Temmuz dedim gene ortalarda yokum... Biliyorum biliyorum, özür dilerim! :) Biraz yoğun zamanlardı ve bilirsiniz aksilikler geldi mi üst üste gelir hep... Öhöm çok konuşmuyor ve sizleri bölümle başbaşa bırakıyorum efendim...
Normalde iki part olarak planlamıştım ancak vazgeçtim. Bir bölüm şeklinde yayınlıyorum. İyi okumalar! :)
Slytherin'in güzel kızı aklındaki soru işaretlerine cevap bulmaya çalışıyordu. Adrian ona bir söz vermişse her şekilde tutardı. Ee şimdi ne değişmişti? Cezayı erken bitirmişse bile Alice'in yanında beklerdi. Alice derin bir nefes alıp revirin kapısını itip açtı.
"Adrian?" genç kız fısıldarcasına sormuştu adını. Hastane kanadında birilerinin olma ihtimali vardı sonuçta. Etraf karanlıktı. Görmek için asasını çıkardı ve Lumos diye mırıldandı. Asasını etrafta gezdirdiğinde yatakların boş olduğunu gördü. O zaman daha rahat olabilirdi. Madam Pomfrey'i kaldırmayacak şekilde. "Adrian?" dedi daha gür bir sesle. Oflayarak arkasını döndü ama duyduğu bir tok sesiyle hızla arkasını döndü. Gözleri sesi çıkaran şeyi hemencecik bulmuştu.
Defter. "Defter mi?" dedi şaşkınca. Kendi asasını yukarı kaldırdı. Ve hiç beklemediği bir görüntüyle karşılaştı. Gülse mi yoksa yardım mı etse tereddütteydi. En sonunda dayanamadı ve bir kahkaha savurdu. "Ne. Ne oldu sana?" dedi gülüşleri arasından.
Hayali iple tavana asılı duran Adrian umarsızca çırpıntı ve bir şeyler söylemeye çalıştı ama tek bir kelime çıkmadı ağzından. Alice büyünün dilkilit olduğunu anlaması uzun sürmedi. Asasını salladı ve büyüyü kaldırdı.
"Bir de beni indirirsen sevinirim." Dedi bozulduğunu belli ederek. Alice'in azalan kahkahaları yeniden arttı. Adrian daha da sinirleniyor ve bozuluyordu.
"Asan nerde senin?" dedi kendini biraz toparlayarak.
"Masanın üstünde." Alice dudağını ısırdı ve Adrian'a baktı. "Bende diyorum sen Evans'ın gitmesine nasıl izin verdin."
"Alice!"
"Tamam tamam." tekrar Adrian'a salladı asasını. Genç çocuk yere düştüğünde Alice yeniden gülmeye başladı. Ayağa kalktı ve yanından hiç ayırmadığı siyah defterini aldı.
"Sağ ol." Dedi dişlerinin arasından ve masanın üstündeki asasını aldı. "Hadi çıkalım."
"Hı hı." Alice arkasını döndü ve dışarı çıktı. Adrian da onu takip ediyordu.
Genç kız, Potter ve Black'in yaptığını yanlış bulsa bile onu ikna etmelerine bayılmıştı. Kahkahaları koridoru kapladı bu sefer.
"Alice gülmeyi keser misin?!" Adrian Parkinson her ne kadar prenseslerine ve aşık olduğu kıza bağırmak istemese de yapmıştı işte. Ama Alice ona aldırmıyor ve hala gülüyordu.
"Ne yapayım. Çok komik." Tekrar bir kahkaha savurdu.
---
Ortak salonun önüne geldiklerinde kapı kendiliğinden açıldığında Alice'in dudaklarında güzel bir gülümseme vardı. Adrian ise biraz daha yatışmıştı.
"Selam." Dedi Alice yüksek sesle ve Narcissa ile Katherina'nın yanına oturdu.
"Selam." Diye mırıltılar yükseldi.
"Erken geldiniz?" dedi Bella. Gözleri ikili arasında gidip geldi. Alice'in gülümsemesi büyürken Adrian'ın gözleri ateş saçıyordu.
"Erken mesai." Dedi Alice. Her ne kadar memnun olmasa da yerinde espriydi aslında. Uzanıp masanın üstündeki cadı gündemini aldı. "Adrian ve Evans, pardon." Yeniden kahkaha atarken Adrian bir küfür etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slytherin Prensesi
Fanfiction"İnsan kim olduğunu seçemez. Ne sen onun kızı olarak doğmayı seçtin, ne de ben bir Black olarak doğmayı." ~Bir Çapulcu Masalı