11.Bölüm

585 9 5
                                    

Üç kişi..... İçinde oldukları o odada sadece üç kişiydiler. Onlardan ikisi aynı taraftaydı. Ama diğeri..... İşte o diğeri için aynı şey söylenemezdi.

Ellerinin arasında tuttuğu o telefonu nasıl açıklayabilirdi? Ya da karşısında duran kapıda durması için emir almış kendi güvenliğinden sorumlu o adamın bu odada olmasını nasıl açıklayabilirdi? Kararsızdı. Tek bildiği hayatında ilk kez vericek bir cevabının olmamasıydı.

Kapının yanında duran ona nefretle bakan o adama bakmaktan korkuyordu. Onun dışında kalan her yere bakıyordu ama bir tek ona bakmaya cesareti yoktu.

"Çık dışarı. "

Bu sözleri kimin için söylemişti? Onun için mi yoksa..... Aklına gelen o isimle durduğu o yerde bedenini hafif bir ürpeti sardı. Yoksa bu sözleri.....

Umuyordu ki Korel bu sözleri karşısındaki o adam için söylemesindi. Çünkü o masumdu. Onu bu odaya çağıran ondan cep telefonunu isteyen kişi kendisiydi. Cezalandırılması gereken biri varsa o da kendisiydi. Başkası değil.

"Sana dışarı çıkmanı söyledim."

Konuşmalıydı. Ona onun masum olduğunu söylemeliydi. O zaman neden bunu yapamıyordu?

Öksürdü. Sesini bulabilirmiş gibi öksürdü. Ama yine de konuşamadı. Korel bu odaya geldiğinden beri yeterince sessiz kalmamış gibi o çıldırtıcı kafa karıştırıcı sessizliğine kaldığı yerden devam etti.

Bilmediği hatta gözden kaçırdığı birşey vardı. Sessizliğin ezeli düşmanı olan birşey vardı. O da gürültüydü.

Korel bu odaya geldiğinden beri var olan o sessizliğin yerini önce bir kapı kapanma sesi aldı. Sonra da atılan yumruk sesleri katlanılmaz hale getirdi.

"Korel." diyemedi. Ya da onun yerine "Dur yapma. Suçlu olan benim. Ona değil bana hesap sor." diyemedi. Bu sözleri söylemek yerine bir seyirci gibi arkadaşının yüzüne arka arkaya atılan o yumrukları gözlerini hiç kaçırmadan izledi.

Ta ki Korel'in attığı yumrukların sesini bastıracak başka bir ses içinde oldukları o odada duyulana kadar. İşte o zaman kapalı olan o odanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeriye sayamayacağı kadar çok koruma girdi.

"Gitmeliyiz Korel. "

"Acele etmeliyiz."

"Bu işin arkasında her kim varsa çok büyük oynuyor olmalı."

"Bu beklediğimizden çok daha büyük. "

Kulakları uğulduyordu. Her ağızdan farklı bir ses çıkıyordu. Ama onun anlayabildiği onca insan kalabalığının içinde anlamayı seçtiği sözler bunlardı.

Biri kolundan tutup çekiştirerek onu odasından odam dediği yerden çekiştirerek çıkarıyordu. O kişiye bakmadı bile.....

Bir robottan farkı yoktu. Söz dinleyen ve mantığı olmayan bir robot gibiydi.

Merdivenlerden inerken kendisine çarpan o bedenleri umursamadı bile. Ya da koridordaki eli silahlı korumaları.... Bir hayâl alemindeydi. Ne zaman kendisine geliceğini bilmediği ama içinden hiç çıkmak istemeyeceği bir hayâl alemindeydi.

Kolundan tutmuş onu çekiştirerek götüren kişi sürekli söylenip duruyordu. Ne söylediğine ya da neden şikayet edip durduğuna dikkat etmedi bile. Ta ki kendilerine ait olan o arabanın yanına gelene kadar.

İşte o zaman farketti. Dakikalardır kendisini kolundan çekiştiren kişinin kim olduğuna. Korel kolundan çekiştirerek onu evlerinden dışarıya çıkarmış onu yanında durdukları arabaya binmeye zorluyordu.

365 ( + 24 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin