Nehir'in yanından ayrılıp okuldan eve geldiğimde çantamdaki kitapları ve defterleri çıkardım yük olmaması için. Sonra saçımı tekrardan tarayıp şekil verdim ve kısaca hazırlandım. Ardından Güney ile haberleştik ve apartmandan çıktık.
Arabasına bindiğimde kendimi çok tuhaf hissettim. Daha önce arabasına bindiğim arkadaşlarım olmuştu ve o an ki yaşadığım rahatlık pek o an üstümde yoktu. Koreli komşum yanımda oturuyor ve arabayı sürüyordu. Arabada biraz sohbet etme fırsatımız oldu.
"Beni davet ettiğin için teşekkür ederim." dedim nazikçe.
"Moralinin bozuk olduğu bir gün yalnız kalmanı pek istemem." Dedi bir anda güler yüzle.
"Nasıl yani?" diye sordum şaşkınlıkla. Moralim o kadar da bozuk değildi ki. Sadece sinirlerim bozuluyordu şu fan hesabı durumuna. Ancak Güney şaşkınlığıma pek aldırış etmedi çünkü gözü yol üstündeydi. Yola bakarken bana cevap verdi.
"Öykü senin epey kırgın ve mahcup olduğunu ve benimle konuşmaya çekindiğini söyledi. Normalde sen bu fotoğraf işini telafi etmek ve özür dilemek adına beni yemeğe çıkarmak istiyormuşsun, ben de senden önce davranmak istedim. Eğer senin yaptığın bir şey yoksa mahcup hissetmene gerek yok." Gözümü kırpmadan onu dinledim. Ben mi Güney'i yemeğe çıkaracakmışım? Telafi etmek için! Çekiniyormuşum bir de ondan! ÖYKÜ!!!!
"T-teşekkür ederim." dedim anlayışla ve bozuntuya vermeden. İçimden Öykü'yü nasıl haşlasam acaba diye düşünüyordum. DELİ MANYAK! ADAMA BÖYLE BİR YALAN SÖYLENİR Mİ?! Hayır normalde yapacağın bir şey de değil bu. Senin hayatın senin kararların deyip çekilebilecek bir insan resmen adamla buluşabilmem için gizliden zemin hazırlamış. BİR DE BANA HABER ETMEDEN! Adamın şuan beni gözünde korkak olarak görüyor yüksek ihtimalle.
Yol boyunca pek konuşmaya girmedim. Koreli komşum daha önce görmediğim bir yere götürdü beni. Kore dizilerindeki o lokantalara benziyordu. Seul'un küçük ara sokaklarında keşfedilmeyi bekleyen bir lokanta gibi... Sarı aydınlatmalar loş bir ortam sağlıyor, her ne kadar mevsim ilkbahar da olsa duvarların ahşapla kaplı olması soğuk bir kış günündeymiş gibi hissettiriyordu. Hayatımda hep böyle bir yere gitmek istemiştim. Dizilerde karakterler hep böyle küçük lokantalara giderler ve iştahla yemek yerlerdi. Tabii ben de karın açlığı ile ağzım sulanırdı onları öyle görünce. Kore'de olmasa da, sonuçta Türkiye'de de böyle bir yer varmış. Açıkçası bayağı bir şaşırdım.
Güney ile beraber bir masa bulduk. Karşıma oturdu "Bulgogi burada çok lezzetli. Denemeni tavsiye ederim." Büyük bir memnuniyetle kafamı salladım. Onun yanındayken hareketlerim değişiyormuş gibi hissediyordum. İçimdeki dayı kişilik bir süreliğine kayboluyor ve minnoş bir dizi karakterine bürünüyordum. Belki de sadece kendimi manipüle ediyordum.
"Sen ne alacaksın peki?" Soruyu sormuştum ama Güney hemen cevap vermemişti. Belli ki karar veremiyordu "Sanırım ben de Bulgogi istiyorum." dedi mırıldanır gibi. Masaya beyaz önlüklü, kısa boylu, çekik gözlü ve yuvarlak yüzlü bir adam yanaştı "Hoş geldin Joon Güney!" dedi gayet rahat bir şekilde. Güney, adamı gördüğüne sevinmiş gibi hemen gülümsedi. Birbirlerini tanıdıkları çok barizdi "Hoş buldum hyeong!" gelen adam yaşça büyük birine benziyordu. Bu yüzden bu şekilde hitap ediyor galiba diye düşündüm.
"Sen ve arkadaşına nasıl yardımcı olabilirim?" derken çekik gözleri bana döndü. O da Koreli olabilir miydi? Bozuntuya vermemeye çalıştım ve sadece gülümsedim. Sipariş konusunda önceliği Güney'e bıraktım. Zaten adam yanımızdan ayrıldığında Güney'e soracaktım bunu.
Güney kafasını ayaktaki adama bakabilmek için yukarı kaldırmıştı "Ben Bulgogi istiyorum-" dedikten sonra bana döndü "Karşı komşum?" dedi sorar gibi. Hızlı hızlı kafamı salladım yukarı aşağı "B-bende, aynısından istiyorum." adam güldü ve eliyle hafifçe Güney'in sırtına vurdu "İki Bulgogi sizler için hazırlanıyor!" deyip yanımızdan ayrıldı. Epey güler yüzlü ve sevecen bir insana benziyordu. En azından öyle düşünüyordum. Adam yanımızdan ayrıldıktan sonra elbette daha fazla sabredemedim ve hafifçe öne doğru eğilip Güney'e fısıldadım "O da Koreli mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yelken Apartmanı
RomanceSevgilisinden ayrılan Buket, geçirdiği bir buçuk senesinin çöp olduğunu anlamış ve diğer insanların gerçek yüzünü görmüştü. Bu yüzden güvenebileceği tek kişi ev arkadaşı Öykü kalmıştı. Bu olaylar arasında karşı daireye taşınan yeni komşusu hayatına...