(Gelecekten bir kesit)
Bazen insan unutmak ister her şeyi. Hiç hatırlamamak, hata hiç doğmamak. Çoğu insan -ki bende onlarla aynı fikirdeyim- keşke başta yolu başka sperme versem diye düşünüyorlardı. Oysa biz, deli danalar gibi koşmuş ve ilk yaşam savaşımızı kazanmıştık. Ama çoğu insan gibi bende hayatımdan memnun değilim. Neden mi? Şuana kadar tanışmış olduğum çoğu erkek ve kız, hangi okulda olursam olayım, dış görünüşümle hep dalga geçmiştir ya da beni dışlamıştır. Genellikle kilomla ya da tavırlarımla. Çok kilolu değildim ama insanlar yüzüme doğru, sanki Bir ayı kadar kiloymuşum gibi davranıyordu ya da çocukmuşum gibi. İnsanların dedikleri sizin için önemli olmayabilir ama bu benim için geçerli değil. Ben, sevdiğim ve nefret ettiğim herkesi düşünürdüm ve bu huyumdan dolayı kendimden nefret ettim hep. Düşünsenize, biri size hakaret ediyor, kalbinizi kırıyor, ama ona bir şey olduğu zaman yine de endişeleniyorsunuz. Onun sizin için söylediği her sözü, önemli buluyorsunuz. İşte benim durumum aynen böyleydi. Bunu size neden mi anlattım? Gelecekte yapacağım şeylerden dolayı beni suçlamayın diye... Çünkü öyle bir an gelecek ki, kendime engel olamayacağım.
Bir yıl İki ay gün önce (9. Sınıf okulun başladıktan Bir ay ay sonra)
Zorlanarak sıcak yatağımdan çıktım. Annem okulun başladığını bize bağırarak hatırlatıyordu adeta. Ablamdan önce tuvalete girip ihtiyaçlarımı giderdim, ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra apareylerimi çıkardım, sonra da odama geri döndüm ve tahta sandalyeyi alıp mutfağa gittim. Yerime geçip yanımda duran tabaktan esmer ekmek aldım ve krem peyniri üzerine sürüp yemeye başladım. Burnuma gelen koku ile yüzüme buruşturdum. Kahve! Her sabah kahve yapıyordu ve ben de her sabah o kahveyi annemin çiçeklerinden birine dökme hayaliyle yanıyordum ama doğal olarak yapmıyordum. Korkudan yapamıyordum. Krem peynirimi yerken ablam da gelmişti. Yumurtalığın içindeki yumurtayı ona doğru uzattığımda hiç itiraz etmeden yumurtaya kendi yumurtasıyla vurdu.
Yumurtama oldukça sert bir şekilde vurmuştu ve bu yüzden yumurtamı kırmıştı. Ona kötü kötü bakarken o da bana kötü kız edasıyla gülüyordu.
Kahvaltımı bitirdikten sonra ağzımdaki kötü tadı yok etmek için tuvalete gittim ağzımı çalkaladım. Bu kahve denen şeyin yaratıcısını bulup, onu mezarından çıkarıp tekrar öldüresim geliyordu bazen, ama böyle bir şeyin olması doğal olarak imkânsızdı.
Tuvaletten çıktıktan sonra yukarı kata çıktım ve okul kıyafetlerimi alıp tekrar aşağı indim ve odama girip üzerimi değiştirmeye başladım. Üzerimi değiştirdikten sonra odamdan çıktım ve tekrardan tuvalete doğru yürümeye başladım. Dişlerimi fırçalayıp apareyimi taktıktan sonra tuvaleten çıktım ve saçlarımı taramak için koridora girdim. Aynanın karşısına geçip saçımı taramaya başladım. Sonra güzel bir atkuyruğu yaptım ve kendime bakmaya başladım. Her zamanki ben aynı şekilde bana bakıyordu.
Saate baktığımda saatin 07.44 olduğunu gördüm. Daha vaktim vardı. Bende servis gelene kadar tabletimden bir şeyler okumaya karar verdim. Bir süre öylece hikâye okuduktan sonra saate baktım ve istemeye istemeye tabletimi bırakıp yatağımın yanındaki çantamı aldım ve odadan çıktım. Koridora girdiğimde çantamı bir köşeye bırakıp ayakkabılarımı giymeye başladım. Montumu da giydikten sonra çantamı sırtıma takıp evden çıktımi aynı şekilde annem ve ablam da beni takip etmişlerdi. Dört katı nefesimi tutarak indikten sonra zorlanarak apartmanın kapısını açtım ve derin bir nefes aldım.
Ah, güzel oksijen, diye düşündüm içimden. Kapıyı kapattım ve servisi beklediğimiz yere yürürken içimden apartmanı kokutan kişiye tekrardan lanet ettim. Ablam ve annem geldikten yedi dakika sonra servis geldi. Anneme hoşçakal dedikten sonra servise bindik ve yerlerimize oturduk.
Her zamanki gibi yolculuğumz bir saat sürmüştü. Bir saat sonra servis okulun önünde durdu. Önden küçükler itişe itişe indikten sonra ben, ablam, ablamın arkadaşı ve tanımadığım bir öğrenci daha indi servisten. Her zamaki gittiğim yoldan sınıfa gittim. Sınıfa girdikten sonra şöyle bir etrafa baktım. Bugün günlerden Perşembeydi ve bugün sözel dersler ağırlıklıydı. İlk ders ingilizce olduğu için kurlara ayrılıyorduk. Ben A yani pre-intermediate kurundaydım. Benim kurum aynı zamanda B1 kuru olarak geçiyordu. Yan sınıfsa A2 kuruydu. İngilizce dersi için oturduğum yere oturdum ve dersin başlamasını bekledim. İki dakika sonra ders başladı. Kafamı elime yaslayıp öylece dersi dinlemeye başlayacağım sırada yerde parlayan küçük bir şey fark ettim ve o şeye bakmaya başladım. Yerde parlayan şey bir ay önce gördüğüm bileklikti. Ona gözlerimi dikmiş öylece bakarken görüş açıma giren bir çift topuklu ayakkabı bilekliği bir kenara savurdu. İngilizce hocamız sıraların arasında dolaşırken dikkatimi topladım ve dersi dinlemeye başladım. Zil çalınca hocanın da izniyle herkes dışarı çıktı. Derya yanıma gelince iç çektim. Beraber sınıftan çıktık ve sınıfn yanında bulunan kalorifere sırtımızı yasladık ve ben her zamanki gibi Derya'yı dinlemeye başladım. Arkadaş olduğumuzdan beri yaptığımız tek şey buydu zaten. O konuşuyor, bende dinliyordum. Yalan söylemeyeceğim, sınıfta geçen ay tuvalette gördüğüm Leyla adında bir kız vardı, ben onu tanımaya başlayınca keşke Derya yerine onunla arkadaş olsaydım diye geçirdim içimden hep. Onu kendime daha yakın bulmuştum. Ama o Elif diye bir kızla arkadaştı ve Elif benimle arkadaş olmak ister mi bilmiyordum.
Derya bana bir şeyler anlatırken bir anda zil çalınca içimden şükür ettim. Ders coğrafyaydı ve coğrafya dersinde sınıfça uykumuz gelirdi. Hocamız yaşlı filan değildi. Aksine çok iyi bir insandı. Ama ders çoğu kişinin pek ilgisini çekmiyordu. En azından Derya'nın susmasını sağlayacaktı, bu da bir şey. Derya iyi bir kız olabilrdi ama onu kendime yakın görmüyordum.
Dersin ortalarına çok uykum gelmeye başlamıştı. Yüzümü yıkasam iyi olacaktı. Hocanın izniyle tuvalete gitmek için ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Tuvalete girip yüzümü yıkadıktan sonra başımı kaldırdığımda aynada gördüğüm yazı beni korkutmuştu.
AL BENİ
Yüzümü yıkadığım musluğun yanında İngilizce dersinde gördüğüm bileklik vardı. Yine biri benimle dalga geçmeye mi çalışıyordu ama tuvalette girdiğimde buharlaşmış aynaları ve üstündeki bu yazıları görmemiştim. Sanırım fazla dalgın olduğum içindi. Dalga geçilmenin korkusu ve gerginliği ile tuvaletten çıktım. Lanet olsun, bıktım artık, diye düşündüm. Birinin sürekli bana laf atmasından ya da dalga geçecek hareketlerde bulunmasından sıkılmıştım. Sınıfa sinirle girdim ve yerime oturdum. Ders sonuna kadar da bir daha sınıftan çıkmadım. Diğer üç saate oldukça sıkıcı geçmişti. Nede olsa bugün hep sözel dersler vardı. Yemek saatine ineceğimiz saate geldik ama bu saat biz matematik sınavı olmuştuk. Sınav da hocamız bize bazı sorularda yardımcı olmuştu bu yüzden kendimi tam anlamıyla sınava girmiş gibi hissetmiyordum ama öyle ya da böyle, sınav bitmişti. Öğle yemeği için zil çaldığında herkes koşarak yemek haneye inmeye çalışıyordu. Ben de bu gruba dâhildim. Yemek sırasında Derya'nın önündeydim. Yemeğimi alıp masaya geçmeden önce Derya'ya onu bekleyeceğimi söyledim. Sonra da beni rahat görebilmesi için yemeklerin alındığı yerin hemen arkasına oturdum ve onu beklemeye başladım. Tabi bu sırada biraz yemeğimden de yedim. Uzun bir süre onu bekledikten sonra açlığıma yenik düştüm ve yemeğimi bitirdim. Ama bu süre zarfında yanıma gelmedi. Yemek sırası boşalmıştı, şöyle bir etrafa bakmama rağmen onu görememiştim. Sanırım yemek yemek istememiş ve sınıfa çıkmıştı. Sinirle nefesimi verdim. En azından giderken haber verebilirdi. Yemeğimi bitirdikten sonra tepsiyi aldım ve tepsileri koyduğumuz yere doğru yürümeye başladım ama gördüğüm manzarayla donup kaldım. Derya, Pelin, İrem, Aylin, Yağmur, İris ve Irmak'la beraber yemek yiyip gülüyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettim, tekrardan mı yalnız kalacaktım?
Sinirle ve üzüntüyle yanlarından geçtim. Tek istediğim şey beni ben olduğum için kabul eden ve her zaman yanımda duran bir arkadaştı ama sanırım bu sadece bir hayaldi. Tepsiyi bıraktıktan sonra yemekhaneden çıktım. Derya ben giderken bana bakmamıştı.
Sınıfa girdikten birkaç dakika sonra Derya ve yemek yediği grup sınıfa girmiş ve beni üzgün gördüklerinde bana iyi olup olmadığımı sormuşlardı. Bende onlara bir şeyimin olmadığını söylemiştim. Derya sanki hiçbir şey olmamış gibi yanıma oturmasına çok sinirlenmiştim. Onun gözünde bir oyuncaktan farksızdım.
Son saate kadar hiç konuşmadan öylece sıramda oturmuştum. O ise yan sınıfta edindiği arkadaşının yanına gidiyordu. Tam bir gerçek arkadaş örneğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilerim... #wattys2016
FantasyBunun sıradan bir aşk hikâyesi ya da mutlu sonla biten mükemmel bir hikâye olması gerekirdi. Ama bu, bildiğimiz o hikâyelerden tamamen farklı bir hikâye. Güzel kızların ve yakışıklı oğlanların olduğu basit veya sıradan bir hikâye değildi. Çünkü gerç...