"Bana kendine kartlık aldığını söylemiştin." dedim şaşkınlıkla. Bu adam gerçekten beni şaşırtmayı başarıyordu. Ondan bir hediye alma düşüncesi ise beni heyecanlandırıyordu.
"Beğendiğini söylemiştin ben de almak istedim." Bunu duyunca yüzüm gevşedi. Bakışlarım yumuşadı ve o an ona deli gibi sarılmak istedim. Çok küçük bir davranıştı. Belki bazıları için önemsizdi bile ama bu hali bana kendimi değerli hissettiriyordu. Arkama yaslanıp elimdeki poşetin tutma yerleri ile oynamaya başladım. Gerçekten Emre ile olduğum sürece hiç böyle hissetmiş miydim? O zaman niye onca zaman sevgilim olmuştu?
Bana hediye aldığı için değil, böyle hissettirdiği için Güney'e daha çok bağlanabilirdim. Sonra düşündüm, gerçekten bağlanmalı mıyım? Belki de ben abartıyordum yine her şeyi. Öylesine aldığı bir hediyeydi belki de. Ben ondan hoşlansam bile o benden hoşlanır mıydı? Bu yüzden ona bağlanmam doğru olur muydu?
"Karşı komşum?" sesi duyduğum anda "Ha?" diyerek ona döndüm.
"Hani kare olmadın." dedi bana. Anlamamış bir şekilde yüzümü buruşturdum. Sorgular gibi ona bakarak "Kare mi?" diye sordum. Cidden anlamamıştım.
"Sevinçten dört köşe olacağını söylemiştin. Ama yüzün pek mutlu görünmüyor." dedi şakayla gülerek. Bazen jeton ben de köşeli olabiliyordu ve bunu beklemiyormuş gibi bir boşluğuma gelerek ben de güldüm. Oysa beni ne kadar mutlu ettiğini bir bilsen Koreli komşum...
"Hayır çok sevindim. Sadece bir an beklemediğim için şaşırdım. Çok teşekkür ederim. Odamda çalışma masamın üstüne koyacağım." derken poşeti açıp içindeki kar küresini çıkardım. Bir elime alıp hafifçe salladım küreyi ve bir çocuk gibi izledim kürenin içinde uçuşan taneleri. Yüzümde masum bir gülüş oluşmuştu. Bakışlarım yanımda arabayı süren Koreli komşuma kaydı. Söylemeli miydim ona? Her şeyi açıkça söylesem ona benden soğur muydu? Onu kaybeder miydim? Her şeyi yanlış anladığımı söyleyerek benden uzaklaşır mıydı?
Hayatta hiç reddedilme korkusunu yaşayacağımı düşünmemiştim.
Reddedilme mi yoksa kaybetme korkusu muydu emin değildim artık. Ancak bir şeyler beni ona karşı durduruyorsa sebebi bunlardan biriydi. Tek bildiğim buydu ve gittikçe çaresiz bir hale bırakıyordu bu beni.
O an aklıma gelen ilk şeyi direkt sordum "Hiç sevgilin oldu mu?"
Yani böyle bir adamın net sevgilisi olmuştur. Hatta bu adamı zorla nikah dairesine götürmek isteyen bile olmuştur. O an böyle düşünmüştüm. Ama bana dedi ki "Şuana kadar sadece bir sevgilim oldu. O da iki yıl önceydi."
"Yalanını-" derken bir an durdum ve yalandan öksürüp boğazımı temizledim. Saniyelik bana baktı ve önünü döndüğünde içten bir şekilde güldü "Niye inanmadın mı?" diye sordu.
"Yani bana yalan borcun yok ama ne bileyim, pek öyle düşünmemiştim." dedim gayet açık bir şekilde.
"Ne düşünüyordun?"
Cidden ne düşünüyordum? Sadece bu adamın bu zamana kadar boşta kalmayacağını. En azından eğer etrafındakilere bana davrandığı gibi davranıyorsa pek çok kadının ilgisini çekebileceğini düşünüyordum. Gayet saygılı, güler yüzlü, ilgili ve çekici bir adamdı tanıdığım kadarıyla. Kardeşine doğum günü pastası yapıyor ve hediye seçiyordu. Ondan herhangi bir konuda yardım isteyebiliyordun, hoş görülü davranıyordu ve rahatlıkla sohbet edebiliyordun.
Yani bu davranışları yalan olabilir mi diye düşündüm. Ama bu kadar kısa sürede güven verebilen bir sosyopat ise o zaman işler değişirdi.
"Bilmem, daha önce illa ki pek çok sevgilin olmuştur diye düşündüm." Olabilecek en basit cevabı vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yelken Apartmanı
RomanceSevgilisinden ayrılan Buket, geçirdiği bir buçuk senesinin çöp olduğunu anlamış ve diğer insanların gerçek yüzünü görmüştü. Bu yüzden güvenebileceği tek kişi ev arkadaşı Öykü kalmıştı. Bu olaylar arasında karşı daireye taşınan yeni komşusu hayatına...