Bölüm 8: Çilek Kırmızı ve Safir Mavi

488 52 48
                                    

YN: Medya çok hoşuma gitti ^^

"Geç kaldım! Ah lanet olsun!" Son hızla merdivenleri ikişer ikişer çıkıyordum. Etrafta ki tek tük insanlar endişeyle bana bakıyordu.

"Neredeydi bu oda! Geç kalırsam her şey berbat olur." Koridorlarda dengemi sağlamaya çalışarak sola döndüm. Tahta büyük kapı aniden karşıma çıkmıştı.

Sevinerek ellerimi yumruk yaptım. "Sonunda!" Nefes nefese kapının koluna asılıp hızla çektim.

***3. Kişi
Genç kız nefes nefese kapıya asılarak aniden açtı. Içeride ki loş ışık dışarıya taşmıştı. Gülerek içeri girip eğildi. "Kralım! Geç kaldığım için çok ama çok üzgünüm!"

Ona bakan beş yüz donup kalmıştı. Bir anda etrafına insanlar doluştuğunda, şaşırarak geriledi. "Erza-san! Ne bu haliniz. Iyisiniz değil mi!"

Yüzüne soğuk bir şeyler değerken, gözleri ona endişeyle bakan mavi saçlı adamla buluştu. Belli belirsiz gülümsedi ona. Adam birkaç saniye anlamlı gözlerini kadına dikerek başını eğdi.

Kadın yanına gelip ona sarılmasını tüm kalbiyle istedi. Ama yapamayacağını ikisi de biliyordu. Onun yerine bir süre daha ona bakıp, onunla ilgilenen insanlara döndü.

***
Kraldan bir kez daha özür dilemiştim. Gözlerini sinirle bana dikti. "Yeter bu kadar Erza-san! Hayatında sadece birkaç kez geç kaldın ve ben bunların önemli olmadığını sana sayısız kere söylemedim mi!"

Sonunda pes ederek gülümsedim. "Ah tamam! Sadece küçük bir kaza yaşadım ve biraz geç kaldım. O yüzden her tarafım un ve çilekle kaplıydı."

Ufak bir kahkaha attı. "Çileklerle başının dertte olduğunu tahmin etmeliydim! Toplantının büyük bir bölümünü kaçırdın ama Jellal-san sana özet geçebilir."

Sinsi sinsi sırıtarak ayağa kalktı. "Ona seni bulmasını söylerim. Nasıl olsa boş zamanı var." Yanaklarımın yandığını hissediyordum. Kalbim şakaklarımda atmaya başlamıştı.

Göğsüme çaktırmadan bir tane vurdum. "Sana böyle atmamanı söylemiştim! Neden böyle yapıyorsun ki!" Kral ağır adımlarla kapıya yöneldi.

"O seni bulur. Erza-san suçu kendinize atmayın lütfen." Odadan çıktığında utançla yere çöktüm. "Tanrım! Aşk neden en alakasız kişileri seçiyor ki!"

***
Sıkıntıyla bahçede volta atıyordum. Erza geç kaldığında ona birşey olduğunu zannetmiştim. Üstü başı çilek ve un kaplı geldiğinde yanına ulaşıp ona sarılmamak için kendimi zor tutmuştum.

Ah! Ne olurdu da bir kere sarılsaydım. Başımı iki yana salladım. Saçmalıyorsun Jellal!

Ufak tefek elçi hızla yanıma koştu. "Jellal-san!" Ona baktığımda hızlı eğilerek beni selamladı. "Evet ne vardı Coco?"

"Kral sizden Erza-san'a toplantıyı anlatmanızı istedi. Biliyorsunuz geç kalmıştı." Aklıma Erza'nin unla kaplanmış suratı gelmişti. Sinirle soludum.

"Evet?" "Yani kabul ettiniz!" Zıplayarak ellerini çırptı. "Bu harika! Bu sıralar kendisi boş. Istediginiz zaman gidip rapor verin!" Mutlulukla içeri fırladı. Arkasından bakakalmıştım.

Bir dakika! Ne ben! Ben az önce neyi kabul ettim!

***
Yastığa başımı koyduğumda, Jellal'ın bakışlarını hatırlamıştım. Gözlerimi kapasam dahi orada kalmaya devam ediyordu. Yok olmuyordu. Bir yere bakmaya çalışsam hemen aklımda beliriyordu.

Yastığı yumrukladım. "Neden!" Bir kez daha gözlerimi sımsıkı yumdum. Mavi gözler dimdik bana bakmaya devam ediyordu.

Dayanamayarak sinirle soludum. Uyumaya ihtiyacım vardı. Gözlerimi tekrar kapadım ve bugün tanıştığım Mirajane ve çocukları düşündüm.

***
Rüzgarda dalgalanan mavi saçları, yüzünü kapatmıştı. Aniden bana baktığında, kızararak başımı öne eğdim. Ellerimi tutarak o kelimeleri söyledi "Ben, nişanlıyım Erza."

Birden neye uğradığımı şaşırarak yatağımdan fırladım. Saat üçü geçiyordu. Gördüğüm rüya tekrar belirdiğinde ne olduğunu anlamaya çalıştım. Jellal neden benim rüyamdaydı?

Rüyamda görmem için onu düşünmem lazımdı. Düşünüyor muydum yoksa? Yo. Yo. Hayır. Saçmalama Erza! Düşünüyor olamazdım. Ter içinde kalmıştım ve camdan giren soğuk beni üşütüyordu.

Birkaç saniye daha oturmaya devam ettim ve camı kapamaya kalktım. Cama yaklaştığımda, dışarıdan fısıltılar geliyordu. Biri kavga ediyordu sanırım. Diz çökerek camdan dışarısını gözetledim.

Pelerinli biri bahçede volta atıp, kendiyle kavga ediyordu. "Ne yapıyor bu?" Biraz sonra yere çöktü ve kapuşonunu çıkardı.

Aniden kalbim sıkışmıştı. "Jella-l?" Beni duymuş gibi hızla sağına ve soluna baktı. Camdan uzaklaşıp halıya çöktüm.

Neden onu her gördüğümde ağlayacak gibi oluyordum? Biraz daha olduğum yerde bekleyerek tekrar cama yaklaştım. Oradaydı. Hala yerde oturuyordu.

Başımı kollarıma yasladım. Durduğu yerde karanlıkta duran Jellal'a bakıyordum. Neden aşk böyle birşeydi? Beş metre ötede nefes almasına rağmen ona bakmam bile çok zordu.

Acaba o da benim şu an hissettiklerimi hissetmiş miydi? Acı acı güldüm. Hissetmiş olmasa kendiyle kavga eder miydi?

Ona bakmaya devam ederken hızla kalktı ve koşarak içeri girdi. Arkasından bakakalmıştım. Bir süre daha kaldıktan sonra camı kapatarak yatağa girdim.

***
Dışarıdan boğuk gürültüler geliyordu. Başımı yavaşça çevirip cama baktığımda sabah olmuştu
Dışarıda nöbetçiler yer değiştiriyor olmalıydı. Zaman nasıl bu kadar çabuk geçmişti?

Uykusuz bir halde yataktan kalkarak ağır zırhımı giydim. Kapıdan çıkarken moralim çok bozuktu ve bana selam veren birkaç kişiyi görmemiş gibi yaptım. Onlar da peşimden bakmıştı.

Merdivenlere yöneldiğimde sessizce çıktım. Ruh gibi dolanıyordum. Mavi saçlar görüş alanıma girdiğinde gözlerimi yavaşça ona diktim ve tekrar yürümeye başladım.

Bir şey kolunu tutup beni geri savurmuştu. Şaşkınlıkla beni tutan kola sonra da sahibine baktım. Jellal? Hala boş boş ona bakıyordum. O ise kızgınlıkla kolumu bıraktı.

"Nerelerdeydiniz Erza-san?" Başımla selam verip sağından geçtim. Bu sefer daha güçlü tutup beni duvara savurdu.

Sonuna kadar açılmış gözlerimi ona diktim. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz Jellal-san?" Bir süre sonra yaptığını anlamış ve kolunu bırakmıştı. Ama hala bana bakıyordu. "Benimle oyun oynama Erza!"

"Sizinle oyun oynamak mı?" Sinirle saçlarını karıştırdı. Hızla sağına soluna bakıp beni duvarın kenarına çekti. Kalbimin hızlandığını hissettim. Yüzüm yanıyordu.

"Hala resmi mi konuşuyoruz? Biliyorsun..." Hızla sözünü kestim. "Neyi biliyorum Jellal! Kral'ın güvenilir iki adamıyız. Aşk görevden sonra gelmeli."

Sinirle elini duvara vurduğunda sıçradım. "Kolay mı sanıyorsun! Aynı ortamda seninle karşılaşır karşılaşmaz aynı şeyleri bin defa hissetmek kolay mı sanıyorsun!"

Kolunu tuttum. "Benim için...bunları hissettiğini bilmiyordum." Bir şeyler geveleyerek başını önüne eğdi.

Soluma geçip bir anda bana sarıldığında öylece kalakaldım. Hiçbir şey yapacak durumda değildim ve sonunda bende ona sarıldım.

Bir süre sonra benden ayrılıp arkasını döndü. "B-ben bunun için teşekkür ederim. Gidebilirsiniz Erza-san." Başımla selam verdim.

Kral'ın odasına çıkarken omzumun üstünden ona bakıp gülümsedim. "Bende Jellal. Bende teşekkür ederim."

YN: Şöyle bol bol Jerza sahnesi yaptım! *-* Bölümün adıyla yeni bir "Jerza" FanFic yazmaya başladım. Bu gün yarın yayınlarım ^^ Eğer o hikayede olmasını istediğiniz karakter ya da çift varsa paylaşmaktan çekinmeyin lütfen! :)

Ejderha ve Kitapkurdu (Fairy Tail GaLe/GajEvy FanFic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin