⭐️İyi okumalar.⭐️
⭐️⭐️⭐️
Dışarıda kar yağıyordu. Hava o kadar soğuktu ki Eren için endişeleniyordum. Üzerime pantolon polar ikilisini giydikten sonra çantamı da alıp odadan çıkmıştım. Saçlarımı düzleştirmiştim pek bir şey yapmayı beceremezdim zaten.
"Çıktım, hadi gidelim." Dediğimde bakışlarını kaçıran Furkan'a gözlerimi devirdim. Normalde benim utançtan o odadan çıkamıyor olmam gerekiyordu ama Eren'imi görmeliydim bir an önce.
Furkan başını sallayıp beni onayladığında önden çıkmıştı. Montumu ve botlarımı giyerken tavırlarına gülesim gelmişti. Rolleri değişmiştik sanki, o utanıyordu şu an.
Takmamaya çalıştım, Eren'i alıp gezecektik bugün. Furkan bizi bir yere götürecekmiş, onu anlatıyordu şimdi ama pek dinlememiştim. Aklım fikrim Eren'deydi.
Sonunda geldiğimizde koşar adımlarla ilerliyordum yurda doğru. Yiğit ve Furkan geriden geliyorlardı. İçeriye girince kimliğimi gösterip Eren'i gezdireceğimizi söyledim. O sırada ikili gelmişti bile.
Kadın Eren'i getirmeye gittiğinde iyice sabırsızlanıyordum. Furkan elimi tutunca bakışlarımı yüzüne çıkardım.
"Sakin ol." Dediğinde güldüm kocaman. Eren geliyordu, onu çok ama çok özlemiştim. Eren yanındaki kadının ellerini tutmuş asık suratıyla gelirken beni gördüğü an dudaklarını büzmüş, ağlama moduna geçmişti.
"Şşşt, ağlama bak Eren'i de ağlatıyorsun." Diyen Yiğit'le elim yüzüme gitti. Ben ne zaman ağlamaya başlamıştım? Eren kadının elinden kurtulup bana koşarken ben de yere çöküp kollarımı iki yana açmıştım.
Kollarımın arasına giren minik kardeşime sıkıca sarılırken ağlamama engel olamıyordum. Eren, mis kokulu bebeğim. O kadar çok özlemiştim ki, şu an Eren için bile olsa ağlamamı hiçbir şekilde durduramıyordum.
"Ablaaa..." Diyerek hıçkırarak ağlarken içim parçalanıyor, daha çok ağlayasım geliyordu. Vaktimiz ağlamakla geçmesin diye yavaşça kucağıma alarak Eren'le birlikte kalkmıştım yerden.
Kollarını boynuma sımsıkı sarmıştı minik bebeğim. Bacaklarını belime dolamış adeta koala gibi yapışmıştı bana. Başı boynumdayken kadın Eren'in minik çantasını uzatınca bana bırakmadan Furkan almıştı çantayı.
Yiğit ve Furkan arkamdan geliyorken ben Eren'i hızla arabaya bindirdim. Ben de girince Eren tekrar kucağıma çıkmış ve yine kolları boynumu sıkıca tutarken başını boynuma yaslamış, alttan yüzüme bakıyordu ağlamaktan kızaran gözleriyle.
"Abla, bir daha ayrılmayacağız değil mi? Ben seni çok özledim. Her gün ağladım, her uyurken hep ağladım." Dediğinde yutkundum, alt dudağım titredi ama gülümsedim. Tutmalıydım kendimi, Eren'i üzmek istemiyordum.
"Şimdilik bugün gezeceğiz ama sonra sen orada biraz daha kaldıktan sonra biz gelip seni tamamen alacağız. Az kaldı bebeğim, ondan sonra hiç ayrılmayacağız." Dediğimde sessiz kalmıştı. Biraz üzülmüş sonra gülümseyip yanağımdan öpmüştü. Bu hareketi beni gülümsetmişti.
"Ben beklerim ki seni ablacığım. Hadi bugün nereye gideceğiz onu söyle bana!" Diye neşesi anında yerine gelirken gülümseyerek aynadan bana bakan Furkan'a döndüm.
"Beğenmeniz konusunda endişelerim var ama sizi bence güzel bir yere götürüyorum." Dediğinde Yiğit laf sokmadan duramamıştı tabii ki. Bir türlü araları iyi diyemiyordum.
"Aha! Sana göre güzelse yandık desene! Hiç beğenmez benim Eren'im senin beğendiğin dandik yeri!" Dediğinde Eren'e göz kırpmıştı.
Eren gülerken sus işareti yapmıştı Yiğit'e. İkisini de çok seviyordu ve benim minik bebeğim büyüyüp küçülmüş gibi olduğundan ikisine de eşit davranıyordu.
"Hiç de bile. Nereden senin Eren'in oluyormuş o, benim Eren'im." Dediğinde Eren yine gülmüştü. Eren'i güldürdükleri için onlara aşırı minnettardım.
"Ben ablamın Eren'iyim bir kere." Demiş ve yapamadığı halde tatlı bir şekilde göz kırpmıştı bana. Yiyecektim şimdi görecekti gününü.
"Evet benim Eren'im." Demiş ve ipek gibi yumuşacık saçlarını öpüp koklamıştım uzun süre. Sonra da evden getirdiğim hep çantamda taşıdığım kahverengi şapkasını minik kafasına geçirmiştim.
Bana tavşan dişleriyle gülmüştü kocaman. Allah'ım tek dileğim Eren'im. Onu benden ayırma, gerçekten başka hiçbir isteğim yoktu. Tek dileğim Eren'di benim.
⭐️⭐️⭐️
⭐️Yorumlarınızı bekliyorum.⭐️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak Kokusu ⭐️
Novela Juvenil"Ölmek için doğmuştur insan, o yüzden bayılır yağmur sonrası toprak kokusuna..."