Yanındaki korumalarına aldırmadan uzun , geniş koridoru yapabildiği kadar hızlı , sert adımlarla geçti. Ne kimseyle konuşmak istiyordu ne de kimsenin yüzüne bakmak istiyordu. Ama bugün herkes onun tam tersine hiç olmadığı kadar insan canlısı hiç olmadığı kadar hoş sohbetti. Önünden geçtiği her beden ona selam vermeye onunla konuşmaya çalışıyordu.
Koridorun sonundaki konferans salonuna girdi. Onun girişiyle konferans salonundaki tüm o gazetecilerde leş görmüş akbabalar gibi ayaklanıp ona doğru yürümeye başladılar.
İşte o zaman yanındaki korumalara işini yapmaları için başını çevirip baktı. Etrafındaki korumalar deneyimliydi. Adalet Bakan'ının tek bir hareketiyle ne yapmaları gerektiğini bilicek kadar deneyimliydiler. Adalet Bakanı'n etrafında etten bir duvar oluşturup gazetecilerin ona yaklaşmasını ona dokunmasını engellediler.
"Sakin olun arkadaşlar."
"Efendim."
Bu ses tanıdıktı. Adalet Bakanı bu sesi duymaktan bu sesin sahibini görmekten hiç olmadığı kadar tiksiniyordu. Dişlerini sıktı. Mümkün olsa bu sesin sahibinin buraya , bu konferans salonuna girmesini engellerdi ama mümkün değildi.
"Efendim o fotoğraflardaki kadın.... O kimdi?"
Korel Alparslan sanane demeyi çok istese de sessiz kalmayı seçti. Etrafındaki etten duvara aldırış etmeden kendisi için hazırlanan masaya doğru ilerledi. Hedefine vardığındaysa yalanlarını sıralamak için yüzündeki sahte gülümsemeyle o masanın ardındaki yerini aldı.
"Efendim o fotoğraflar gerçek mi?"
Soruyu soran gazeteciye baktı. Arka sıralarda oturan biriydi. Onu hatırlıyordu. Seçim kampanyasında yanında yer alan yandaş televizyon kanallarından birinde çalışıyordu. O gazeteciye cevap verebilirdi. Sorun yoktu.
"Soruna cevap vermeden önce hepinize söylemek istediğim şeyler var. Buradaki vaktim sınırlı. Hepinizin de bildiği gibi Adalet Bakanı'yım ve tek işim burada oturup basın açıklaması yapmak değil."
Bu sözleri söylemesiyle aynı anda konferans salonunda her ağızdan bir ses bir itiraz nidası yükselmeye başladı. Demek ki gazeteciler buraya onu dinlemeye değil onu yargılamaya hatta onu ipe götürmeye gelmişlerdi. Bu durum Adalet Bakan'ı için hayra alamet değildi. Yavuz Miralay bunu hissetmiş gibi araya girdi.
"Sessiz olun ve aranızda konuşmayı bırakın."
"Efendim neden sayın Adalet Bakan'ı böyle konuşuyor?"
"Size sessiz olmanızı söyledim."
"Ama efendim."
Yavuz Miralay gazetecileri sakinleştiremiyordu.Olaylara müdahale etmesi gerekiyordu. Oturduğu yerden kalkıp gazetecilerin olduğu yere doğru ilerledi. O Adalet Bakanı'ydı ağırlığını koymalıydı.
Sesinin yüksek çıkmasına aldırış etmeden "Kendi aranızda konuşmayı bırakın ve beni dinleyin. Eğer istediğiniz o açıklamayı yapmamı istiyorsanız.... " yüzünde yer edinen o kibirli gülümsemeyle "Ki istiyorsunuz az önce de söylediğim gibi kendi aranızda konuşmaya son verin."
İşte o zaman konferans salonunda az önce var olan o uğultu sona erdi. Artık iğne yere düşse sesi duyulurdu. Adalet Bakan'ı hedeflediği şeyi başarmış olmanın verdiği memnuniyetle dakikalar önce kalktığı o yere yeniden oturdu. Bu sefer omuzları daha dik daha özgüven doluydu. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Siz ne kadar saygısız olsanız bile az önce aranızdan bir arkadaşınız bana bir soru sordu ve ona cevap vermek istiyorum. "
Söylüyecekleri için pişmanlık duyacağını bile bile soruyu soran gazeteciye bakarak "O gördüğünüz fotoğraflar sahte. " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
365 ( + 24 )
RomanceBir skandal ne kadar büyük olabilirdi? Otel odasında bir kadınla basılmak tüm siyaset hayatınızı bitirir miydi? Bir bakan ve gözü kara bir kadının yolları kesişirse ne olurdu ya da nelere sebep olurdu? Korel Alparslan tüm hayatını manşetlerden uzak...