25. Bölüm - GİZ

74 17 36
                                    

Bilincim yerine gelmeye, sesler yavaş yavaş daha anlaşılır bir hâl almaya başladı. En son hatırladığım kumarhaneden çıkarken kendimi kötü hissedip bayılmamdı. Gözlerimi açtığımda doğan güneşin ışığı ile hızla geri kapattım. Güneş yeni doğduğuna göre birkaç saattir baygındım. Vücudum yatmaktan uyuşmuştu. İki elimi kaldırıp gözlerimi ovuşturmak istedim ama sağ elimde serum sol elimde bir ağırlık vardı.

Gözlerimi acı ve ışığa karşı açtım. Sedyenin yanında ayakta, elindeki dosyayı okuyan Suelen vardı. Sol elimin üstüne elini, elinin üstüne başını koyup orada uyuya kalan Demir’den başkası değildi. Tüm gece burada mıydı? Üstünde kumarhanede giyindiği takım elbisesinin pantolonu ve kırış kırış olan beyaz gömleği vardı. Gömleğinin kollarını yukarı kıvrılmış ve kan lekeleri vardı. Parmak boğumlarında ki kızarık izleri ve kurumuş kan lekelerini de neyin nesiydi?

Suelen dosyayı kapatıp baş ucuma koydu. Elindeki ışıkla gözlerime bakarken “Nasıl hissediyorsun Alaca?” diye bozuk Türkçesiyle sordu.

Kalemi gözlerimle takip ederken “Bayılmış gibi.” İkimizde kıkırdadık. “Şuan iyiyim. Ama bana tam olarak ne oldu? Uzun zaman sonra kendimi bir anda o kadar halsiz hissettim.” Elimi tutup hareketlerimi kontrol etmeye başladı.

“Uzun süre gücünü aralıksız kullanman, diğerlerini art arda ve aynı anda kullandığın için, vücudun biraz dinlenmek ve toparlamak için kendini kapattı.” O evde bir hafta boyunca sürekli ya Sude ya da görünmez haldeydim. Kendime hiç dinlenme fırsatı tanımamıştım.

“Ama 1 gece deliksiz bir uyku bana çok iyi geldi. Bu güçle değil bir hafta bir ay aralıksız Sude ola- yok Sude değil de başka biri olabilirim. Sude ve brokoli laflarını bir süre kelime lügatımdan çıkarmak istiyorum.” Suelen küçük ve kısık bir kahkaha attı.

“1 gece baygın kaldığını kim söyledi Alaca? Sen tam 3 gündür baygın haldesin” Ne? Kendimi o kadar çok zorladığımın farkına bile varamamıştım. Bazen kendimi makine sanıyordum. Topluluk beni bir silah olarak yetiştirdiklerini her seferinde yüzüme vurduklarından, beynimi öyle empoze etmiştim. Ama günün sonunda bende bir insandım. Bunu unutsam da bağışıklığım ara ara hatırlatıyordu.

Düşünürken bakışlarım Demir’in üstünde oyalanmıştı. Bunu gören Suelen “Tam 3 gündür gündüzleri Karun’u konuşturmak için neler yaptığını görmeliydin Alaca. Karun’a o kadar çok işkence yaptı ki az kalsın ölüyordu. Usta son çare Demir’e yasak koydu. Artık Karun’un yanına yaklaşamıyor. Geceleri ise soluğu burada aldı. Saatlerce başında bekledi. 3 günün sonunda burada, yanında uyuya kaldı. Alaca, Demir sana çok değer veriyor. Hatta bana sorarsan o sana aşık.” Göz kırpıp “Senin de ona karşı boş olmadığını adım kadar iyi biliyorum.” Dediğinde kızardığımı yanan yanaklarımdan hissetmiştim. Bu sözler kalbimin ritmini değiştirmişti. Ki bunları söyleyen Demir bile değildi. Birgün Demir’in ağzından duyarsam kalpten bile gidebilirdim. Suelen’ın odadan çıktığını bile fark etmemiştim. Artık Demir ile tek kalmıştık.

Düzenli nefes alışverişi derin bir uykuda olduğunu gösteriyordu. Dağınık saçları her zamanki gibi güzeldi. Normalde sinek kaydı tıraşı olurdu. 3 günde sakalları belirgin bir hal almıştı. Göz altları kızarık ve mordu. Gerçekten 3 gün boyunca hiç uyumamıştı.

Kapıyı açıp, içeri dalan Erkut “Bizim suç makinası uyanmış. Gün-“ diye bağırıp uyuyan Demir’i gördü. Erkut’un ardından Dora, Belgin ve Yiğit Efe girdi. Erkut, Demir’in yanına gelip omuzlarından sarstı. “Uyuyan güzel kalk artık. Bak Alaca bile uyandı!” diye bağırınca Demir irkilerek uyandı.

Demir doğrulup, sırtını esnetirken. “Sesine sokayım. Dayak arsızı bok tanesi.” Diye söylendi. Ve oldukça haklıydı. Bakışları beni bulunca gülümsedi. “Uyanmışsın. Nasıl hissediyorsun? Ağrın falan var mı?” kafa sallayıp ağrım olmadığını söyledim.

KARMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin