Virüs 691

Bölüm 20 : 39 Saat 22 Dakika

Hızlı hareketlerle toparlandık. Radyo yayınının doğru olduğuna inanmıştım. Arabalara atlayıp Şile'ye doğru ilerledik.

Şile'ye sonunda gelebildik. Arabalar zaten hızlı olduğundan çok fazla zamanımızı almamıştı. Hemen marina aramaya koyulduk. Kısa bir süre sonra Yankı arabayı sağa çekince bende arabayı durdurdum.

Marinada çok güzel gemiler vardı. Yankı son model bir sürat teknesine atladı. Bizde arkasından bindik.
"Radar bile var. " dedi Ertuğrul.
" Aynen" dedim.
Yatı Yankı sürüyordu. Yanında Ertuğrul vardı, Aslıhan le ben de arkada oturuyordum. Gözlerimi kapattım ve kısa bir süre uykuya daldım.

Uyandığımda hava kararmıştı.
"Nerdeyiz?" diye sordum. Yankı teknedeki haritayı çıkarıp kısa bir süre baktı.
"Sanırım Bartın'ın oralardayız, tam emin değilim. " dedi.
Sırtımı yaslayıp ayaklarımı ileri uzattım. Sağıma bakınca Aslıhan da uyuyordu. Kafamı sola çevirip dalgalı Karadenize baktım. Tam o sırada Ertuğrul 'Bakın!" deyince eliyle gösterdiği yere baktık. Yarısı yatık dev bir yat vardı. Ve yarım düzine de yaratık eğilmiş - sanırım- insan yiyorlardı. Kafalarını birden içinde bulunduğumuz tekneye çevirdiler. Tüylerim diken diken oldu.
"Buradan bir an önce gidebilir miyiz? " diye sorunca
" Tabii ki. " diye cevap verdi Yankı, ve sürat teknesinin hızını daha da arttırdı.
Artık teknede bir yere tutunmadan hareket edinmiyordu. Dalgalar yüzünden tekne çok sarsılıyordu. Aslıhan'ı uyandırdım.
" Nerdeyiz? " diye sorunca kafamı Yankı'ya çevirdim.
" Kastamonu civarlarındayız. " diye yanıtladı Yankı. Ellerimi sıkıca güverteye tutup zamanın geçmesini bekledim.

Yankı " Giresun sularındayız. " deyince kafamı kaldırıp cevap verdim.
" Ne yapıcaz, Rize'ye mi yoksa havaalanına mı? "
" Rize' ye gidebiliriz 1 günümüz daha var, havaalanında bekleyebiliriz de. "
" Oylama yapalım. "
" Tamam. " dedi Yankı.
" Rize'ye gidelim diyenler? "
Yalnız Ertuğrul elini kaldırdı.
" O zaman havaalanına. " dedi Yankı.

Tahmini olarak Trabzon Yomra'ya gelince Yankı tekneyi kayalıklara doğru götürdü ve sahilde durduk. Sırayla tekneden indik. Yürüyerek otobana çıktık. Bırada İstanbul dan daha çok yaratık vardı. Hemen kenarda duran bir araba bindim, çalışıyordu. Yanıma da Yankı bindi. Herkes arabaya binince arabada bulunan ekranı kırık navigasyondan havaalanına doğru ilerledik.

Havaalanının terminal kısmına gelmiştik.
"İçeri girmek pek mantıklı olmaz, hem silahlarımız da yok." dedi Yankı. Haklıydı silahlarımızı son model araçlarda bırakmıştık gerçi kurşunları da azdı ama blöf için işe yarayabilirdi. Neyse ki belimde olan bıçağım hala sağlamdı.
"Bence de. " deyince Ertuğrul karşı çıktı.
"Peki burada ne yapıcaz?" diye sorunca Aslıhan bize yolun kenarında duran taxi durağındaki kulübeyi gösterdi. Ertuğul sinirle kulübüye girdi ardından da biz. Sanırım yarın geceye kadar burada vakit geçirecektik. Bir koltuk bulup oturdum ve uyumaya çalıştım. Zaten akşam oluyordu, gözlerimi açıp kulübedeki saate bakıp gözlerimi tekrar kıstım, saat akşam 7ydi. Kısa bir süre sonra uykuya daldım.

Uyandığımda saat 3 dü daha gelmelerine yaklaşık 9 saat vardı. Sırtımı koltuğa daha da yaslayıp tekrar uyumak istedim.

Gözlerimi tekrar açtığımda saat 10 du 2 saat kalmıştı. Bu sefer uyumayacaktım, zaten uyumaktan gözlerim şişmişti. Masada duran nerdeyse 1 ay önceki Fanatik gazetesini aldım ve okumaya başladım.

Gazeteyi masaya bıraktığımda herkes başka birşeyle uğraşıyordu, Aslıhan tırnaklarıyla uğraşıyordu, Ertuğrul camdan dışarı bakıyordu, Yankı ise yere bakıp bir şey düşünüyordu. Saat 12 olmuştu, hareket etmiş olmalıydışar. Dışarı çıktık ve onları beklemeye koyulduk.

Bir zaman sonra yolun karşısından bir sürü far ve lastik sesleri geldi. Bir zaman sonrada 2 Hummer 1 Man marka kasası açık tır ve birde Ford Ranger gelip önümüzde durdu. Öndeki Hummer dan bir erkek indi yaşı en fazla 30 du. Arkasındaki Hummer dan ise genç bir kız indi. Tırdan ve Ranger dan bir sürü 7 den 70 e insan indi.
"Aranıza 4 kişi daha alabilirmisiniz? " diye sorunca öndeki adam güldü ve
" Adım Han memnun oldum. " dedi.