-28

415 58 171
                                    

Jungkook beni bu eve ilk adım attığım gün, odasına kilitlediğinde saatlerce yere çökmüş, öylece oturup zihnimdeki binbir düşünce ile odasını izleyip durmuştum. Sığındığım küçük boşluktan odasını izlerken zihnimde yer alan binbir düşünce dün gibi aklımdaydı sanki. Beni henüz çarptığı, tenimde yaralar bıraktığı duvara bakıyor, odanın her bir köşesine dakikalarca gözlerimdeki yaşlarla bakıp düşünüyordum. En çok da hemen yanımda duran, koyu gri örtülerle kaplanmış bir buçuk kişilik yatağına kayıyordu gözüm. Bir tane yastığın ancak sığdığı yatakta iki yastık olduğu için onun ikinci yastığa sarılarak yattığını düşünmek, sanki dakikalar önce bedenime o acı izleri, zihnime o beklenmedik korkuyu salan o değilmiş gibi doldurmuştu gözlerimi. Kilitli kapısının ardından, kollarıma başımı yaslayıp saatlerce izlemiştim o iki yastığı.

Bana sarılsın istemiştim. Benim miladimdı bu isteğim, kolları beni sarsın, sıcaklığı beni kabul etsin diye başlamıştı sanki her şey.

Şimdi ise, paylaştığımız bir yastığa başımı yaslamış, onun yatağında uyurken bedenim nereden geldiğini bilmediğim bu anıları yer edinir gibi uyanıyordu. Eve saldırdıkları zamandan kalan, kırık camdan sızan sabah ayazı bedenimi üşütüyordu, örtüsü bedenimi ısıtsa ve ayaklarımı yavaşça birbirine sürtsem de başka bir şey sıcacık ediyordu bedenimi sanki.

Jungkook bana sarılıyordu.

"Bebeğim," diye fısıldadı dudakları kulağıma. Ses tonu zihnimi açtığı gibi bedenimi mayıştırdı. Sevdiğim, bedenimi seviyordu.

"Uyan artık Taehyung," bir başka fısıltı yerleşti kulaklarıma. Hemen ardından hislerim birer birer yeşermeye başladı ayılan bedenimde. Saçımı nazikçe okşayan parmakları, belimde gezinen avuç içini hissediyordum. Kulağımdan şakağıma kayan dudakları öylesine belirgindi ki, hafifçe sürtünse de tenim o soğuk ayaza rağmen cayır cayır yandı sanki. Örtünün altında, bacaklarıma dolanan bacaklarını hissettim, öylesine tanıdık bir histi ki bu, yerim de yurdum da bu bir buçuk kişilik yatakta onun teninin yanıymış gibi aralanmaya başladı gözlerim, günüm gerçekten de doğsun diye yüzüne bakmaya çalıştım.

Jungkook uyanmaya çalıştığımı anladığı an, sıcacık bir tebessümü bıraktı dudaklarından. Yüzümü yakından izlediğini anlamama sebep olacak şekilde sus çizgimi yaladı iç gıdıklayan nefesi. Belimdeki avucu daha yoğun kavradı yerini, bacaklarımız daha da sıkı dolandı birbirine.

"Günaydın melek," diye fısıldadı aralanmış gözlerime tebessümle bakarken. Kalbimi acıttı hitabı. "Sonunda uyanabildin."

Gerçekten de sonunda araladığım gözlerimle ona bakarken, henüz ayılmış zihnime rağmen sorguladım onun bu güzelliğini. Bedenini sol dirseğine yaslamış halde benden üstte tutuyor, bedeninden kayıp gitmiş örtünün açığa çıkardığı çıplak tenini sabahın sıcak ışıklarında parlatıyordu. İyice uzamış, dalgalı saçları öylesine güzelce dağılmıştı ki yüzünün her bir köşesine, gerçek olabileceğine inanmadım bile. Bana soğuk ayaza rağmen sıcacık bir gülümseme ile bakan cennet gözlerine de, alnımdaki saçı nazikçe yüzümden ayıran parmaklarının şefkatine de inanmakta zorlanıyordum o an.

"Günaydın," diyebildim sadece. Kupkuruydu sesim, büyülenmiş gibi dudaklarına yerleştirdiği o gülümsemeye, ne zamandır buna hasret olduğuma bakıyordum. "Çok mu geç uyandım?"

"Hep çok güzel uyuyorsun," diye cevapladı beni. Parmakları saç tutamımı nazikçe kulağımın arkasına yerleştirirken eğilip yanağımı öptü bir nefes dolusu süre boyunca. "Kahvaltı hazırlamıştım bize, uyandıracağım diye geldim odaya ama-" dayanamıyormuş gibi bir kez daha eğilip öptü tenimi, dudak kenarıma değdi cenneti bu sefer. "Ama uyandırmaya kıyamıyorum ki seni. Yanına kıvrıldım ben de tekrardan."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

atlas | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin