Babam karşımda duruyordu; güçlü, soğuk ve korkutucu... Gözlerindeki o delici bakışlarla bana bakıyordu, yüzünde alıştığım öfkenin çok daha karanlık, çok daha tehlikeli bir hali vardı. O bakış, sanki içimde sakladığım tüm korkuları açığa çıkarmak istiyormuş gibi üzerime çöküyordu. Ağır adımlarla bana doğru yürüdü, her adımda aramızdaki mesafeyi yok ederken, gözlerim dehşetle büyüdü. Geriye çekilmek istiyordum ama ayaklarım yerinden kıpırdamıyordu.
Kaçamıyordum.
"Sana ne öğrettim Efe?" dedi, sesi keskin ve soğuk bir bıçak gibi. "Benden kaçamazsın... Nereye gidersen git, hep gölgemde olacaksın." Sözleri birer kelepçe gibi ruhuma dolandı; her kelimesinde, kaçışsız bir mahkûmiyet hissi göğsümü daralttı.
Bir adım daha attı. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Gözlerinde hiç görmediğim bir kararlılık, o acımasız parıltı vardı. "Güçsüzlüğünü her zaman hatırlatacağım sana. Başını eğeceksin. Bana karşı asla dik duramayacaksın." Ses tonu keskinleşti, karanlık bir yankı gibi zihnimde çınladı.
Tam o anda, elini bana doğru kaldırdı. Kaçmaya çalıştım ama yapamadım, nefes almak zorlaştı.Üzerime doğru eğildiğinde, yüzündeki öfkenin derinleştiğini gördüm. Nefesi yüzüme çarparken, ölümün soğuk dokunuşunu iliklerimde hissettim. Yüz hatları bulanıklaşmaya başladığında kalbim göğsümden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Sanki nefes almak için savaşıyordum. O anda, soğuk parmakları boynuma dolanacakken birden irkilerek uyandım.
Nefes nefese, gözlerim geniş açılmış bir şekilde doğruldum yatakta. O karanlık sahne, zihnimde hâlâ taptazeydi. Kalbim öylesine hızlı çarpıyordu ki göğsümden çıkacak gibiydi.
O anda Pars'ın yanımda hareketlendiğini hissetim.
"Bebeğim?"
Onun sesinde, o güven veren sıcaklıkta bir şey vardı; kendimi ona doğru çekilirken buldum. Hiç düşünmeden Pars'a sıkıca sarıldım. Varlığı, yanımda olması, içimde kopan fırtınayı dindiren tek şeydi. Oysa dudaklarım titriyordu, kelimeler zorla döküldü ağzımdan.
"Çok korkunçtu," diye fısıldadım, gözlerim hâlâ dehşetin izlerini taşırken. "Resmen... beni öldürecekti."
Pars, güçlü kollarıyla sıkıca sarıldı bana. Başımı omzuna yasladım, kalbinin ritmi benimkini sakinleştiriyordu. Elini saçlarımda hissettiğimde gözlerimi kapattım, o anın güveninde kaybolarak.
"Sorun yok," dedi, sesi yumuşacık ve sarmalayıcıydı. "Sadece bir kabustu."
Kalbim hâlâ göğsümde yankılanan o korkunun etkisiyle çırpınıyordu, babamın gözlerindeki o tehditkâr bakışı zihnimden atamıyordum. Nefesim düzensiz ve yorgundu. Pars'a daha da sıkı sarıldım, sanki ellerimi bırakırsa o korkunç karanlık tekrar üzerime çökecek gibiydi. Ama içimde bir şey hâlâ o soğuk rüyanın gerçek olabileceğini fısıldıyordu.
"Hayır, kabus değildi..." dedim boğuk bir sesle. Gözlerimi Pars'ın omzuna kapamıştım ama dudaklarımın titremesini engelleyemiyordum. "Bunlar gerçekten olacak, Pars. Babam gerçekten bana bunu yapacak..." Ellerim farkında olmadan onun tişörtünü sıktı. "Korkuyorum..."
Bir an sessizlik oldu. Pars'ın kolu daha sıkı sarıldı etrafımda, kalbim onun güçlü kollarında biraz daha sakinleşirken onun güven veren kokusunu içime çektim.
Elleri sakin, ılık bir rüzgâr gibi saçlarımda dolaşıyordu. Ardından o derin, güven dolu sesi yankılandı.
"Yavrum..." dedi, "Ben varken sana kimse dokunamaz. Baban veya seni incitmek isteyen her kim olursa olsun, benim karşımda durmak zorunda kalacak. Ve bu, asla düşündüğü kadar kolay olmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA | bxb
Novela JuvenilBabamın elleri yakalarımda hâlâ sımsıkı kavramışken, nefes almak bile zor geliyordu. İçimdeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir haldeydi. Ancak sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. Beni bırakmaya niyeti yok gibiydi. "Sana her defasında anlatmak zorun...