Koşup durmaktan çok yorulmuştum ve nefes almakta güçlük çekiyordum. ''L-loke.. Lütfen..Çık..Ortaya. Dışarıda kalmak sana da zarar veriyor.. Loke!''
Olduğum yere çökerek, ağlamaya başladım. "Bunu neden yapıyorsun Loke. Neden yapıyorsun..."
"L-lucy?" Ses önümde ki ağacın arkasından gelmişti. Ayağa fırlayarak oraya koştum. Loke, sırtını ağaca dayamış, zorlukla nefes alıyordu.
"H-hey merhaba, sarışın."
Ne yapacağımı bilemez halde boynuna sarıldım. "Aptal! Bir ruh anahtarını nasıl kaybedebilir? Beni çok korkuttun! Sana bir zarar gelebilirdi! Ölebilirdin!"
O da bana sarıldı. "Ü-üzgünüm. Seni endişelendirmek istememiştim."
Ona daha da sıkı sarıldım. ''Eğer başına bir şey gelseydi çok üzülürdüm. Bir daha habersiz hiçbir yere gitme, Loke. Lütfen!''
Saçlarımı okşadı. ''Söz veriyorum. Bir daha senden habersiz nefes bile almayacağım.'' Göz kırparak sırıttı. ''Anlaştık mı?''
Ayağa kalkarak, nazikçe onu da kaldırdım. 'Nereye gidiyoruz?'' Hiçbir fikrim yoktu. Önümde ki iki yola baktım.
''Bilmiyorum. Sanırım kaybolduk.'' ''Kuzey yoluna ne dersin? Sanırım beyaz saçlı kız oradan gelmişti. Demek ki o yöne gidersek bir yerlere çıkabiliriz.''Haklıydı. Kuzey yoluna girdiğimizde beyaz saçlı kızı nereden bildiğini düşündüm. Biz savaşırken izlemiş olmalıydı. Birkaç dakika yürüdükten sonra, dinlenmek için durduk. Loke bir ağacın altına oturmuştu. Bende ayakta dikiliyor, ne yapmamız gerektiğini düşünüyordum.
"Anahtarım hiç kaybolmadı."
Ona baktım. "Ne?"
Ayağa kalkarak, bana yaklaştı. ''O her zaman buradaydı.'' Eline aldığı anahtarı salladı.
''A-ama anlamıyorum! En başından beni mi kandırıyordun?!'' Kahkaha atmaya başladığında geriledim.
''Loke'nin seni kandırabilecek durumda olduğunu sanmam. Onu en son gördüğümde ''Lucy, Lucy'' diye ağlıyordu.''
Korkuyla gerileyerek, kaçabileceğim bir yer aradım. Köşeye sıkışmıştım.
Bana daha çok yaklaştı. ''Eh. Aslında bu görüntüden sıkıldım.
''Değiş! Orijinal Form!''
Karşımda duran kişi benim yıldız ruhum değildi. Sesi değişerek inceledi. Bedeni kadın şekline girdi. Kadın uzun kızıl saçlarını örmüş, bana psikopatça sırıtıyordu. Saçlarını savurdu. ''Nasıl ama! Sevdin değil mi, Sarışın? Ah siz insanlar! Sizleri kandırabilmek ne kadar kolay bir bilseniz!''
Ağlamak istiyordum. Deli gibi bağırmak. ''Loke'ye ne yaptın!''
Kahkaha atarak, gözlerini kıstı. ''Onu kopyaladım. Hemde her şeyiyle. Bak görüyor musun?''
Elinde Loke'nin altın alevleri belirmişti.
''Sahip olduğun yıldız ruhu tarafından öldürülecek olmak, nasıl bir his Sarışın?''''Loke bana bunu asla yapmazdı! Kes şunu!''
''Ona kendin söylemek istemez misin? Ah Loke! Lütfen öldürme beni! Hadi ama. Oynamak istiyorum. Oyna benimle." Gülerek daha fazla yaklaşıyordu. Bende geriliyordum.
''Bunu Loke'ye nasıl yapabildin! O asla senin gibi birine yenilmezdi!''
''Yenilmedi zaten.''
''Ne!'' Hiçbir şey anlayamıyordum.
''Sen burada olmasan da seni kopyaladım. Seni kurtaramayacağını anlayınca nasıl ağladığını, bağırıp çağırdığını bir görmeliydin! O gözyaşlarını bir daha görebilmek için neler vermezdim.''
Karşımda nasıl bir yaratık duruyordu! Bunu Loke'ye nasıl yapabilmişti Dehşetle ona baktım. "Bunu nasıl yapabildin! Onunda duyguları var!"
Elinde ki alevi söndürerek gözlerini bana dikti. 'Ona katılmak ister misin? Eminim seni gördüğüne çok sevinecektir.''
Yer sarsılmaya başladığında düşmemek için ağaca tutundum.
''Neler oluyor!'' "Demek işleri bitti! Bende seni alıp gitsem iyi olacak!"
Yere eğilip, kolumu tuttuğunda acıyla bağırdım.
"Kes sesini!"
Virgo! Onu çağırabilirdim!
''Virgo!''
Anahtarlarım titreşti. ''Hey! Ne oluyor?!''
Kızıl saçlarını savurarak acımasızca kahkaha attı. ''Onları çağırmak için uğraşman boşuna. Şu an biraz meşguller.''
*O sırada Yıldız Ruhu Dünyası*
"Virgo!" Lucy-san beni çağırıyor! Geliyorum Hime! Tam kapımı açmış, yardıma gidecekken, aniden yer sarsılmaya başladı. Savrulmamak için kayaya tutunmuştum. Plue'da yanıma gelmişti.
"Plue! Plue! (Neler oluyor?) Ona sarılarak başımı salladım. "Bilmiyorum."
Tam o sırada Aries koşarak geldi. "Virgo-san! Demek buradaydın! Sumimasen!" "Neler oluyor Aries?" "Bilmiyorum, Sumimasen. Ama Lucy-san'a ait olmayan yıldız ruhları arkada ki taşları yıkıyor!" Korkuyla, ona baktım. "Eğer orası yok olursa Lucy-san'a yardıma gidemeyiz!"
***
Kadın iki kolumdan tutarak beni yerde yüz üstü sürüklüyordu."Bırak beni!"
Tırnaklarımı koluna batırıyor, kurtulmak için debeleniyordum. Bileklerimi daha sıkı tuttuğunda dişlerimi sıktım. Kesin iz kalacaktı. Tam o sırada bir boşluk bulup, elini var gücümle ısırdım. Acıyla beni geriye fırlatmıştı.
"Seni lanet olası!"
Öfkeyle bana döndüğünde, tüm gücümle "Gray!" diye bağırdım. Beni duyamazdı belki ama denemeye değerdi. Kadın anahtarlarımı çekip aldıktan sonra bana güçlü bir tokat attı.
"Kapa çeneni!" Sanırım dudağım patlamıştı. Anahtarlarıma sinsi bir bakış attı. "Onları kıracağım! Hepsini teker teker kıracağım!"
Korkuyla başımı salladım. "Hayır! Dokunma onlara!" Yaşlar görüşümü bulanıklaştırıyordu. Aries'in anahtarını tam kıracakken var gücümle bağırdım.
"Hepinizi serbest bırakıyorum!"
Anahtarlar itiraz edercesine titredi ve altı ışık parlayarak yok oldu.
Gülümsedim. "Artık özgürsünüz."
Kadın üstünde ki şoku attıktan sonra, öfkeyle bana bir öncesinden daha ağır bir tokat attı. Öyle ki bilincimi kaybedip, yere çakılmıştım. Hatırladığım tek şey kadının boğuk sesiydi.
''Zihin Kapanı!''
'Lucy! Seni özledik. Gray?
"Cezalandırma zamanı mı, Hime? Virgo?
"Merhaba." N-natsu?!
"Özür dilerim Lucy, özür dilerim..." Loke..
Burukça gülümsedim. En azından arkadaşlarımı kurtarabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha ve Kitapkurdu (Fairy Tail GaLe/GajEvy FanFic)
FanfictionBir metal gibi sert acımasız prens Gajeel. Bir melek gibi gittiği her yere şans getiren Levy. Hırsız bir gezgin ve büyük bir görevi olan Natsu. Ailesinde ki tek yıldız ruhu büyücüsü Lucy. Kralın korumalığını üstlenen Binbaşı Erza ve gizliden giz...