Babam gittikten sonra evde bir boşluk hissettim,ama aynı zamanda garip bir rahatlama. Yine de bu duygularla baş edebilmek için bir şeylere ihtiyacım vardı. Kafamı dağıtmak için hemen Serkan'ı görüntülü aradım.
O sırada mutfağa geçip kendime patlamış mısır yapmaya başladım.
Serkan telefonu açtı, "Naber kanka?Baban gitti mi?"
Serkan’ın ekranda belirmesiyle bir nebze rahatladım. Patlamış mısır yaparken ekrana kısa bir bakış attım.
“Gitti, gitti,” dedim hafif bir iç çekişle. “Ama bir garipti ya, Serko.Yıllardır yapmadığım bir şeyi yaptım... Sarıldım ona.”
Serkan bir an için donup kaldı. Sonra kaşlarını kaldırıp kahkaha atmaya başladı. “Ne?Sen babana sarıldın? Abi, inanılmaz! Düşünsene, Efe ve babası sarılıyor,dünyanın sonu falan mı geldi?”
Gülmeye başladım, ama aslında içimdeki karmaşık duyguları susturmaya çalışıyordum. Mısırın patlama sesleri mutfağı doldururken, kafamın içinde de düşünceler çarpışıyordu.
“Biliyorum, komik geliyor, ama ciddiyim Serkan. Bir anlığına farklıydı. Soğuk, mesafeli adam gitmiş gibiydi.Sarılmaz sandım,ama sarıldı bana.Şimdi oturup düşünüyorum da... tuhaf bir şekilde iyi hissettirdi.”
Serkan ekrandan bana bakarken hafif bir tebessüm etti. “Vay be, Efe. Demek bir şeyler değişiyor. İyi mi kötü mü bilmiyorum ama... Senin için iyi olmasını dilerim.”
Patlamış mısırı kaseye boşaltırken omuz silktim. "Bilmiyorum. Bir yandan iyi hissettirdi, diğer yandan sanki her şey aniden daha karmaşık oldu. Onca yıl aramızda soğuk bir mesafe varken şimdi bir sarılmayla her şey düzelir mi ki?"
Serkan kaşlarını kaldırıp düşündü, sonra gülerek ekledi. “Kanka, kim bilir? Belki buzlar yavaş yavaş erir.Ama bak... baban bile sarılıyorsa, her şey mümkün!”
Ekranda bir süre düşünceli kaldıktan sonra aniden yüzünde o tanıdık sırıtış belirdi. “Hazır baban yokken, gıybet edelim kanka,” dedi alaycı bir tonda. “Biliyorsun ki bu fırsatlar nadir gelir.”
Gülerek mısır kasesini yanıma aldım ve masaya oturdum. “Ne var aklında? Yine kimleri çekiştireceğiz?” diye sordum, ama Serkan’ın bu soruya cevabı her zaman beni şaşırtmayı başarırdı.
Serkan bir an duraksayıp kaşlarını kaldırdı. "Ee, bu aralar kimle karşılaştım dersin? Eski göz ağrın, hani şu çocuk var ya... Mete!"
Bir an ciddileştim, mısırın tadı bile kaçtı sanki. Mete’yi hatırladığımda içimde bir şeyler kıpırdadı. Eskiden ondan hoşlandığım o zamanları hatırlamak her zaman karmaşık hisler uyandırırdı. “Ne? Mete mi? Ciddi misin? Nerede gördün onu?”
Serkan başını salladı. "Dün tesadüfen gördüm, kanka. Hâlâ aynı yerde takılıyor, ama bir şey söyleyeyim mi? Bildiğin havalı olmuş. Saçlar falan değişmiş, tarz yapmış."
Yüzümde hafif bir gülümsemeyle, “Havalı olmuş ha? İlginç... Peki sen ne yaptın? Yanına gidip konuştun mu?” diye sordum.
Tam Serkan cevap verecekken mutfağın kapısında bir hareket hissettim. Kafamı çevirdiğimde Pars’ı gördüm. Her zamanki gibi sessiz ve duvar gibi dikiliyordu. Göz ucuyla bana baktı, ardından dolaba yöneldi. Yiyecek bir şeyler alacağı belliydi.
Serkan’ın sesi telefondan geliyordu ama ben Pars’a bakmaktan kendimi alamıyordum. Hala o soğuk tavırlarıyla dolapta bir şeyler ararken, dayanamadım ve sessizliği bozdum. “Robotlar yemek yer miydi ya?” diye laf attım, gözlerimi kısmış, alaycı bir şekilde bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA | bxb
Teen FictionBabamın elleri yakalarımda hâlâ sımsıkı kavramışken, nefes almak bile zor geliyordu. İçimdeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir haldeydi. Ancak sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. Beni bırakmaya niyeti yok gibiydi. "Sana her defasında anlatmak zorun...