İlk defa sabah çalan alarma küfür etmeden kalktım.Hızlıca banyoya koşup günlük işlerimi hallettikten sonra odama döndüm.Dolabı açıp bakındım.Güzel görünmek istiyordum.Sonuç tabi ki hüsran oldu. Giyecek hiçbir şey bulamayıp asker yeşili pantolonumu ve siyah kazağımı giydim.Ayağıma da siyah botlarımı giyip çantamı alarak evden çıktım.Yürüyerek kaybedecek zamanım yoktu hemen otobüs durağına gittim.Neyse ki kısa sürede otobüsüm geldi de binip okula geldim.Okulun bahçesini gözümle tarayıp Buğrayı göremeyince hayal kırıklığına uğramadım değil tabi.Alt dudağımı sarkıtarak sınıfa çıktım.Saat daha erkendi ve sınıfta 2-3 kız vardı.En arkaya geçip oturdum ve kafamı sıraya gömüp gözlerimi kapattım.Dersim bitince kafeye giderim.Orada bulurum kesin.Bulamazsam arkadaşlarını bulurum telefon numarasını falan alırım.Kafamda hissettiğim acıyla doğruldum.
"Serra sabah sabah salak mısın?"
"Asıl sen salak mısın? Bu saatte senin yeni uyanmış olman lazımdı."
"Ha evet işim vardı."
"Ne işi?"
"Of Serra."
"Tamam istediğin zaman anlatırsın."
"Teşekkür ederim." deyip yanağına sulu bir öpücük kondurdum.Biraz daha sohbet ettikten sonra hoca geldi.Sıkıcı ve saçma geçen dersten sonra hevesle ayağa kalktım.
"Nereye öğlen bir ders daha var."
"İşim var dedim ya dönerim o zamana."
"Kafeye gideriz diye düşünmüştüm."
"Yarın gideriz." deyip hızlı hızlı yürümeye başladım.Sonunda kampüsten çıkıp kafeye doğru yol aldım. Çok uzak bir mesafe olmadığı için kısa sürede oradaydım.Kalbim yerinden çıkmak üzereyken kapıyı açıp içeriye girdim.Sıcacık bir hava yüzüme çarpınca gülümsedim.Hemen Buğranın her zaman oturduğu masaya baktım.Başka bir çift oturuyordu.Kaşlarımı çatıp onlara baktım.Neyse ki beni görmediler.Belki gelir umuduyla her zaman oturduğum köşedeki masama ilerledim.Hani bir şeyi saatlerce,günlerce ararsınız da aslında dibinizde olduğunu fark edersiniz ya.İşte öyle bir şey yaşıyordum şuan.Buğra benim masamda oturuyordu.Masanın başında dikildiğim için beni fark etmesi kolay olmuştu.Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı.
"Hoşgeldin." dedi ben ne yapacağımı bilmezken.Ayaklarım Buğraya doğru ilerlemek istese de beynim kaçmam için ısrarcıydı.Ama aradığımı bulmuşken kaybedemezdim.Hemen gülümseyerek karşısındaki sandalyeye oturdum.
"Nasılsın?" diye sordu.Konuşamayacak kadar şaşkındım.Kahvesini yudumladıktan sonra gözlerimin içine baktı.Alev alev yandığımdan emindim.
"Sürekli beni izliyorsun." dedi.Ağzımı açıp iki kelime söyleyemedim.Haklıydı.Vücudumdaki bütün kan yanaklarıma toplanmış gibi hissediyordum.
"Neden beni izliyorsun?" dedi tek kaşını kaldırıp.Buna vereceğim cevabı düşünmem lazımdı sanırım. Oysa ki ben onu bize yemeğe davet edecektim.Şu halime bak.Derin bir iç çektim ve dilimin ucunda ne varsa söyledim.
"Bilmiyorum.Ben sana bakmaktan kendimi alıkoyamıyorum.Sen,sen güzelsin.Erkeklerin de güzel olabileceğini gördüm sende.Bilekliğini beğendim,alaycı olmanı.Gülerken derinleşen gamzeni..." gülümseyerek bana bakıyordu.Susmak istedim sadece.Bu kadar yeterli diye düşündüm.O gün akşama kadar konuştuk onunla.Oradan buradan sohbet ettik.Ailesinin olmadığını kendi itiraf etmişti bana.
"Hadi seni eve bırakayım." köşeli jetonum yeni düştüğünde dehşetle ona baktım.Annem ve babam muhtemelen hazır bir şekilde masada bekliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA
Teen Fiction"Neden beni izliyorsun?" dedi tek kaşını kaldırıp.Buna vereceğim cevabı düşünmem lazımdı sanırım. Oysa ki ben onu bize yemeğe davet edecektim.Şu halime bak.Derin bir iç çektim ve dilimin ucunda ne varsa söyledim. "Bilmiyorum.Ben sana bakmaktan kendi...