Kalitesiz aşıklardık biz,
Ne birbirimizi çok sevdik,
Ne de birbirimizi anladık,
Biz birbirimizi yormayı , hırpalamayı
Herşeyden çok sevdik.
Yaralamayı , yaralanmayı
Ama en çokta.....
Canımızı olmadık yerlerden
Acıtmayı sevdik.
Ağlamak bize göreydi
Af dilemekte bize göreydi
Ama sevmek....
İşte o bize göre değildi.
Kollarımızda kaybettiğimiz her savaşın
Derin kesikleri....
Yüzümüzde kaybetmenin
Tarifsiz acısı,
Diyorum ya.....
Kalitesiz aşıklardık biz,
Ötesi değil.
( KAZANANLA KAYBEDENİN SAVAŞI )Tüm o gürültüye rağmen yanında yatan kadını altına alıp elini boynuna koyup yüzüne eğilebildiği kadar eğilip dün geceki o aşık ,sevgi dolu adamın aksine öfkeden gözü kararmış bir adamın nefretiyle altındaki kadına "Tek bir soru tek bir cevap hakkı." dedi.
Hande ne kadar çabalarsa çabalasın boynunu bir pençe gibi saran ellerin baskısından kurtulamıycağının farkındaydı. O yüzden Korel'e teklifini kabul ettiğini göstermek için gözlerini kapatıp açtı.
"Bu işte senin parmağın var mı?"
Şimdi ne yapmalıydı? Kafasını kabul etmediğini göstermek için her iki yöne sallasa Korel ona inanır mıydı? Muhtemelen inanmazdı.
"Korel....."
Bu Yavuz Miralay'dı. Her ikiside Yavuz Miralay'ın o aşina oldukları sesini duydukları gibi aynı anda başlarını çevirip kapıya baktılar.
"Korel niçin cevap vermiyorsun?"
"Kapıyı aç."
"Alaz'a yardım etmemiz gerek."
Yavuz Miralay kapının arkasından bir yandan bağırırken bir yandan da o arkasında durduğu kapıyı yumrukluyordu. Böyle giderse ya kapı kırılıcaktı ya da Korel'in olmayan sabrı taşıcak var olan tüm öfkesini Yavuz Miralay'dan çıkarıcaktı.
"Korel...."
Buraya kadardı. Sakin kalmakta buraya kadardı. Sabırlı olmakta buraya kadardı. Korel altındaki kadının nefes alamamaktan yüzünün kıpkırmızı olmasına aldırmadan dakikalar önce yüzüne sanki yeteri kadar eğilmemiş gibi biraz daha eğilip " Kurtulduğunu sanıyorsan yanılıyorsun ateşparçası. " dedikten sonra hem kendinin hem de Hande'nin çıplak olmasına aldırmadan yataktan çıkıp saatlerdir yumruklanan o kapıya doğru ilerledi.
Kapıyı açmıyordu. Ya da kapıyı açmak için hiç bir girişimde bulunmuyordu. Öylece kapının önünde durmuş bekliyordu. Acelesi olmayan bir adamın tavrı vardı tavırlarında.
Hande iki elinin üzerinde yatakta doğrulabildiği kadar doğrulmuş Korel'e bakıyordu. Konuşmaya korkuyordu. Karşısındaki adam tehlikeli bir adamdı. Bu su götürmez bir gerçekti. O yüzden susmayı seçip Korel'in bir sonraki adımını beklemeye karar verdi.
Korel durduğu yerden başını ağır ağır çevirip Hande'ye baktı. Yüzünde psikopat bir adamın gülümsemesi vardı. Amacı avını korkutmak avının kendinden kaçmasını engellemekti.
"Korkuyor musun ateşparçası?"
"...................."
"Cevap vermediğine göre bundan ne anlamalıyım? Ya da bundan nasıl bir anlam çıkarmalıyım?"
Hande Korel'in gözlerinin içine bakarak dakikalar önce Korel'in bir mengene gibi ellerinin arasında sıktığı boynuna elini götürdü. Umuyordu ki bu hareketi Korel'in o çok istediği cevap olsundu.
"Korkuyorsun. İşte bu çok güzel. "
Bu sözleri söyledikten sonra Korel istediğini almış bir adamın hoşnutluğu ile tekrar önüne döndü. Tam yatak odasının kapısını açıcakken kapı tekrar yumruklanmaya başladı. Kapıya atılan yumruklar bu kez daha sert daha da güçlüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
365 ( + 24 )
RomanceBir skandal ne kadar büyük olabilirdi? Otel odasında bir kadınla basılmak tüm siyaset hayatınızı bitirir miydi? Bir bakan ve gözü kara bir kadının yolları kesişirse ne olurdu ya da nelere sebep olurdu? Korel Alparslan tüm hayatını manşetlerden uzak...