Kalın Yarak Özlemim! (1) (Tuğba 35 Y., İstanbul)Merhaba, adım Tuğba, 35 yaşında, 2 çocuk annesi bir kadınım. İhracaat yapan büyük bir firmada çalışıyorum. Kocamla iyi giden mutlu bir evliliğim var, ama evliliğimizin ilk yıllarına göre gittikçe seyrekleşen bir seks hayatımız vardı. Kocam iş için sürekli İzmir'e gidip geldiği için ayda 2 ya da 3 defa anca ilişkiye giriyorduk.
Çalıştığım yerde gözleri sürekli bende olan ve çok yakışıklı sayılmayacak bir adam vardı. İsmi Mehmet olan bu adam firmanın muhasebe işlerine bakıyordu. Mehmet'i çok iyi tanımıyordum, ama gözlerini sürekli olarak üzerimde hissediyordum. İşe girip çıkarken, yemekhanede, serviste falan rahatsızlık vermeden kaçamak bakışları sürekli olarak üzerimdeydi. Başım sürekli olarak kapalı, vücudumu belli etmeyen elbiseler giymeme rağmen bana neden baktığını merak etmiyor da değildim.
Bu pek te yakışıklı olmayan, benden yaşça büyük olan Mehmet'te fark edilen tek şey o güzel gri gözleriydi. Soğuk tavırlarıyla ilk başta insana itici gelen bu adamın içinde bambaşka bir insan olduğunu onu tanıdıktan sonra anladım. O kaba saba espriler yapan adamın içinde sevgi dolu bir aşık varmış.
Evli olduğum için, özellikle iş yerindeki erkeklere karşı hep mesafeli duruyor, oturup kalkmama ve konuşmalarıma dikkat ediyordum. O gün işten çıkmıştım. Servisle eve giderken aynı departmanda çalıştığım mesai arkadaşım Gülten'le Mehmet tartışıyorlardı. Gülten dış görünüşüyle modern gibi görünse de düşünceleri yobazcaydı. Gülten bir ara başı örtülü kadınlar hakkında kötü bir söz söyleyince ucu bana da dokunduğundan dayanamadım ve araya girdim. Mehmet te beni destekledi ve Gülten'e sesini yükseltip, "Haksızsın Gülten, sus artık!" diyerek konuyu kapattırdı.
Mehmet hakkındaki düşüncelerim değişmeye başlıyordu. Mehmet'i biraz daha tanımak istiyordum. Neredeyse 6 aydan beri aynı yerde çalışmış olsak da birkaç merhaba ve günaydın da öteye gitmemişti konuşmalarımız. Aslında benim departmanda çalışan ve kardeşim gibi sevdiğim Hakan'la araları çok iyiydi. Birkaç kez Hakan'a Mehmet'le ilgili sorular sorduğumda, Mehmet'in 45 yaşında, evlenip boşanmış, yalnız yaşayan bir adam olduğunu öğrendim. En büyük tutkusu sokak kedileriymiş, tıpkı Hakan gibi. Bıkmadan usanmadan her akşam kasaptan aldığı ciğer et tavuk gibi malzemeleri pişirir ve sokak hayvanlarını beslermiş. Görüntüsü ve yaşamı ile kendi içinde tezatları olan garip bir adamdı açıkçası.
Samimi olduğu insanlara oldukça yakın, samimi olmadığı insanlara da bir o kadar uzaktı, tıpkı bana uzak olduğu gibi. Bakışlarından bana bir tür ilgisi olduğu belliydi, ama gerek evli olmam, gerekse kapalı bir bayan olmamdan dolayı belli ki bir türlü yakınlaşamıyordu bana sanırım.
Bir gün çalıştığım yerin temizlik işlerine bakan Fatma abla ile sohbet ediyordum. Fatma abla da benim gibi başı kapalı bir kadındı. Hem Mehmet'in boşandığı karısını tandığını duyduğum için, hem de dedikoduyu çok sevdiğini bildiğim için, "Eee, anlat bakalım Fatma abla, bizim şu Mehmet beyle karısı neden boşandılar?" diye sordum. Sormaz olaydım, Fatma abla patavatsızca, "Neden olacak, yarak yüzünden!" deyip, eliyle bileğini kavradı ve bana gösterip, "Mehmet beyde nah bu kalınlıkta yarak varmış, karı her gün o kütük gibi yarağı yemeye dayanamamış!" diye ekleyerek kahkahayı bastı. Tabii ben de güldüm, ama aynı zamanda bu söylediklerinin şaka mı, gerçek mi olduğunu çıkaramadım. Şaka da olsa, gerçek de olsa aklım Mehmet'in yarağında kalmıştı. Gözümde sürekli adamın yarağını canlandırmaya çalışıyordum.
O günden sonra artık sürekli Mehmet'in önüne bakar olmuştum. Bir gün dayanamadım ve Mehmet'in yanına gittim, işle ilgili birşeyler sorma bahanesiyle. Beni gördüğüne çok sevinmişti. İşle ilgili uyduruk sorularıma cevap verdikten sonra çay ikram etti. Çaylarımızı içerken ben tabii çaktırmadan Mehmet'in önüne bakıyorum. Olamazdı, benimle konuşurken sanki siki kalkıyordu! Çaylarımız bitene kadar kumaş pantolonunun önü iyice kabarmıştı!