Akşam olmuştu. Selma teyzeye yardım etmek için mutfakta dolaşıyordum. İçimde garip bir huzursuzluk vardı, sanki kötü bir şey olacakmış gibi. Babamın sözleri hâlâ zihnimde yankılanıyordu. "Bu dünyada herkesin bir yeri var, Efe. Senin yerin benim gölgem." Bu cümleler, zihnimde sürekli dönüp duruyordu.
Masayı hazırlarken, ellerimin titrediğini fark ettim. Bu evde bir şeylerin yanlış gittiğini biliyordum, ama hiçbir zaman bunu yüksek sesle dile getirememiştim. Ne zaman babamla yüzleşmeye çalışsam, içimde bir korku büyüyordu. Şu an bile, bu korku bütün bedenimi sarmıştı.
Kapının açılma sesini duyduğumda, kalbim bir an durdu. Babam eve dönmüştü. Adımlarını duyabiliyordum, ağır ve kararlı. O sessizlik içinde, her şey daha da gerilimli bir hal alıyordu.
Babam bir anda salona girdi. Yüzü her zamanki gibi soğuk ve sertti, ama gözlerinde farklı bir parıltı vardı. İçeri girdiğinde, bakışlarını bir an bile benden ayırmadı. O an, bir şeylerin ters gittiğini anladım.
"Yemek hazır," dedim, sesimdeki titremeyi saklamaya çalışarak. Ama o, cevap vermedi. Sadece masaya yaklaştı ve bir an durdu. Gözleri, yemeklere kaydı, sonra bana döndü. Bir an için gözlerindeki öfkeyi gördüm. Ve sonra, birdenbire her şey değişti.
Masaya sert bir şekilde vurdu, tabaklar ve bardaklar devrildi. Yemekler yere saçıldı. O an sanki dünya durdu. O kadar hızlı gelişti ki ne yapacağımı bilemedim. Şok olmuş bir şekilde bakarken, babamın öfkesi daha da arttı.
"Beni aptal yerine koyduğunu mu sanıyorsun?" diye bağırdı. Sesi bütün evde yankılandı. "Sana kaç kez söyledim, benim gölgemden çıkmaya kalkarsan bedelini ödersin diye!"
Ne diyeceğimi bilemedim. Kelimeler boğazıma düğümlendi. Ama bu onun için bir anlam ifade etmiyordu. Bir an bile tereddüt etmeden üstüme yürüdü. Beni köşeye sıkıştırdı, elleri sert bir şekilde omuzlarıma indi.
"Babam, lütfen..." dedim, ama sözlerim yarıda kaldı. Yüzüme inen ilk darbeyi hissettim. Canım yandı, ama fiziksel acıdan daha fazlasıydı bu. Babamın öfkesi, yüreğime işliyordu. Her darbesiyle, içimdeki bir parça daha kırılıyordu.
Yüzümdeki sıcaklıkla birlikte, yere düştüm. Ama o durmadı. Tekmeler, yumruklar,küfürler...Bedenim bu darbeleri karşılamak için yeterince güçlü değildi. Bir ara gözlerim karardı.
Bir yandan bedenim acıyordu, bir yandan ruhum çırpınıyordu. Ama yine de ona karşı koyacak gücüm yoktu. Sadece acıya boyun eğmek zorundaydım.
Sonunda, her şey bittiğinde, babam arkasını döndü ve ağır adımlarla salondan çıktı. Yerde kalakalmıştım. Her yerim ağrıyordu.
Selma teyzenin titrek ve endişeli sesi yankılandı kulaklarımda. "Ah yavrum, ne yaptı sana?" Ellerini uzatıp yüzüme dokundu, ama acıdan irkildim. Gözlerimden yaşlar süzülürken, bir şey söyleyemedim. O da farkındaydı; ne dese, ne yapsa bu durumu düzeltemeyecekti.
"Nerede bu evin huzuru?" diye fısıldadı kendi kendine. Ama ben sadece yere bakıyordum. Acıdan kıvransam da, içimdeki boşluk daha fazlaydı.
Kapının açıldığını duyduğumda, kalbim hızla çarpmaya başladı. Babamın geri döndüğünü sandım. Zihnimdeki tek düşünce, yeniden o dehşeti yaşamamak için kaçmaktı. Ama bedenim, kıpırdayacak halde değildi.
Ayak sesleri bana yaklaştıkça, korku içimi daha da kapladı. Nefes alıp verişlerim hızlandı.
Tam o sırada, karanlıkta beliren gölgeyi gördüm.
"Hayır... Lütfen..." dedim, zayıf bir sesle.Ama gölge yaklaştı ve bir an sonra onun babam olmadığını fark ettim.
Gözlerim karşımda duran kişinin yüzüne odaklandığında, o soğuk mavilikle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA | bxb
Novela JuvenilBabamın elleri yakalarımda hâlâ sımsıkı kavramışken, nefes almak bile zor geliyordu. İçimdeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir haldeydi. Ancak sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. Beni bırakmaya niyeti yok gibiydi. "Sana her defasında anlatmak zorun...