Karımda Ne Orospuluklar Varmış! (10)
Sabah olunca mutfaktan gelen seslerle uyandım. Kalktım, yatağı toplayıp odadan çıktım, mutfağa doğru ilerledim. Mutfakta karım ve Cemal masada oturmuş, Nuran abla da yumurtaları hazırlıyordu. "Günaydın herkese!" dedim. Karım bana bakıp kahkahayı patlattı, "Ayy ne yaptın sen kendine, ne bu hal?" dedi. Cemal de sandalyede sallana sallana güldü. Nuran abla, "Uğraşmayın Mustafayla, kendini bulacak işte!" dedi. Karım, "Evet, böyle daha uygun olmuş, çok yakışmış kocacığım. Seni öperdim ama makyajın bozulmasın, amcık ağızlı kocam benim!" dedi sırıtarak. Sonra da, "Ama eksik var, o şort ve tişört ne?" dedi. "Anlamadım?" dedim. Karım, "Anlarsın gel!" dedi.Elimi tutup çekim yapılan odaya götürdü. Dolaptan minicik bir etek çıkardı, bir de sırtı açık, göğsü açık bluz çıkardı. Her ikisi de pembe renkliydi. "Giy canım, bunlar yakışacak sana!" dedi. Ben kısık sesle, "Bana etek mi giydireceksin?" dedim karıma. "E yakışır sana!" dedi. Eteği ve bluzu elime sıkıştırıp, "Hadi acele et, kahvaltı yapacağız, sonra da işimiz var, zamanımız az!" dedi. "Neden?" dedim. "Cemal bu sabah otele gidecek, ben de onunla gideceğim, akşam Almanya'dan haber gelene dek otelde beni tanıştırmak istediği biri varmış, onunla buluşacağız!" dedi.
Karım konuşurken ben de etek ve bluzu giydim. Bluzun üstü filan bol gelmişti, kadınların memesi olduğu için bana uygun değildi. Ama etek giymek hoşuma gitti, çok rahatmış bacak arasının boş olması. Karım bana şöyle bir bakıp süzerek, "Gerçekten yakıştı!" dedi. Pembe mini eteğim ve pembe bluzumla karımla beraber mutfağa geri döndük.
Cemal gülmeye devam etti ve "Ulan Nilgün, kocanı köpek yaptığın yetmedi, ibne de yapmışsın. Ama, hiç te güzel görünmüyor!" dedi. Nuran abla lafa girip, "O bacaklarla etek olmaz tabii, neyse kahvaltıdan sonra düzeltiriz, şimdi oturun sofraya!" dedi.
Karımın üzerinde dar bir kot pantolon, üzerinde de dar bir tişört, içinde de sutyen yoktu. Kıyafetleri çekim odasındaki dolaptan almış olmalıydı, çünkü bizim değildi. Ben biraz şaşkın ve sessizdim, ama karım ve Cemal çok neşeli, çok da heveslilerdi, karımın önünde güzel bir kariyer olduğunu filan anlatıyordu Cemal. O ara telefonu çaldı. Açtı, "Tabii abi geleceğiz... Bir saate ordayız!" dedi. Kısa bir süre sessiz dinleyip, "Tabii abi, aynı anlattığım gibi... Elbette abi, sadece götünü değil istersen sülalesini bile sikersin!" dedi, karıma göz kırptı.
Karıma, "Ne oluyor?" dedim. Karım (Şşşt!) yaptı, sustum ben de. Cemal telefonu kapatınca, "Tamam, Mehmet bey bekliyor bizi, fotoğrafları görünce dibi düşmüş!" dedi. Anlaşılan karımın dün çektiği fotoğraflarını o adama göndermişti. "Anlamadım, ne olacak Mehmet beyle?" dedim. Cemal de, "Ya gün boş geçmesin, iki kuruş para alalım. Hep sen mi pezevenk olacaksın, bir de ben satayım orospu karını!" dedi yanağımdan makas alarak.
Karıma baktım, o da pek memnun değildi, "Hani sadece tanışacaktık?" dedi karım. Cemal, "Nilgüncüğüm tanışınca ne olacak sanıyorsun? Tıp, siyaset, politika, futbol mu konuşacaksın adamla? Senin ağzın neye yarar biliyoruz, vücudun da domalırken güzel. Yanlış anlama, bu boy ve kilo ile mankenlik yapacak değilsin herhalde!" dedi. Karım biraz üzgün, ama çok da belli etmeden, "Para alacak mıyız?" dedi. Cemal, "Evet evet! Gün boşa geçmemiş olur işte. Ne olacak sanki eskiyecek misin!" dedi.
Kahvaltı bitince Cemal aceleyle VİP minibüsü aradı, çabucak karımı yanına alıp çıktılar villadan. Nuran abla bana bakıp, sessiz ve hoşnutsuz olduğumu da fark ederek, "Bunlar güzel değil tabii, para için yapmayın bu işi, zevk işi zevk olarak kalsın. Ayrıca bu işlerde ödenen para büyüdükçe beklenti artar, çok hırpalarlar karıcığını. Sen artık karının kocası gibi davranmaktan vaz geçip onun kız arkadaşı, kankası gibi samimi ol, anlat ona bunları, seni dinler o zaman. Gel, seni bir toparlayalım!" dedi.