15.Bölüm

399 5 1
                                    

Dakikalar önce indiğim o helikopterin pervanesi hala dönüyordu. Biri mi binicekti yoksa özellikle mi böyle çalışır halde bırakmışlardı anlamamıştım.

Geldiğim yer yabancısı olduğum bir yerdi. Yavuz Miralay'la birlikte gelirken ne bir helikoptere binmeyi planlamıştım ne de başka birşeyi. Ama işte buradaydım.

"Hadi."

Göz ucuyla yanımdaki adama baktım. Beni buraya getirirken ne planlamıştı? Şaşırtmak istediğini düşünmüyordum. Bu şıkkı eleyeli çok olmuştu. Amacı farklıydı ve ben o amacı öğrenmek için elimden gelen herşeyi yapıcaktım.

"Ne duruyorsun? Hadi gidelim. "

Onun da ilerlemesiyle onunla birlikte etrafı tel örgülerle çevrili olan o tesise doğru yürümeye başladım. İçeride neler olduğunu merak ediyordum.

Anlaşılan Yavuz Miralay ve Korel Alparslan düşündüğümden düşündüğümüzden de fazlası olan insanlardı. Birinin yakın koruma olması diğerininde Adalet Bakanı olması dış dünyaya karşı kullandıkları bir kılıftı.

Onunla aynı anda o tesisin kapısında durdum. Kapıda bir görevli veya herhangi birşey olmasını beklerdim ama hiç birşey yoktu. Medeniyetten uzak olan bu tesiste tek bir insan olmasını geçtim kapıda güvenlik adına hiç birşeyin olmaması tuhaftı.

Yavuz dememe kalmadan açılan kapıyla söyleyeceğim o şeyi söylemekten vazgeçip yanımdaki adama ayak uydurmaya karar verdim.

Onunla birlikte eğitim alanlarının olduğu yerlerden geçip tesisin kapısına geldim. Kapıda basit , sıradan 1990'lerden kalma bir hoparlör vardı. İşte bu şaşırtıcıydı. Parmağını hoparlörün üzerindeki tuşa basıp "Kapıyı aç." dedi. İsmini veya herhangi birşeyi söylemeye ihtiyaç duymamıştı. Kapıyı aç demişti ve kapı açılmıştı.

Açılan kapıdan önde o arkasında da ben içeri girmiş yarı karanlık bir koridorda onunla birlikte ilerliyordum. Huzursuzdum. Bana güvenmeyen beni darp eden bir adamın yanındaydım ve hiç olmadığım kadar çok korkuyordum.

Gözlerimi dört açmam gerektiğinin farkındaydım. Burası ile ilgili ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar benim için iyiydi.

Yürüdüğüm koridorda ya kapısı kapalı odalar vardı ya da kapısı açık odalar vardı. Kapısı kapalı olan odalarda kimsenin görmesini istemedikleri birşeyler olduğu ortadaydı. Pekiyi o zaman o odalarda bu kadar değerli olan şey neydi?

"Orada neden durdu?"

Ben.... Ben durmuş muydum? O söyleyene kadar durduğumun farkına bile varmamıştım. Kapısı kapalı olan bir odanın önünde durmuştum ve neden o odanın önünde durmak istemiştim bilmiyordum.

"Acele etmeliyiz."

Onu duymazdan geldim. Dakikalar önce korktuğum o adamı duymazdan gelip önünde durduğum o odanın kapısına doğru ilerledim.

Neydi beni bu odaya çeken şey? Elimi uzatıp o odanın kapısına dokundum. Hissettiğim şey tam olarak neydi bilmiyordum ama duyduğum o bağırışla elimi o kapıdan uzattığım gibi çektim.

"Meriç!.... Sana daha kaç kez söylemem gerekiyor? Gitmemiz gerekiyor. "

Beni görebilecekmiş gibi ona başımı salladıktan sonra onun yanına gittim.

"Yanından geçtiğimiz her kapının yanında böyle duracak mısın?"

"................."

"Meriç!.... Bir görevimiz var. Bunu biliyorsun değil mi?"

Biliyordum. Ona ve bana verilmiş bir görev vardı. Ama ben bu görevin böyle bir yere gelmekle ilgili olduğunu tahmin etmemiştim.

"Hadi. Bu kez yanımdan ayrılma. Sürekli seni takip edemem. Kaybolursan...... Ki böyle devam edersen kaybolacak gibi duruyorsun kendi başının çaresine bakmak zorundasın. "

365 ( + 24 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin