Odaya yayılan sessizlik, kapının nazikçe aralanmasıyla bozuldu. Selma teyze, endişeli gözlerle içeriye bakarken, yumuşak bir ses tonuyla "Kuzum," dedi. Yatakta hareketsiz uzanmış, yorganı çeneme kadar çekmiştim. Vücudumun her bir noktasında hissedilen ağrı beni esir almıştı, özellikle de kalçamda yoğunlaşan sancı oturmayı bile imkânsız kılıyordu.
"İyiyim..." diye fısıldadım, ama sesim o kadar zayıftı ki, kendim bile zar zor duyabiliyordum. Dün geceden sonra boğazımın tahriş olduğu belliydi. Selma teyze kapıyı tamamen açarak ağır adımlarla yanıma yaklaştı. Elini alnıma koyduğu anda, istemsizce irkildim.
"Ateşin yok," dedi hafif bir rahatlamayla, ardından yorganı yüzümden aşağıya doğru çekip gözlerime baktı. "Gözlerin şişmiş senin... Ağladın mı dün gece?"
Evet,Selam teyze.Dün gece Pars, bana öyle derin bir haz yaşattı ki, hissettiğim yoğun zevkten dolayı ağlamıştım.
Selma teyze, sessizliğimi anlayışla karşılayarak parmaklarını saçlarımın arasına nazikçe geçirip okşamaya başladı.
"Yine baban mı bir şey yaptı? Ah, benim zavallı oğlum," diye mırıldandı üzüntüyle.
"Endişelenmene gerek yok. İyiyim ben," diye tekrarladım, ama sözlerim ona pek inandırıcı gelmedi. Saçlarımı okşarken başını hafifçe iki yana salladı, gözlerindeki acıyı gizleyemiyordu.
"Senin en sevdiğin çorbayı yapayım. İçince kendine gelirsin. Ne dersin?" diye sordu, sanki beni biraz olsun rahatlatacak bir şeyler bulmaya çalışıyormuş gibi.
Yastığın üzerinde zorla başımı salladım. Selma teyze, yavaşça eğilip saçlarımı öptü, ardından sessizce odadan çıkarken, odada onun bıraktığı şefkatin sıcaklığı kaldı.
Dün gece Pars’la dört kez tutkulu bir şekilde birlikte olmuştuk. Duştaki öpüşmemiz derinleştikçe, beni sertçe duş kabinine yaslamış ve o anın yoğunluğuyla bedenime sahip olmuştu. Sonra ben onun bornozunu giyip odaya geçtiğimizde, nasıl olduğunu anlamadan bir kez daha kendimi yatağa yatırılmış ve soyulurken bulmuştum.
Şimdi ise, kalçamda hissettiğim ağrıyla yerimden kıpırdayamaz halde uzanıyordum. Bedenim bitkin düşmüş, gecenin izleri üzerimde ağır ağır dinleniyordu.
Odanın kapısı yavaşça aralandı ve içeri giren kişinin Selma teyze olduğunu düşünerek bakışlarımı kapıya çevirdim. Ancak bir an sonra, karşımda Pars'ın mavi gözleriyle buluştum. Sessizce içeri girmişti, güçlü ve dingin adımlarıyla yaklaştı. Elinde tuttuğu tepsi, sıcacık bir çorbanın buharıyla kaplıydı. Çorbanın kokusu odaya yayılıyordu.
Elindeki tepsiyi komodinin üzerine nazikçe bıraktıktan sonra, yatağın kenarına oturdu. Parmakları yumuşak bir dokunuşla saçlarıma karıştı, sanki her bir teli tanıyormuş gibi dikkatli bir şekilde dolandı. Burnuma kadar çektiğim yorgandan yalnızca gözlerim görünürken, ona baktım.
Sesi, hem şefkat dolu hem de alaycı bir tını taşıyordu. "Küçüğüm dün gece çok mu yorulmuş?"
Yorganın altında boğuk bir sesle "Dalga geçme!" diye fısıldadım. Onun hafifçe gülümsemesi beni daha da kızdırdı. Kaşlarımı çatıp ona dik dik baktım, ama o hiç etkilenmiş gibi görünmüyordu. Yorganı indirip dudaklarımı hafifçe dilimle ıslattım, kuru ve çatlamışlardı.
"Adam resmen benimle dalga geçiyor!" diye homurdandım. "Burada ölüyorum, o gülüyor!"
"Abartıyorsun."
"Abartmak mı?" Kaşlarımı daha da sert çatarak yerimden doğrulmaya çalıştım. O anda kalçamda keskin bir sızı hissettim ve yüzümü buruşturup dudaklarımı birleştirdim.Elini sertçe saçlarımdan uzaklaştırdım."İstemiyorum seni, çık odadan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA | bxb
Teen FictionBabamın elleri yakalarımda hâlâ sımsıkı kavramışken, nefes almak bile zor geliyordu. İçimdeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir haldeydi. Ancak sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. Beni bırakmaya niyeti yok gibiydi. "Sana her defasında anlatmak zorun...