Taksi apartmanın önünde durduğunda Güney, Buket'in arabadan inmesine yardım etti. Yavaşça ve dikkatli bir şekilde onu yanında tutup yürümesini sağladı. Hiç değilse dışarıdan bakıldığında çok sallanıyor gibi gözükmüyordu. Oysa kafasının içinde dönüp duran bir hamster vardı sanki.
"Biliyor musun bu ev benden daha yaşlı!" işin artık tam saçmalama kısmına gelmişti. Aklına geldiği gibi konuştuğu evredeydi ve yanındaki adam buna aldırış etmiyordu. Hatta ciddi bir şekilde cevap veriyordu "Öyle miymiş? Ben de şimdi öğrendim."
"Sonra bu ağaçta benden büyük! Onun yanındaki ağaçta! Yanındakinin yanındaki de!" derken eliyle apartmanın arka bahçesinde kalan çınar ağaçlarını gösteriyordu.
"Sanırım epey yaşlı ağaçlar bunlar." diyerek kafasını sallıyordu adam. Güney'in yüzündeki anlayıştan ve sesindeki sakinlikten dolayı bir rahatlık vardı kızın üstünde. Onun yanında kafası nasılsa o şekilde davranıyordu. Gergin olduğu bir ortamda kafası gitse bile kendini bir noktaya kadar sıkardı. Ancak Güney'in yanında bir kez bile kendini sıkmamıştı.
Bir anda adamın kolundan tutup durmaya çalıştı olduğu yerde. Böyle olunca Güney tedirgin oldu ve elini destek olarak kızın sırtına koydu "Ne oldu?" diye sordu sonrada.
"Beni sevmeni istiyorum Koreli komşum!" dedi baygın çıkan bir sesle. Güney bunu duyunca tek kaşını kaldırdı "Sevmiyor muyum ben seni?"
"Bilmiyorum işte! Benimle flört mü ediyorsun yoksa arkadaşça mı-" derken minik bir hıçkırık geldi ve lafını böldü. Sonra "davranıyorsun anlamıyorum." Gözleri kapanmıştı ama hala konuşuyordu. Ayakta uyuyor gibi görünüyordu.
"Sen hangisi olmasını isterdin?" diye sordu adam. Kız zaten kolaylıkla ne istiyorsa ya da ne düşünüyorsa onu söylüyordu.
"Beni sevmeni! Deli gibi değil. Bilinçli olarak sevmeni-" sonra bir eli kalbine doğru gitti ve göğsünün sol tarafına hafifçe vurdu "Kalbinle sevmeni! Özel olarak. Özel olarak sevdiğin biri gibi." Kız her kelimesinin sonunda biraz nefes alıp öyle devam ediyordu ve artık uzun cümle kurmaya çalışmaya başlamış ve iyice her şey karıştığından dolayı adam dayanamayıp gülmüştü.
"Uyuman gerek karşı komşum. Sabah olduğunda konuşuruz, olur mu? Hem Öykü de çok merak ediyor seni."
"Keşke o yalandan konuştuğum kişi sen olsaydın gerçekte." dedi kız birden ve iyice uyuma moduna girmeye başladı. Bu yüzden adam onu daha da sıkı tutmak zorunda kaldı. Şöyle bir yüzüne baktı. İyice gitmeye başlamış olan haline... İtiraz etmeden oracıkça bayılır gibi oluşuna... Kızın dedikleri gerçek düşünceleri miydi onu kestiremiyordu. Ancak adamın ona saf bir şekilde baktığı söylenebilirdi. Sabah olunca ne yapacaktı onu da bilmiyordu. Belki de kız konuyu açmadığı sürece onu rahatsız etmemek adına bir şey demeyecekti. Ancak bilinen bir şey vardı ki, o da şikayetçi gibi görünmediğiydi.
****
Saat kaçtı? Gözlerimi büyük bir tatsızlıkla araladığımda kafamın davul gibi olduğunu hissediyordum. Ağzım susuzluktan kurumuştu. Başım çatlıyor ve uyanmaya mecalim yokmuş gibi geliyordu. Ellerim alnıma gitmişti. Ağrıyı yok etmek ister gibi ovmaya başlamıştım parmaklarımla. Aynı zamanda rahatsızlıkla homurdanıyordum.
Sonunda kollarımı serbest bıraktım ve iki yana bıraktım. Kollarım öylece yataktan sarkarken gözlerim sonunda açılmış ve tavana bakmaya başlamıştım. Aydınlıktı ve sabah olmuştu, en azından beynim yavaş yavaş çalışmaya başlamıştı.
Sonra bir huzursuzlukla doğruldum yattığım yerden. Etrafa bakınıp telefonumu aradım. Telefonumu yatağımın yanındaki komodinin üstünde buldum. Saldırır gibi telefonu alıp saate ve günlerden hangi gün olduğuna baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yelken Apartmanı
Любовные романыSevgilisinden ayrılan Buket, geçirdiği bir buçuk senesinin çöp olduğunu anlamış ve diğer insanların gerçek yüzünü görmüştü. Bu yüzden güvenebileceği tek kişi ev arkadaşı Öykü kalmıştı. Bu olaylar arasında karşı daireye taşınan yeni komşusu hayatına...