çıkacaktı?
sinirle küfrettim. ne yapacağımı bilememek ilk defa bu kadar geriyordu beni. normalde duygusal anlamda kolayca siktiri çekebilen bi' herifken dönüştüğüm kişi belirsizliğe itiyordu düşüncelerimi.
çiçek buketini alarak arabadan indim. kerem, magazincilerin peşime takılması ihtimaline karşı kendi arabasını bana vermişti. böyle bir şey olacağını çok düşünmesem de kıramamıştım isteğini. benim için çabalayan nadir kişilerdendi, kerem.
apartmanın kapısı açıktı. içeri girdim, güneş'in evinin katına çıktım. mesajla kaçıncı kat ve hangi daire olduğunu mesaj atmıştı. yalnız yaşıyordu, en azından kayalıklarda otururken hayatına ve geçmişine dair birtakım şeyler öğrenebilmiştim.
asansörle çıkmak istemeyerek içimdeki garip hissi bastırabilmek adına dört katı da merdivenlerle hızlıca çıktım. üstüme giydiğim salaş beyaz gömleği düzelttim, altımdaki krem rengi keten pantolonumun içine sıkıştırdım birazını. garip bir görüntü olmuştu ama seviyordum kafama göre takılmayı.
derin bir nefes alarak zile bastım.
kısa geçen saniyelerin ardından kapı açıldı. ev haliyleydi, güneş. altında sıcaklara dayanamadığını belli edercesine giydiği kısa siyah şortu vardı. tişörtü oversize, beyaz renkteydi. gözlerinin altı ise muhtemelen ağlamaktan şişmişti.
gülümseyerek çiçek buketini uzattım. "hangisini sevdiğini bilmediğimden hepsinden bir buket hazırlattım."
belli belirsiz tebessüm etti. hoşuna gitmişti elimde çiçeklerle kapısına gelmem. eğer bilsem daha önce yapardım diyerek düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kelebekler, barış alper yılmaz.
Hayran Kurgubarış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.