Müzik ekibinin sahnesinden sonra eve dönmeye karar verdik. Yani parti bitene kadar orada kalmıştık. Zaten kafamda bir sürü deli düşünce ve fikir varken sohbete falan da odaklanamamıştım. Neyse ki yanımda Güney vardı. Biraz olsun düşüncelerim arasından sıyrılmama yardımcı olmuştu.
Eve dönüşte ikimizde sessizdik. Arabaya bindiğimizde sadece şu söylediğim yalanı açıkladım ona. Sırf Ezgi'yi çatlatmak için yaptığımı ve bu yüzden çaktırmadığımı söyledim. Ancak o an konuşurken pek Güney'in suratına bakamamıştım. Çok ucuz bir numaraydı benim yaptığım ve ortada konuştuğum ya da flört ettiğim birisi yoktu.
Güney "Böyle bir şey yapmana gerek yoktu." demişti. Ona göre bu çok çabuk ortaya çıkabilecek bir yalanmış. Çokta haksız sayılmazdı aslında.
Ardından çok fazla muhabbet etmedik. Çünkü konuşabileceğimiz çoğu şeyi zaten kutlama sırasında tüketmiştik. Ayrıca, üzerimizde apayrı bir yorgunluk varken sohbet edecek enerjimiz de çok kalmamıştı. Üstelik yavaştan uyku getiren bir yorgunluktu bu. Güney'in de iki kere esnediğini fark etmiştim.
Binaya girerken yan yana yürüdük ve benim için bahçe kapısını açtı. Daha öncesinde de bunu yapmıştı. Sonra "Bugün çok eğlendim." dedi apartmana girerken de.
"Ben de çok eğlendim. Tekrardan teşekkür ederim. İyi ki geldin." Güney o yorgunluğunun arasında yine bana gülümsemeyi ihmal etmedi "İyi ki davet ettin." dedi karşılık olarak.
Eve girdiğimde ayakkabıları fırlatır gibi çıkarttım. Resmen saatlerce parmak ucundaydım. Bir de üstüne dans etmiştim. Evin rahatlığını hissedince o yorgunluk ve uykulu halim daha da kendini göstermeye başladı. Ayakta uyuyor gibi sallana sallana gitmiştim odama. Yüksek ihtimalle Öykü de uyuyordu çünkü ne mutfaktan ne de oturma odasından tek bir ses bile gelmiyordu. Zaten kapıyı da kendi anahtarımla açmıştım. Uyumuyor olsaydı çoktan kapının açılma sesini duyar ve karşılardı.
Odama girip kapıyı arkamdan kapattım ve yatağımın üstüne oturdum. Tam karşımda dolabımın aynası vardı ve yansımamla iki saniyeliğine bakıştım. Bitkin bir yorgunluğun içinde olmama rağmen hala üzerimdeki elbise ile çok hoş duruyordum. Bunu inkar edemezdim. Sadece bakışlarım biraz bayıktı. Onu da kendime çok görmüyordum.
Kollarımı birbirine sardım ve olanları düşündüm. Neler yaşanmıştı? Güney'in bana söylediği şeylerin hepsi bir bir aklımdaydı "Her duygunun kendine göre güzelliği var. Ama benim en sevdiğim güldüğündeki güzelliğin." Bu dediğini hatırlayınca sonunda duygularım dışa vuruldu ve keyifle sırıtıp yastığı aldım ve kafama gömdüm. Benimle dans ettiğinde olan o hissi daha önce kimde yaşadığımı bile bilmiyordum. Her şey çok farklıydı.
Kafamı yastıktan kaldırıp yeniden aynaya baktım. Yüzümdeki o sırıtış silinmemişti "Acaba şimdi ne yapıyor?" diye düşündüm. Yüksek ihtimalle üzerini değiştiriyordu. Belki de acıktığı için mutfağın yolunu tutmuştu. Ya da benim gibi direkt kendini yatağa atmıştı.
"Acaba uyurken nasıl görünüyor?" bunu düşününce yüzümdeki sırıtış silindi ve ellerimle yanaklarıma üç kez vurdum "Sanane Buket adamın uyurken nasıl göründüğünden!" diye kendime kızdım içimden "Normal insan gibi uyuyor işte." Kendi kendime konuşup saçmaladığıma göre gerçekten de uykum gelmişti. Esnedim ve ayaklarımı sürüye sürüye dolabımın önünde gidip üzerimdeki kıyafeti değiştirdim. Çıkarttığım elbiseyi de özenle askıya astım. Elbiseyi asarken yine düşüncelerimde Güney'i buldum. Bu adam neden sürekli aklıma takılıyordu ki?
"Kendini çok kaptırıyorsun Buket." dedim kendi kendime ve kafamı kaşıdım. Adam biraz güler yüz biraz da tatlı laf etti diye ne diye bu kadar benimsedim ki? Belki de Emre ile olan ayrılığımız bana travma yaratmıştı ve bunlar onun eseriydi. Neyi düşünürsem düşüneyim bir çıkış yoktu. Güney sürekli olarak aklımda geziniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yelken Apartmanı
Storie d'amoreSevgilisinden ayrılan Buket, geçirdiği bir buçuk senesinin çöp olduğunu anlamış ve diğer insanların gerçek yüzünü görmüştü. Bu yüzden güvenebileceği tek kişi ev arkadaşı Öykü kalmıştı. Bu olaylar arasında karşı daireye taşınan yeni komşusu hayatına...