"Sirius." diye tekrarladı genç kız kaçıncı olduğunu bilmeden. Ancak karşılık olarak bir gülüş geldi.
Gryffindorlu oğlan akşam ona bir süprizi olduğunu söylemiş ama asla ipucu vermemişti. Aynı şeyi James'de Lily'e yapmıştı. İki kız ne kadar uğraştılarsa da oğlanların ağzından tek kelime alamamışlardı.
İşte şimdi Sirius, hava kararmaya yüz tutmuşken onu bahçeye çıkartıyordu. Ve ısrarla yine bir şey söylemiyordu.
"Gerçekten çok sabırsızsın." Alice bilmiyor olmaktan zaten fazlasıyla gergindi, birde şimdi bu laf kalabalığını dinliyordu. Dirseğini hızla geriye itti ve boşluğuna vurdu. Sirius'a pek etki etmedi.
"Bana laf yetiştirmeyi bırak da nereye gidiyoruz, söyle artık Black!" Sirius Black havlarcasına güldü ve kızın elini bırakıp hızla beline sarıldı. Alice'in dudaklarından minik bir çığlık dökülürken, bir kaç saniye içinde kendini yeniden yerde bulmuştu. "Ne yapıyorsun?"
"Sevgilimin merdivenlerden düşmesine izin mi verseydim?" Alice'in o an aklından birçok lanet sıralanıyordu, ancak yapmadı. Sirius'un sürprizini bozmak istemiyordu. Sevgilisinin kollarından sıyrıldı. "Kendim inebilirdim herhalde!"
Sirius cevap vermedi. Onun yerine hızlı adımlarla yürüyordu ve Alice'in de geleceğini biliyordu. Alice gözlerini kısıp ardından baktı bir an için.
"Lanet köpek!" diye tısladı ve o da hareketlendi. Ancak onun adımları koşmaya ayarlanmıştı. Kendisinin iki adımı, erkek arkadaşının bir adımına eşti. Sirius arkasındaki adım seslerini duyunca sırıttı ve ıslık çalarak ilerlemeye devam etti.
Şamarcı Söğüt'e yaklaşınca aniden durdu. Alice ise söylenmekle meşgul olduğunu için biraz geç durdu ve Sirius'a çarptı. "Ne oldu, niye durduk?"
Sirius dönüp sevgilisini yanına çekti ve elini omzuna doladı. "Kuyruk'u bekliyoruz." bir ıslık çaldı. Bir kaç dakika sonra ilerideki çalılıkların oradan ufak bir siluet hareketlendi. Peter Pettigrew tamamen görüş alanlarına girdiğinde Alice hiç bir şey anlamamıştı. Sürpriz neredeydi?
Peter bir anda ufalıp şekil değiştirirken kız hala bir şey anlamamıştı. Minik fare gecenin karanlığında kaybolduğunda Alice şaşkınca sevgilisine döndü.
Neler çeviriyordu? O bu kadar sessiz ve sır küpüyken bir şeyler yapınca, asla iyi sonlanmıyordu. Sirius ise sevdiği kızın birçok soruyla boğuştuğunu görüyordu ve doğrusu oldukçada eğleniyordu. Sorularına cevap verecekti ancak her şeyin sırası vardı.
Uzanıp elini tuttu. Onu Şamarcı Söğüt'e çekerken Alice'in tereddütünü hissetti.
"Sirius nereye gittiğimizin farkında mısın?"
"Evet sevgilim."
Tünelleri anımsadı Alice. Remus, Lily ve ona ufak sorununu anlatırken bahsetmişti. Bir tünel vardı. Tam Şamarcı Söğüt'ün altında.
Tereddüt ile duraksadı. Sirius'a güveniyordu. Ona bir şey olmasına izin vermezdi ama bu Gryffindor ekibinin tehlikeli kelimesini anladığını göstermezdi. Her an her şey olabilirdi.
"Bu kadar cesaretsiz olduğunu düşünmemiştim." kız somurttu ve elini çekti. "Gryffindor olan sensin, ben değil." dedi tersçe ve önünde hareketsiz duran ağaca baktı. Nereye gittiklerini bir an önce öğrenmeliydi, yoksa Sirius'u da diğer Çapulcuları da çok güzel lanetlerle ödüllendirecekti. Sirius ise onu şaşırtmanın ve delirtmenin mutluluğunu yaşıyordu. Lakin Alice Riddle'ın son demlerinde olduğunun farkındaydı. Onu daha fazla zorlamamaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Prensesi
Fanfiction"İnsan kim olduğunu seçemez. Ne sen onun kızı olarak doğmayı seçtin, ne de ben bir Black olarak doğmayı." ~Bir Çapulcu Masalı