Kahvaltı masasında Dora, Erkut, Yiğit Efe ve Usta oturmuş sessizlik içinde kahvaltı yapıyorduk. Haftalardır ne Belgin’i ne de Demir’i görüyorduk. İkinci eğitimleri onları özellikle Demir’i çok zorlamıştı. Haftalardır yanında ne biz ne de bir teknolojik alet vardı. Her tarafı ahşap olan bir oda da eğitim alıyordu ve can sıkıntısından patlamıştı. Hatta iki defa odasından kaçmaya çalışmış fazla uzaklaşamadan çelik kapıya ya da asansöre yapışmış ve tüm gece orada yapışık halde kalmıştı. Özellikle son zamanlarda Usta’nın sabrını çok zorluyordu. Demir dev bir mıknatıs gibiydi değdiği her teknolojik aletlerin devrelerini yakmıştı. Neyse ki bugün eğitimlerini tamamlamışlardı eğer son testlerden geçerlerse eğitim aldıkları odalarından çıkabileceklerdi.Neredeyse bir yıldır beraberdik ve hem Belgin’e hem de Demir’e alışmıştık. Ne yalan söyleyeyim onları özlemiştim. Geceleri Belgin ile konuşmayı, gündüzleri Demir ile zaman geçirip ata binmeyi, kısacası onlarla olmayı hepimiz özlemiştik.
Koca salonda çatal, bıçak sesleri yankılanırken ilk konuşan Erkut olmuştu. Sıkılmış gibi nefesini verdi “Size bir şey diyeceğim ama aramızda kalacak. Söz mü?” diye sordu. Hepimiz kafa sallamıştık. Erkut sözümüzü alınca “Ben… ben galiba Demir olacak o domuzu özledim.”
Dora nefes verip çatalını tabağına attı “Oh be sonunda biri itiraf etti. İnanır mısınız ben de. Bir kaşık suda boğmak istediğim adama nasıl alışmışım ama…. Belgin ile birlikte kalmayı da özeldim.”
“Sanırım ben de özledim. İnsan biraz gürültü istiyor. Demir ile şakalaşmayı ya da Belgin ile konuşmayı özledim.” Diye itirafta bulundum.
Yiğit Efe tabağında ki zeytinle oynarken “Ben de Belgin’i özledim.” Devamını getirmeyince hepimizin bakışı ona çevrildi. Zeytinlere özlem ile bakıyordu. Zeytinleri Belgin olarak görme ihtimali yüzde kaçtı?
Erkut pis pis sırıtarak “AAA bak Belgin geliyor.” Dediği an Yiğit Efe hemen arkasına bakıp “Hani nerede?” diye sorması bizi güldürmüş ama Yiğit Efe’yi büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı.
Erkut ensesine vurup “Zeytinlerini say delikanlı.” Yiğit Efe somurtarak zeytinleri ile oynamaya devam etti.
Bunu Belgin’e söylemek için sabırsızlanıyordum. Bugün testi geçerse odamızda bir kız konseyi toplanacaktı. Ya da Demir’in demesiyle İPH konseyi.
Kahvaltıdan sonra Usta ile birlikte Belgin ve Demir’in testlerini izlemeye gidecektik. Eğer geçerlerse eğitimleri bitecek ve bu adada ki son günlerimize girmiş olacaktık. Zaten birkaç hafta önce Özgür’ü göndermiş çok yalnız kalmıştım. Her sabah onunla koşup konuşmak bana iyi geliyordu ama artık harekete geçme vaktimiz gelmişti. Hepimizin alması gereken bir intikam vardı.
Bu birkaç haftada sadece Belgin ve Demir değil bende eğitim almıştım. Tâbi diğer eğitimler kadar yorucu ve yıpratıcı değildi ama yine de zorlanmıştım. Artık günde 3 saatte olsa hayvanların yerine geçebiliyordum. Günlerdir yılandan kuşa, attan aslana birçok hayvanın yerine geçmiştim. Bazen bu gücümden nefret ediyordum. İnsanlar yetmiyormuş gibi hayvanların çektiği zorluğu da anlamak çok kötüydü. Peki beni kim anlayacaktı?
Belgin’in kaldığı odaya geldiğimizde Dora ve ben koşarak Belgin’e sarıldık. O da bize sarılıp “Sizi çok özledim kızlar.”
Erkut dudak büzüp “Aşk olsun Belgin. Bizi özellikle Yiğit Efe’yi özlemedin mi?” arkasında saklanan Yiğit Efe’yi bilerek vurgulamıştı.
Belgin böyle bir şey beklemediği için “Öz.. özledim tabi. Gelin size de sarılayım.” Erkut’u kenara itip gelen Yiğit Efe sıkıca Belgine sarılması hepimizi şaşırtmış ve güldürmüştü. Yiğit Efe Belgin’e çoktan abayı yakmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/370069734-288-k648951.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARMA
Fiksi IlmiahTüm insanlardan farklı olduğunuzu hayal edin ya da KARMA olduğunuzu... Daha doğduğunuz anda yalnız kaldığınız, sizi dünyaya getiren annenizin bile istemediği bir yerde hayatta kalma savaşı. Bu savaşı veren 6 bebek ve bebeklerden biri hepsinin orta...