19. Bölüm - GÜÇ

250 38 158
                                    


9 AY SONRA – ALACA ÇEVİK

Denizden gelen tuzlu koku genzimi yakıyordu. Ateş gibi yanan kumlara uzanmış içimi ısıtan güneşe karşı yatıyordum. Dalga sesleri, kuş cıvıltıları kulağıma bir melodi gibi geliyordu. Yanımda duran radyodan en sevdiğim şarkı çalıyordu. Tam sevdiğim kısım gelince radyodan cızırtılı sesler gelmeye başladı. Gözlerimi açıp uzandığım yerden kalkıp radyoyu elime aldım. “Ne oluyor? Neden bozuldu bu şimdi!" diye mırıldanarak radyonun anteni ile oynamaya başladım.

Cızırtı sesi sürekli yükselip, kulaklarıma acı veren bir hal aldı. Kulaklarımı kapattım çünkü bu ses dayanılır gibi değildi. “AH yeter! Dur artık!” diye bağırdım. Sese dayanamayıp acı içinde öne doğru eğildim, gözlerimi kapatıp bu acının geçmesini bekledim.

Ses yavaş yavaş azalırken gözlerimi açtım. Hala aynı yerdeydim ama camdan bir kafesin içinde. “Bu da ne böyle?” Yerimden kalkıp kafesin camlarına doğru, sallamak için atıldım. Kafes camına değdiğim an yüksek doz elektrik çarpıp beni aynı yere fırlatmıştı. Ve benim en büyük kâbusum olan o adamın sesi radyodan gelmeye başladı.

Aşağılayıcı bir kahkahanın ardından “Ne o Karma? Seninle işim bittiğini mi sanıyordun? Seni er ya da geç bulacağımı söylemiştim. Sen benimsin, benim silahımsın. Sen benim canavarımsın.”

“Ben… ben ne seninim ne de sana ait bir canavarım. Ben sadece Alacayım”

“Öyle mi diyorsun Karma? Bak bakalım şu koca dünyaya senin gibi olan var mı? Sen bir canavarsın bunu kabul et. Hem de benim işime yarayacak bir canavarsın. Bana itaat et.”

“İstediğin kadar tehdit et, işkence yap ama ben sana itaat etmeyeceğim. Bunu anla artık!”

“Bizi öldürmesine izin mi vereceksin Alaca?” Arkamdan duyduğum Demir’in sesi ile irkildim. Ve yavaşça arkama baktım. Demir, Belgin, Erkut, Dora ve Yiğit Efe elleri bağlı, hepsinin arkasında silahlı adamlar vardı. Silahların hepsi de kafalarına isabetliydi.

“Duydun mu Karma arkadaşlarının katili olmayı ister misin?” dedi.

Belgin ellerini yere doru vurup “Alaca kapıyı aç…. Yardım et bana. Dayanamıyorum susmuyorlar. Alaca yardım et!” diye bağırıyor diğer yandan ellerini vurmaya devam ediyordu.

“Neyin kapısını açacağım Belgin?"

Belgin "Yardım et! Ben iyi değilim!"

Belgin elini vurup bağırmaya devam ederken benden gittikçe uzaklaşıyordu. Ne olduğunu anlamadan yerde ki kumlar beni içine çekmeye başladı…

Yataktan fırlar gibi kalktım. Nefes nefese kalmış alnımda ter damlaları birikmişti. 8 ay boyunca her gün eğitim aldığım için artık kabuslarım daha da gerçekçi olmaya başlamıştı. Neyse ki eğitim sürecini tamamlamış güçlerimi geliştirmiştim. Hayvanların yerine geçerken pek başarılı olduğum söylenemezdi. O konuda hâlâ eğitim alıyordum. Sadece bu kabusların geçmesi kalmıştı.

Belgin kapıya vurup “Alaca, lütfen uyan!” diye bağırmasıyla şok olmuştum. Yoksa hala rüyada mıydım? Gerçek ve hayali ayırt edemeyecek kadar kötü olamazdım. Kendimi çimdikleyip “Ah canım acıdığına göre artık rüyada değilim.” Diye söylendim.

Yataktan kalkıp kapıya doğru yaklaştığım da Belgin’in acı içinde ki inlemeleri geliyordu. Bu kıza ne olmuştu ki? Kapıyı açtığım anda Belgin elleri ile kulaklarını kapatmış vaziyette dizlerinin üstüne bıraktı kendini.

Yere oturup göz teması kuramaya çalıştım “Belgin iyi misin?” gözleri kapalıydı eğer yanılmıyorsam gücü ortaya çıkıyordu.

Belgin yerinde sallanarak “Alaca lütfen fısıltı ile konuş. Kafamda çok fazla ses var ve durmuyorlar.” Gözlerini yavaş yavaş açıp bana baktı. Kahverengi olan gözleri gitmiş yerine sarı renkli gözleri gelmişti.

KARMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin