Karanlık Yükseliyor.
Karanlık Yükseliyor.
Karanlık Yükseliyor.
Alice sanki yazı silinecek ve yerinde 'ŞAKA YAPTIK!' yazacakmış gibi tekrar ve tekrar okuyordu. Ama öyle olmadı.
Başlık tüm dehşeti ile oradaydı ve değiştiğinde ise 'Karanlık Büyücü Dehşet Saçıyor' yazısı beliriyordu.
Birisi eline dokunduğunda Alice gazeteyi masaya bıraktı. Tüm iradesini, masadan fırlayıp kaçmamak için kullanıyordu ama damarlarını yakıp geçen korku her an iradesini yenebilirdi.
"Rengin attı." Jane mırıldandı.
"Evet," Alice ona tısladı. "biraz önce babamın bütün varlığını dünyaya duyurduğunu okudum."
"Ah," dedi William gözleri hala gazetedeyken. "Ben de haberin detaylarını gördün sandım."
"Ne?" Alice tekrar gazeteye hamle etti, Leonardo onu alamadan çekip aldı. Gözleri haberin detaylarını içeren küçük yazılara kaydı.
Bakanlığın bir şeyleri daha fazla saklayamayacağını biliyorlardı zaten. Sadece an meselesiydi. O kadar ölüm, kayıplar, yaşanılan dehşetin patlaması bekleniyordu. Alice kendini hazırladığını düşünüyordu ama görünüşe göre öyle değildi.
Dün gece, tam da onların işaretlerinin yandığı zamanda meydana gelen saldırının detayları kapatılmıştı ancak Alice, ardında gizlenen şeylerin daha büyük olduğunu biliyordu.
Maskeli bir grubun -parantez içinde 'Ölüm Yiyenler' ismini vermişlerdi- Lord Voldemort'un destekçileri olarak bir grup saldırıyı üstlendiklerini ve en büyüğünün, dün gece Bath civarında büyük bir muggle kasabası olan Farvein'e olduğunu belirtiyordu.
Fotoğraf orada çekilmişti.
Karanlık işaret, dün gece olan katliamın zafer işaretiydi.
Ölü sayısının yazıldığı yere gelince Alice mide bulantısının yükseldiğini hissetti. Gazeteyi kendinden itti ve derin bir nefes aldı.
"Alice, herkesin gözü üstümüzde."
"Benimde gözüm ölü sayısında." Alice gazeteyi Barty'nin kafasına vurmak istiyordu.
"Mugglelar-" Rabastan çok fazla konuşamadı Regulus hızlı bir tekmeyi dizine indirmişti. Dudaklarından dökülecek kelimeler, Alice'in öfkesini kusması için olan anahtar kelimeler olurdu.
"Bundan haberiniz yoktu değil mi?"
"Böyle büyük bir saldırıyı bize söylemezlerdi." dedi Leonardo sakince.
"Anlık bir durum olduğuna-" bütün bakışlar Walden'a döndü. Gerisini getirmedi. Bu anlık bir şey değildi. Bu kadar büyük çaplı bir olayın anlık olduğuna onu kimse inandıramazdı.
Ela gözlerini doğruca Gryffindor masasına çevirdi. James bir şey söylüyordu ama Sirius'un gözleri ondaydı. Alice'in çaresizliğini hissedince James'e döndü ve bir şeyler mırıldandı.
James başını salladı ve Remus ile kalkıp Büyük Salon'u terk ettiler. Ardından Sirius da kalktı ama o, arkadaşlarının peşinden gitmedi. Doğruca Slytherin masasına geliyordu.
"Dalga mı geçiyorsun?" dedi Severus iğrenmiş bir ifade ile.
"Bunu yaptığını hiç sanmıyorum." dedi Narcissa, güzel gözleri kuzeninin üstündeydi.
"Kesin tantanayı." Adrian'ın gözleri Gryffindorlu oğlan yerine çaprazında oturan kızdaydı. "Black'e alıştık sanıyordum. Yakında masamıza oturursa şaşırmamız lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Prensesi
Fanfiction"İnsan kim olduğunu seçemez. Ne sen onun kızı olarak doğmayı seçtin, ne de ben bir Black olarak doğmayı." ~Bir Çapulcu Masalı