Sabah uyandığımda, dün gece olanlar aklımda dönüp duruyordu. Pars'ın dudaklarının hâlâ tenimdeki sıcaklığını hissediyor gibiydim. Gözlerimi tavana dikmiş, yaşadıklarımı kafamda yeniden ve yeniden canlandırıyordum. Onunla aramızda olan şey... Bir öpücükle bunca şeyi nasıl değiştirebilmiştik? İçimdeki karışıklık, hem korkutucu hem de heyecan vericiydi. Ama bu duyguların arasında kaybolmamam gerekiyordu.
Derin bir nefes alarak yataktan çıktım. Saat epeyce ilerlemişti ve kahvaltı saatini çoktan kaçırmıştım. Zihnim hâlâ bulutluydu, düşüncelerim darmadağındı. Pars ile dün gece yaşadıklarımızın ardından onu nasıl göreceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Aynaya baktığımda yüzümde yorgunluk ve şaşkınlığın izleri vardı. İçimde hâlâ bir şeyler çatışıyordu.
Merdivenlerden aşağıya inerken, babamın sesini duydum.Salonda bir şeylere sinirleniyordu. Yine mi? Henüz gözükmeden kapı aralığından dinlemeye başladım.
Babamın sesini kapı aralığından net bir şekilde duyabiliyordum. Telefonda biriyle sert bir şekilde konuşuyordu. "Ne demek anlaşma iptal oldu? Senin beceriksizliğin yüzünden her şey mahvoldu!" Sesi giderek yükseliyor, öfkesi odanın duvarlarında yankılanıyordu.Derin bir nefes aldı, ama bu nefesin sakinleşmekle alakası yoktu; fırtına öncesi sessizlik gibiydi.
Tam arkamı dönüp odama gitmek üzereydim ki bir anda sert bir bedene çarptım. Dengesizce geri adım attım ve başımı kaldırdığımda gözlerim Pars'ın derin, mavi gözleriyle buluştu. Kalbim anında hızla çarpmaya başladı, sanki tüm dünya durdu ve sadece o an vardı. Pars'a çarpmak bile içimdeki karmaşayı daha da tetikledi. Bir an için ne yapacağımı bilemedim; kelimeler boğazıma düğümlendi.
Pars, gözlerini hiç üzerimden ayırmadan bana bakıyordu. Sert yüz hatları, sanki duygularını gizlemekte usta olduğunu gösteriyordu, ama gözlerinde bir şeyler vardı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu, ama dudakları hafifçe aralandı, sanki bir şey söyleyecekmiş gibi.
"Pars!" Babamın soğuk sesi kulaklarımda yankılandı.Gözlerini aniden benden kaçırdı ve sessizce yanımdan geçip gitti.
Ama ben hâlâ donup kalmıştım. Dün geceyi düşünmeden edemiyordum. Parmaklarım hala tenimde onun sıcaklığını hisseder gibi titriyordu. Kendime gelmek için derin bir nefes aldım, ama gözlerim Pars'ın arkasından onu takip ediyordu.
Bir an için, onu durdurup her şeyi sormak istedim.Biz... Biz neydik şimdi?
Ama dudaklarım titredi ve hiçbir şey söyleyemedim.
Babamın sesiyle irkildim.
"Efe, buraya gel!" Sesinde her zamanki sertlik vardı, ama bu kez daha farklı bir şey hissettim. Bir şeyler yolunda değildi.
Geri dönüp ağır adımlarla babamın sesinin geldiği salona yöneldim. Pars çoktan onun yanında duruyordu.
"Rusya'ya gitmem gerekiyor," diye başladı söze. "Bu süre boyunca evde kalacaksın. Pars da burada olacak ve senin her adımını takip edecek. Anladın mı?"
Sözleri soğuk ve kesindi, tartışmaya açık değildi. İçimde bir isyan dalgası yükseldi, ama aynı zamanda bu kadar ciddi konuşması beni biraz ürküttü.
"Ne demek evde kalacağım?" diye sordum, gözlerimi ondan ayırmadan. "Dışarı çıkmam yasak mı şimdi?"
Babam başını sertçe salladı. "Aynen öyle. Dışarı çıkmak yok, arkadaşlarınla buluşmak yok, hiçbir şey yok," Gözlerini Pars'a çevirdi ve ekledi: "Ben yokken onu bir dakika bile gözden kaçırmayacaksın."
Pars hiçbir şey söylemedi, sadece başıyla onayladı. Yüzünde ifadesiz bir maske vardı, sanki bu olanlar onu hiç ilgilendirmiyormuş gibi. Ama gözlerindeki o soğuk parıltı, her şeyi ne kadar ciddiye aldığını gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA | bxb
Teen FictionBabamın elleri yakalarımda hâlâ sımsıkı kavramışken, nefes almak bile zor geliyordu. İçimdeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir haldeydi. Ancak sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. Beni bırakmaya niyeti yok gibiydi. "Sana her defasında anlatmak zorun...