43. Bölüm - Bahar Yağmurunda Neşe Var

1.7K 106 47
                                    

30 Mart 1978 - Perşembe

Martın kasvetli havası Alice'in boğulmuş ruh halini daha da boğuyordu.

Soğuk, taş koridorlarda yürürken yüzünü buruşturdu. Baharı, hatta hepsinden öte yazı özlemişti. Biraz güneşe, güzel havanın getirdiği neşeye ve en çok umuda ihtiyacı vardı.

Ellerini bol hırkasının ceplerine soktu ve adımlarını hızlandırdı. İki gecedir iyi uyumuyordu. Zaten bölük pörçük olan uykularından verim aldığı söylenemezdi. Her sabaha daha da yorgun uyanıyordu.

Yavaşça esnerken elinin arkasıyla dudaklarını örttü. Şu bankta kıvrılıp uyuyabilirdi aslında. Ama son boş günlerini uyumak yerine, sınava ve yakalaşan dışarı hayatına adapte olarak geçirmek istiyordu.

Dışarısı.

Şimdi uykusu kaçmıştı işte.

Nefesini dışarı verdi ve adımlarını hızlandırdı. Büyük Salon'a çabuk gitmek istiyordu. İnsanlar etrafında olduğunda düşünmesi azalıyordu en azından.

Koridoru hızlı hızlı geçerken karşıdan gelen okul müdürünü fark etmemesi olanaksızdır. Zira, Albus Dumbledore tüm bu kasvetli havaya rağmen güzel bir mor cübbe ile okulun her köşesinden fark edilebilecek durumdaydı. İpek kumaş arkasında salınırken Alice gülümsemesini bastıramadı.

"Günaydın Profesör."

"Günaydın Alice." Dumbledore yanıbaşında durdu ve ona gülümsedi. "Umarım tatilin iyi geçiyordu."

Mükemmeldi. "Değerlendirmeye çalışıyorum efendim." onu en son ne zaman gördüğünü anımsamaya çalıştı. "Uzun zamandır yoksunuz?"

Bu bir belirteçten ziyade soruydu. Dumbledore usulca gülümsedi. "Merak etme. Sadece Bakanlık işleriyle uğraşıyordum." elini salladı. "Yetişkin olmak çok zevkli değil."

Alice iç geçirdi. "İçinde bulunduğumuz durumda, genç olmakta zevkli değil."

Dumbledore okulda olmasa bile bir gözü her zaman onun üstündeydi. Bunu yapamasa bile, kızın ne düşündüğünü, neler düşündüğünü tahmin edebiliyordu. Dışarıda bir savaş vardı ama Alice Riddle da kendi içinde bir savaş veriyordu.

"Bu söylediğine üzülerek katılıyorum ne yazık ki." elini onun omzuna koydu. "Ancak bir kaç ay daha sen bir öğrencisin. Bu günlerinin ve zamanının tadını çıkarmalısın."

Alice dudaklarını büzdü. "Dışarıda bunca şey olurken mi?" başını salladı. "Üzgünüm Profesör Dumbledore ama bizi neyin beklediğini bilirken bunu yapmam çok zor."

Belki bir kaç dakika mümkündü belki bir kaç saat. Sirius ve diğerleri ona ne kadar dil dökerse döksün, düşünceler onları kapattığı yerden sızmayı başarıyordu. Alice'in tüm gelecek planları, iş ve yetişkin hayatı üzerine değil; dışarıda verilecek savaş ve olabilecek bütün kötü şeyler üzerine ilerliyordu.

"Bunun için hazırlandığını biliyorum." Dumbledore geldiğinin ters yönüne döndü, yavaş yavaş yürümeye başladığında Alice'de ona ayak uydurdu. "Herkes bunun için hazırlanıyor."

Sessizliği tercih etti. Kafasının içi yine de yangın yeriydi. Dumbledore'un mavi gözleri aynı sessizlikle onu izledi.

Uzun geçen bir kaç saniyenin ardından "Belki bunu sana şimdi söylememem gerek." Yaramaz bir çocuk gibi dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Lütfen bundan Minerva'ya bahsetme, kesinlikle onaylamayacaktır."

Alice kaşlarını çatarak ona döndü. "Neyi?"

"Bir savaşa girdiğimiz konusunda haklısın Alice. Ama biliyorsun ki, hiç birimiz sessizce oturup bunun sonunu beklemeyeceğiz." durdu ve bedenini tamamen genç cadıya çevirdi. "Sana, savaşmaya gönüllü insanlar olduğunu söylemiştim."

Slytherin PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin