⭐️İyi okumalar.⭐️
⭐️⭐️⭐️
Hala o depodaydım ve muhtemelen gece yarısındaydık. Babam da annem de hırslarını benden çıkarmış, yüzümü kana bulayana kadar durmamışlardı. Eline aldığı sopayla ise bacaklarıma, mideme ve sırtıma vurmuştu.
Çok üşüyordum. Üzerimdeki kabanım ve çantam duvarın önünde yerde duruyordu. Bir şekilde telefonumu bulabilirsem belki polisi arar ve buradan kurtulabilirdim. Kabanımın cebindeydi.
"Tuvalete gitmem lazım!" Dediğimde annem gelmiş ve iğrenç bir şeye bakar gibi bakmıştı yüzüme.
"Enayi mi sandın sen bizi? Bırakalım da kaç değil mi?" Dediğimde ne desem de çözmemişti. Resmen gerçekten tuvalete gitmem gerekse altıma edecektim!
"Niye öldü gösterdiniz kendinizi?" Diye sordum durgunlaşan halimle. Başta cevap vermeyecek gibi dursa da sonra zaten beni öldürmeyi planladıkları için söylemişti.
"Yurt dışına kaçmamız gerekiyordu çünkü birisi seni dövdüğümüzü öğrenip delillerle birlikte şikayet etmiş. Başta sen yaptın sandık sonra öğrendik ki Yiğit şikayet etmiş." Dediğinde gözlerim dolmuştu. Hapse girmemek için minicik iki aylık bebeklerini bırakıp kaçmışlardı resmen.
"Öldüğümüz sanılırsa bir süre sonra gelip Eren'i de alıp gidebilirdik buralardan. Öyle de olacak. Eren'i de alıp yurt dışındaki mükemmel hayatımıza döneceğiz." Dediğinde histerik bir kahkaha atmıştım. Eren'i alabileceğini sanıyordu gerçekten.
Deponun kapısı açıldığında içeriye Furkan girmişti. Annem olacak kadın elindeki silahı kafama dayayınca Furkan durmuştu yerinde. O aşırı sinirli ifadesiyle bakıyordu anneme.
"Bırak onu! Eren dışarıda arabada." Dediğinde kaşlarım çatılmıştı. Eren'i nasıl getirirdi?! Ona dediklerimi duymamış mıydı!?
"Bakacağız önce. Diyerek başımda beklerken babam gitmişti dışarıya. Arabadan Eren'i almaya gitmişti.
"Hayır! Bırak Eren'i! Bunu ikinize de çok pis ödeteceğim! Eren!" Bağırdığım sırada içeriye giren bir sürü polis etrafımızı sardığında annem silahla birlikte elini havaya kaldırmıştı. Ve canı için yalvarmaya başlamıştı.
Furkan hemen yanıma koştuğunda iki tane polis babamı tutuklayıp buraya getirmişti. Annem de tutuklanınca gözüm Eren'i aramıştı.
"Eren?" Dediğimde Furkan beni çözmekle meşguldü. "Korkma, Eren Yiğit'le, evimizde. Onu tehlikeye atar mıydım hiç?" Dediğinde anne babama kurduğu tuzağı fark edebilmiştim. Gülümsediğimde dudağımdaki yara acımıştı.
"Önce hastaneye gidelim, çok kötü durumdasın." Dediğinde sessiz kalmıştım. Haklıydı, Eren beni böyle görürse çok korkardı. En azından daha az kanlı görmesi daha az korkmasını sağlardı.
Kabanımı giymeme yardım etmiş, çantamı da almıştı. Önce karakola gitmiş, ifade vermiştik. Oradan da hastaneye gitmiştik. Kırık, çıkık yoktu ama ezik vardı ve vurduğu yerler şimdiden morarmıştı.
Yüzüme de pansuman yapılmıştı. Sonra da hemen eve gitmiştik. Eren uyuyordu neyse ki. Yiğit bu halimi görünce küfür ede ede benimle ilgilenmişti. Ona o kadar minnettardım ki, 4 yıl huzurla yaşamamız onun sayesindeydi.
O bağırıp çağırırken ben teşekkür edip ona sarıldım. "Teşekkür ederim Yiğit." Dediğimde anlamadığını söylemiş, ben de durumu açıklamıştım.
"Demek öğrenmişler benim şikayet ettiğimi. Piç herif! Çok sinirliyim Eylül! Ne hale gelmişsin, çok acıyordur şimdi. Sen yat hadi, ben buradayım." Dediğinde ona teşekkür etmiştim.
"Yiğit, beklemene gerek yok. Geç bir odaya yat uyu lütfen. Böyle daha kötü hissederim. Hadi, bir şey olursa haber veririm, uyu sen." Dediğimde istemeye istemeye kabul etmişti.
Herkes yattığında Furkan üzerimi değiştirmeme yardım etmişti. Sıcak pijamalarımdan giydirmiş, sonra mutfağa inip elinde sıcak çayla gelmişti.
"Hadi bebeğim, iç bunu iyi gelecek." İstemesem de içirmiş, sonra ağrı kesici de getirmişti. Onu da içtiğimde yatmıştık ve saçlarımı okşarken yüzümü dikkatle inceliyordu. Çok üzgün duruyordu. Ağlıyor musun desem ağlamaya başlayacak gibiydi.
"İyiyim Furkan. Üzülme artık, hem alışığım ben. O yüzden pek acıtmadı." Dediğimde ağlamaya başlamıştı. Ben gülmemek için direnirken o boynuma yüzünü yaslayıp çocuk gibi ağlamaya başlamıştı.
⭐️⭐️⭐️
⭐️Yorumlarınızı bekliyorum.⭐️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak Kokusu ⭐️
Teen Fiction"Ölmek için doğmuştur insan, o yüzden bayılır yağmur sonrası toprak kokusuna..."