Sabahın erken saatlerinde, gözlerimi açtığımda yatakta öylece uzandım. Gece yaşadıklarım, rüyalarımda bile peşimi bırakmamıştı. Babamın sözleri, o tokadın yankısı hâlâ kulaklarımdaydı. Tavana bakarak bir süre düşündüm, içimdeki boşluğu dolduracak bir şey arıyordum ama hiçbir şey bulamıyordum. Yataktan kalkmam gerektiğini biliyordum, ama bunun ne kadar zor olduğunu anlatmak imkânsız.
Kahvaltıya indiğimde, mutfakta taze kahve kokusu vardı. Masaya oturduğumda babam karşımdaydı, her zamanki gibi ifadesiz bir yüzle gazetesini okuyordu. Ona bakmamak için elimden geleni yaptım, çünkü göz göze gelmek istemiyordum. Kahvaltı tabağıma birkaç şey koydum ama boğazımdan geçmiyordu. Sanki içimdeki her şey donmuştu.
Bir süre sessizlik oldu. Babam sonunda konuştu, gözlerini gazeteden bile ayırmadan: “Bugün neler yapacaksın, Efe?”
Sesi her zamanki gibiydi; otoriter, sorgulayan. İçimdeki isteksizliği bastırmaya çalışarak yanıt verdim. “Arkadaşlarımla buluşacağım.”
Bunu söylemek bile zor geliyordu. Babam bir an sustu, sonra gözlerini gazeteden kaldırdı ve bana baktı. O bakışta, her zamanki soğukluk ve kontrol vardı. “Yanında koruma da olacak. Gitmek istediğin her yere o da gelecek. Bunu bil.”
İçimdeki rahatsızlık o an daha da arttı. Ama itiraz etmenin bir anlamı yoktu. Ne dersem diyeyim, bu kararı değiştiremeyecektim. Kafamı hafifçe salladım ve sessiz kaldım. İçimden bir şeyler söylemek istiyordum ama o kadar bitkindim ki, hiçbir şey diyemedim.
Kahvaltıdan sonra, odama çıkıp hazırlandım. Aynaya baktığımda yüzümdeki yorgunluğu gördüm. Gözlerimde, içimde biriktirdiğim tüm o öfke, kırgınlık ve hayal kırıklığı vardı. Babam beni kontrol etmek istiyordu, bana güvenmediğini biliyordum. Ama bu kadarına da hazır değildim. Korumanın her adımımı izleyecek olması, hayatımda kendi kararlarımı bile veremeyeceğim anlamına geliyordu.
Kapıdan çıktığımda, o adam yine oradaydı. Sessiz, duygusuz, bir gölge gibi. Babamın beni kontrol altında tutmak için görevlendirdiği bu adam, benim hayatımın bir parçasıydı artık. Bu düşünce bile beni boğuyordu ama yapacak bir şey yoktu. Derin bir nefes aldım ve adımlarımı hızlandırdım.
Arabanın yanına vardığımda Mehmet Amca’nın sıcak gülümsemesi, içimdeki sıkıntıyı biraz olsun hafifletmişti. Yıllardır bu evde çalışır, babamın şoförlüğünü yapardı. Her zaman sakin, anlayışlı ve bir o kadar da güler yüzlüydü. Ama bugün içimdeki gerginliği o bile hafifletemezdi. Korumaya göz ucuyla baktım, soğuk ve mesafeli duruşuyla arabaya yönelmişti bile.
Arka kapıya doğru ilerledim, elimi kapı koluna uzattım. O an, duraksadım. Babamın emriyle yanımda olan bu adam, bir korumadan çok bir gölge gibi beni izliyordu. Kapıyı açmak yerine korumanın bana açmasını bekledim. O ise hiçbir şey olmamış gibi arabaya binmeye hazırlanıyordu.
Bir an içimdeki öfke yükseldi. "Kapıyı açmayacak mısın?" dedim, sesim istemsizce sert çıkmıştı. Onun umurunda bile değilmiş gibi görünüyordu.
Korumam hafifçe başını çevirip bana baktı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Soğuk, duygusuz bakışlarıyla gözlerime dik dik bakarak, "Ben sizin hizmetçiniz değilim, Efe bey. Ben korumanızım." dedi. Sesi, buz gibi bir havayı beraberinde getirmişti sanki.
Bir an şaşkınlıkla duraksadım. Babamın tuttuğu bu adam, görevini yapmak yerine bana ders veriyordu. İçimdeki rahatsızlık ve öfke birbirine karıştı.
Onun peşimde olacağı gerçeği beni daha da rahatsız ediyordu. Arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım. Kendi dünyama çekilmeye çalışırken, onun bana hissettirdiği baskıdan bir türlü kurtulamıyordum. Bu yolculuk, sadece bir başlangıçtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA | bxb
Teen FictionBabamın elleri yakalarımda hâlâ sımsıkı kavramışken, nefes almak bile zor geliyordu. İçimdeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir haldeydi. Ancak sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. Beni bırakmaya niyeti yok gibiydi. "Sana her defasında anlatmak zorun...