4.Bölüm - Siyahın Ters Yüzü

8K 410 165
                                    


Babasından nefret ediyordu. Onun kanından olmaktan da nefret ediyordu. Karanlık sanatlara ilgisinden, büyük emellerinden... Öyle uzun bir listeye sahipti ki nefret ettikleri, bazen bazılarını unutuyordu. Alice, oturduğu ağacın gövdesine yavaşça başını yasladı.

Normal bir cadı olmayı ne çok isterdi oysa ki. Ailesi ile büyümeyi, sevilmeyi, şımarmayı. Bir kardeşi olmasını, normal biri olmayı. Sadece genç bir kız olmayı. Bir prensesten çok sıradan bir öğrenci olmayı. Herkesin ondan korktuğu için saygı göstermesi yerine tanıdıkları ve içini bildikleri için sayıp sevmesini ne çok isterdi... "Bu liste uzar gider Alice." diye mırıldandı ve gözlerini kapattı.

"Ne listesi o?" Alice olduğu yerde zıpladı ve refleksle asasına sarıldı. Ama Regulus Black sadece gülümsedi ve oyuncu bir tavırla ellerini havaya kaldırdı. "Sakin ol! Benim sadece."

Alice, gevşeyip elini asasından çekti ve gülümsedi. Regulus Black. Bir alt sınıfındaki, asil Black ve babasının yolunda ilerlemeye kararlı bir başkası. Ama yine de Regulus'u severdi. Özellikle Gryffindor olan abisi ile karşılaştırınca çok severdi.

"Selam Regulus."

"Merhaba Prenses." Regulus gülümserken, Alice gözlerini devirdi. "Lütfen, başlama."

Kızın yanına otururken mırıldanmıştı. "Gerçekler biliyorsun." Alice iç geçirdi ve 'Maalesef.' diye düşündü. "Ee, söyle bakalım ne listesi yapıyorsun?"

"Çalışmam gereken konuları listeliyordum." Alice rahatlıkla söylediği yalana bir gülümseme ekledi. 

Küçük Black kaşlarını çattı. "Gerçekten Alice? İlla şifacı olacak yani? Önünde o kadar seçenek ve-"

"Asla!" kızın hiddetle sözünü kesmesi ile sustu. Onu kızdırmaması gerektiğini biliyordu ama aklındakileri söylemeden de duramıyordu. "Şu konuları açma Regulus." Alice daha sakince cevapladı ama hala gergindi. "Beni gerdiğini biliyorsun."

"Anlamıyorum-" kafasının karışık olduğunu görüyordu.

"Anlayamazsın da. Benim yerimde olmadıkça da anlayamayacaksınız." konuşmanın nahoş bir hal alacağının farkındaydı, bunun için erken bitirmeye karar verdi. "Bir kaç işim var, okula dönüyorum." Ayağa kalktı ve üstünü silkeledi. "Yemekte görüşürüz." 

"Görüşürüz." diye mırıldandı Regulus. Alice başını salladı ve geriye dönerek şatoya yürüdü.

---

Sirius Black, kendisi gibi hala şaşkın olan James ile ortak salonlarına gidiyordu. Yol boyunca ikisi de olanları kafalarında tartarken, Sirius hala ela gözleri bir anda pırıl pırıl yaşlarla parlayan Alice'e daha çok ağırlık veriyordu.

Merdivenlere geldiklerinde James Potter daha fazla dayanamadı. "Bu da neydi böyle?"

"Hiç bir fikrim yok dostum." dedi Sirius başını sallayarak. Ve ilk kez bir fikri yoktu.

James parmakları ile olanları sıraladı, "Cadı bizi uyarıyor. Sana saldırıyor ama aynı şekilde büyü gelmesini engelliyor. Bu nasıl bir Slytherin?" James'in, Alice'i kısaca özetlediği cümlelere hak verdi Sirius. Eksiği vardı fazlası yoktu.

James göz ucuyla en iyi arkadaşına baktı. "Ayrıca bir ara o da senin çekim gücüne kapıldı sandım Pati." 

O eski haylazlığına çabucak dönerken Sirius aptalca 'Ha?' Demekle yetindi. James geri dönüp hala merdiven başında bekleyen çocuğa baktı. "Yani o kadar yakındınız ki her an o tapılası dudaklarına yapışacak sandım!" tapılası dudaklarına derken sesini kız gibi inceltti, ardından dudaklarını kısa bir an büzüp uzattı. Sirius alayla gülümseyip, saçlarını geri attı. Kendisine gelirken merdivenleri çıkıp en yakın arkadaşının yanına geldi.

Slytherin PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin