16. Bölüm

48 11 0
                                    


Yemek masasını topladıktan sonra Güney'e mesaj atacaktım "Müsaitsen konuşabilir miyiz?" ancak hemen göndermedim. Mesajı yazdıktan sonra biraz bekledim. Çünkü eğer müsaitse konuya nasıl gireceğimi bir an bilemedim. Bu halim onun gözünde kötü bir imaj yaratır mıydı? O yüzden kararsız kalmıştım. Hala onun gözünde eski sevgilisini stalklayan bir kız gibi görünebilirdim. Hele ki bu heyecanlı sesimle anlatırsam adam yanlış bile anlayabilirdi. 

Mesajı sildim ve ona söylemekten vazgeçtim. Bir ara yüz yüze muhabbet ettiğimizde öylesine laf arasında geçirmek daha iyi olabilirdi. Hiç değilse iyi mi oldu kötü mü oldu diye üstüne düşünmezdim. Bir de hoşlandığım adama gerçekten eski sevgilimin biten ilişkisini mi anlatacaktım? Bir an düşününce cidden kötü bir insan olabileceğim ihtimali geçti kafamdan. Belki de sadece umursamamam gerekiyordu.

Ancak beklemediğim anda telefonum çaldı. Güney arıyordu. Ağzım açık bir şekilde telefona baktım. Gerçekten benim aklımı falan mı okuyordu bu adam? Yoksa özel güçlerim falan mı var? Nasıl aynı ana denk gelebilir ki? Heyecanla telefonu açtım "Efendim?"

"Karşı komşum, iyi misin?" tedirgin bir ses tonuyla sormuştu. Böyle olunca ben de meraklanmıştım "E-evet. Sen iyi misin." Güney rahatlamış gibi nefes verdi "Bana whatsapp'tan yazıyordun. Bir süre yazıyor yazısını gördüm ama mesaj gelmeyince merak ettim." İşte kalbimi saran heyecan yeniden kendini belli etmeye başlamıştı. Elimi anlıma götürdüm ateşim çıktı mı diye. Beni merak mı etmişti? Hem de sadece küçük bir detay yüzünden. Hiç bozuntuya vermedim.

"Sen benim mesaj atmamı mı bekledin? Whatsapp'ta pusuda mı bekliyorsun yoksa?" dedim şakayla karışık. Nasıl anladıysam öyle çıkmıştı kelimelerde ağzımdan. Çok mu tuhaf olmuştu bu dediğim? Ne deyip kendimi nasıl kurtaracağımı bilememiştim ki. Güney gülmüştü bu dediğime. Adam benim gibi değildi ki, hep sakinliğini koruyordu ve yeri gelince lafını ediyordu.

"İçime doğdu sanırım. Whatsapp'a girdim sen yazıyordun. Ama mesaj gelmedi. Doğal olarak merak ettim." Evin içinde saçma sapan bir şekilde dolaşmaya başladım telefon kulağımdayken. Sanki yerimde duramıyordum. Şıpıdık terliklerim her yürüdüğümde koridorda kendi belli ediyordu çıkan sesten "Yazacaktım ama rahatsız etmeyim dedim." tatlı tatlı çıkmıştı sesim. Merak ettiğini bir kez daha vurgularsa sırıtmaktan çene kaslarım ağrıyacaktı.

"Evdeyim aslında ve müsaitim. Eğer konuşmak istersen konuşuruz." Sonunda koridorda yürümeyi bırakıp duvara yaslandım ve yaslandığım yer direkt olarak oturma odasını görüyordu. Öykü kiminle konuştuğumu en başında anladığı için hiç bir şey sormuyordu. Öylece koltukta oturuyor ve arada bir bana bakış atıyordu. 

O sırada ne diyeceğimi bilemedim. Ben biraz böyle istemsiz sessiz kalınca Güney tekrar konuşmuştu "Hatta dışarıda binanın önündeki banka da oturabiliriz. Hava çok güzel bugün."

"Olur." dedim hemen. Hiç düşünmeden bu tepkiyi verince Güney gülmüştü doğal olarak "İstersen Öyküyü de çağır. Onunla da bayağıdır konuşmuyoruz." demişti kibar bir şekilde. Bense "Tabii, sorarım" diye cevap verdim. Sorardım, ancak biliyordum ki ev arkadaşım anlayışlı bir şekilde gelmezdi. Bu yüzden içim rahattı. Zaten uzakta olmayacağımız için endişe edecek bir durum da yoktu.

"İki dakikaya çıkıyorum." dedim Güney'e ve o da sadece tamamdır dedi. Telefon kapandıktan sonra Öykü'nün yanına koştum "Öykü!" Öykü kafasını kaldırdı ve imalı imalı baktı "Söyle ne oldu?" 

Durumu ona anlattım. Ev arkadaşım benim heyecanlı halimi sadece sırıtarak izledi. Açıkça benim o anki halime inanamıyordu. Daha doğrusu uzun zamandır beni hiç bu kadar mutlu görmüyordu. Öykü direkt olarak şunu dedi "Ben gelmeyeceğim. Sorarsa Öykü bahar alerjisine tutulmuş dersin." Öykü'nün hastalık ya da alerji gibi durumlarda katır gibi olduğunu bildiğim için bahar alerjisi yalanı bana çok komik gelmişti. Tabii bunu Güney'in bilmesine gerek yoktu. 

Yelken ApartmanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin