24. Bölüm

18 1 0
                                    

Söylediği cümle yüzünden sıcak basmıştı beni. Sözleri ruhumu temiz bir çarşaf gibi örtüvermişti. Öyle bir sarmıştı ki tüm bedenim sanki onlarca duyguyu bir anda yaşıyor gibiydi. Şaşkınlık, huzur, mutluluk, sevinç, rahatlama... Kendimi o kadar güven de hissetmiştim ki, sanırım yaşadığım tüm duyguların arasından en net bir şekilde bunu seçebilmiştim.

"Yani-" dedim ve bir anda kelimeler ağzımdan çıkamadı. Sanki dudaklarım mühürlenmişti. Anın büyüsüne o kadar kapılmıştım ki bozmaktan korkuyordum. Bir de bu büyünün etrafımı sarması öyle hoşuma gitmişti ki, sadece o konuşsun istiyordum. 

"Yani..." dedim ve yarım kalan konuşmamı devam ettirdim "Yani beni seviyorsun, değil mi?"

Güney sorumu duyduğunda utanır gibi gözlerini kaçırdı. O kadar tatlı gelmişti ki bana boynuna atlayıp sarılmak istemiştim. 

"Üzgünüm, bu şekilde değil de kahvemizi yudumlarken söylemek isterdim. Ama evet, öyle. "

Güney beni seviyordu. Ona karşı beslediğim duygular karşılıksız değildi. Yaşananlar kurduğum bir hayal değil gerçekti. Bunu ondan bizzat duymanın verdiği mutluluğu yüreğim taşımakta zorlanıyordu. Kalbimin sesi sanki arabanın içinde yankılanıyordu. Duyabiliyordum bu heyecandan hızlı hızlı atan küt küt sesini. 

Birbirimize bakıyorduk. Bir anda bir sessizlik olmuştu ve ikimizden de çıt çıkmamıştı. Çünkü ben nasıl tepki vereceğimi bilememiştim. Utanır gibi kafamı aşağı eğip gülümsemiştim sadece. Güney de bunu fark edip "Şey-" deyip önüne dönmüş ve eli arabanın kontağına gitmişti "Sanırım geç olmadan kahve içmeye gitmeliyiz. Yoksa arabayı park etmek için gezinip durmak zorunda kalabiliriz." deyip derin bir nefes almış ve arabayı çalıştırmıştı.

Ben de "E-elbette." deyip hiç bozuntuya vermeden aynı şekilde önüme dönmüştüm. 

"Sana nereye gideceğimizi hiç söylemedim değil mi?" diye sormuştu gözü yola bakarken. 

"H-hayır. Nereye gidiyoruz?" Bir anda normal gündelik konuşmaya dönebilmesine çok şaşırmıştım. Benim aklımda hala o bakıştığımız an vardı çünkü. Böyle loop'a girmiş gibi sürekli tekrar edip duruyordu kafamda. Bir de tabii o tatlı ses tonuyla söyledikleri yankılanıyordu içimde. Bunu hemen sindirmem kolay değildi. Gerçi sindirmek de istemiyordum. Yani o anı tekrar tekrar yaşama şansım olsa kabul edebilirdim. 

"Çok hoş bir kitap kafe. Geçenlerde iş arkadaşım ile oradan geçiyorduk ve kahve aldık. Oldukça lezzetli bir tadı vardı. Senin de denemeni isterim." Böyle rahat rahat anlatıyordu ancak hiç bana bakmıyordu. Ben de göz ucuyla onu süzüyordum çaktırmadan. Gülümsemeden de edemiyordum tabii.

"Olur, deneyelim. dedim sessizce. Dünyanın en iğrenç kahvesini bile içsem o an bana tatlı gelirdi zaten. Sanırım bundan bir haberdi. 

Bahsettiği kitap kafeye gidene kadar pek sohbet etmedik. Çok uzun sürmemişti zaten varmak. Ortalama on beş ya da yirmi dakikamızı almıştı. Sadece park yeri bulurken biraz sorun yaşamıştık ancak onu da bir şekilde halletmiştik. 

Arabadan indikten sonra Kafeye biraz yürüdük. Bir şeyler desem mi diye düşünüp durdum. Ama yine ne diyeceğimi bilemedim. Konu dahi açmakta zorlanıyordum. Oysa Güney'in yanında bu kadar da kasılmamam gerekiyordu. Ancak elimde değildi. 

Kafeden içeri girdiğimizde hoş bir koku karşıladı bizi. Taze kahve ve kurabiye kokuyordu ortam. Kahve ve turuncu tonlarında bir mekandı. Ahşap masa ve sandalyeler vardı. Sandalyelerin üstüne de renkli ve rahat görünen puflar konulmuştu. Kitapların olduğu kısım daha arkada kalıyordu ancak yine kahve alanına da dekor amaçlı mini kitaplıklar yerleştirilmişti. İçlerinde çoğu insanın bildiği modern klasik kitapları yer alıyordu. Köşelerde beyaz saksılarda bitkiler vardı ve ortama minimal bir hava katıyordu. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yelken ApartmanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin