Uyanmıştı. Yanındaki adam hala uyuyordu. Saçları yastığına dağılmış olabilecekmiş gibi en seksi haliyle uyuyordu. Beline koyduğu kolunu yapmayı hiç istemese de onu uyandırmamaya çalışarak çekip yataktan çıktı.
Yatağa girmeden önce çıkardığı ayakkabılarını eline alıp ayak ucunda kapıya doğru ilerledi.
Attığı her adımda arkasına bakıp yatakta yatan o adamın uyanıp uyanmadığını kontrol ediyordu. Kapının önüne geldiğinde son kez arkasına dönüp onun uyuyup uyumadığına baktı. Korel hala uyuyordu.
Kapıyı açıp tam dışarı çıkıcakken kapının önünde bekleyen iki bedenle yapmayı hiç istemese de durmak zorunda kaldı.
Ne yani akşam onlar uyurken bu iki adam onların kapılarının önünde mi beklemişti?
Hızlı düşünmesi gerekiyordu. Ya kapının önünde bekleyen o iki kişiye rağmen tüm o tehlikeleri göze alıp dışarı çıkıcaktı. Ya da.....
Ne gerisini aklına getirebildi ne de düşünebildi. Aklına gelen o kişiyle yarı aralık olan o kapının önünde olmasına aldırmadan dönüp arkasına baktı.
O yatakta değildi. O uyanmıştı. Ve o.... Onun tam arkasındaydı. Baştan beri.... Belki de..... Bunu kabul etmek istemese de o uyandığında o da uyanmıştı. Sadece onun bunu farketmesine izin vermemişti. Akıllı bir adamdı. Bunu inkar edemezdi. Akıllı ve zeki.....
Bu kez diğer sefer olduğu gibi şanslı olmayacağının da farkındaydı. Yalan söylemek yerine gerçeği en saf haliyle söylemeye karar verdi.
"Burayı gezmek istedim."
Cevap vermeden ona bakıyordu. Bakışları tuhaftı. Ne şüpheci ne de inanamıyormuş gibi.... Tuhaf....
En azından onun içini rahatlatıcak birşeyler söylüyebilirdi. Yine de pes etmeye niyeti yoktu. Bir kez daha şansını deneyecek ona bu sefer yalan söylemediğini doğruyu söylediğini ispatlayacaktı.
"Korel öyle güzel uyuyordun ki seni uyandırmak istemedim. Biliyorum...." son söylediği bu şeyi acı çeker gibi söylemişti. Üstünde durmamaya karar verip konuşmaya kaldığı yerden devam etti.
"Farkındayım bana inanmakta zorlanıyorsun. Açıkçası ben de senin yerinde olsam ben de bana inanmazdım. Daha önce yaptığım tüm o şeyleri düşünecek olursak bana inanmadığın için seni suçladığımı söyleyemem."
Yapmıştı. Söylemesi gereken tüm o sözleri onun gözlerinin içine bakarak söylemişti.
Ama ne tuhaftır ki o hala ona cevap vermiyordu. Uzun süren hiç bir anlamı olmayan akıl karıştırıcı bu bakışma nereye kadar sürücekti? Artık ne şansını denemek istiyordu ne de doğru söylediğini ona ispatlamaya çalışmak istiyordu.
Önünde duran ona dik dik bakmaktan öteye gitmeyen adam yeterince sinir bozucuydu. Onu geriye doğru itip öne doğru bir adım atıcakken Korel yapmak istediği o şeyi hissetmiş gibi önce yarı aralık olan o kapıyı kapattı sonra da kapı ile kendi arasında sıkıştırdı onu.
Ona sinirli olmasaydı yaptığı bu şey hoşuna gidebilirdi. Ama ona hiç olmadığı kadar çok sinirliydi.
"Bırak beni!...."
"Korel sana beni bırakmanı söyledim!.... "
"Olur da seni bırakmazsam ne yaparsın ateşparçası?"
Bu sözleri kulağına doğru eğilip fısıldayarak ya da yüzünün önüne gelen saçlarına aşık bir adamın şefkatiyle dokunarak söylemeseydi ona daha çok karşı koyabilirdi.
Ama o onu büyülemek istermiş gibi bir büyücünün ustalığıyla ona yaklaşıyordu. Öyle olmasa ona büyülenmiş gibi bakmaz ona daha çok sokulmaz ya da ona daha çok dokunmasını istemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
365 ( + 24 )
RomantikBir skandal ne kadar büyük olabilirdi? Otel odasında bir kadınla basılmak tüm siyaset hayatınızı bitirir miydi? Bir bakan ve gözü kara bir kadının yolları kesişirse ne olurdu ya da nelere sebep olurdu? Korel Alparslan tüm hayatını manşetlerden uzak...